Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kocatepe Gazetesi
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

BAZI TIBBÎ TAVSİYELER – Kocatepe Gazetesi

Kocatepe Gazetesi 19 Ocak 2011 Çarşamba 02:00:00
  Zencefil, kekik, biberiyeyi kullan! Onlar antioksidan olduğu için, mide ve bağırsakların mikroplarını normalleştirir, sindirimi kuvvetlendirir, iltihaplanma sürecini durdurur, gastrit ve ülseri iyileştirir.
Her gün meyve ye! Kışta kuru meyveyi (doğal bir şekilde kurutulmuş) ve cevizi tercih et! Kuru meyveyi su ile ıslat, kaynatma! Meyve mutlaka yemekten ayrı olarak veyahut ta yemekten önce yenmelidir. Buna mukabil sebze, yemek ile beraber tükenebileceği gibi yemekten sonra da yenmesinde bir sakınca yoktur. Unutulmaması gereken bir konu da şudur: yemekten sonra yenilen meyve hazım olamadan mayalanır, ispirto, sirke asidi, gaz oluşturarak, çeşit-çeşit hastalıklara ve ayrıca siroz hastalığına ve kan şekerinin yükselmesine sebep olur.
Meyve ve sebze kabuğu soyulmadan birkaç çekirdeğiyle yenilmelidir. Katı meyve ve sebzeler sıkılırken de mutlaka kabuğu ile sıkılmalıdır. Birkaç farklı çeşit meyve de birbiri ile karıştırılarak tüketilmemelidir. Ancak aynı cinsten olanlar (greyfurt ile limon yada vişne ile kiraz gibi), birlikte yenilebilir. Yalnız mevsiminde yenen meyve ve sebzeler hastalıkları iyileştirici özelliklere sahiptir, mevsiminin dışında üretilenler değil. Meyve ve sebzenin en iyisi en taze olanı ve en yakın bahçe veya tarladan gelenidir.
Her gün1–3 dişe kadar sarımsak ye ve yut!Kuru soğanı ye veya soğan suyunu her gün 5Ogr’dan 1-2 defa iç! İdrar, balgam ve safrayı söktürür, iltihabı kurutur, zararlı mikropları ve kurtları öldürür, kan şekeri ve alerjik tepkileri kontrol altında tutmaya çalışır.
Sebze suyunumeyve suyuna tercih et. Sebze suyu: kara turp suyu (günde 100gr. , bal ile yudum-yudum içilir), lahana suyu, ıspanak suyu, semiz otu suyu -karaciğer, dalak, böbrek ve mideyi rahatlatır, iltihabı kurutur, mide asidini azaltır, yaraları kapatır, kan şekerini normalleştirir.
Yabani semizotu, hindiba, ısırgan otu, domuz dikenive benzerlerini her gün yemeye gayret ediniz (bilhassa ilkbaharda)! Enginar mevsiminde enginara önem veriniz! Onu kabukla beraber pişirin, suyunu için ve içini yiyin. Karpuz mevsiminde karpuzu çekirdekleri ile yiyin ve 1- 2 çay bardağı sıkılmış kabuğun suyunu için. Onlar karaciğer ve böbreklerinizi temizler, kuvvetlendirir ve temiz tutar; böbreklerin taşlarını eritir ve düşürür, Sebze ve meyvelerin genetiği değiştirilmemişolmasına dikkat edin! Haftada 3–5 defa et ve 1-2 defa balık, yeşil sebze ile yenebilir. Onlar mideyi rahatlatır, bağışıklık sistemini kuvvetlendirip, metabolizmayı normalleştirir ve hastalıkları kökten kaldırır.(devmaı var)
Dr. Aidin Salih

MIKTANIS DEMİRİ ÇEKER

Sahabelerden birisi Gül Efendim’e gelir ve sorar:
-Ya Resulullah! Ben müslüman olmadan önce iyi biriydim; muhtaçlara yemek yedirmeyi severdim, cömerttim, merhametliydim ve bunlar gibi başka güzel hasletlerim çoktu..Acaba onlara da bir sevap var mı, yoksa eskide mi kaldı hepsi?
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyururlar:
-Sen o iyi hallerin sebebiyle müslüman oldun!..
Demek ki mıknatıs, sadece demir tozlarını çekiyor!
Bazen insan ibadet edemediğinden yakınır ya hani?.
“Namaz kılamıyorum..”
“Hep bir yerden başlayayım diyorum olmuyor!”
“Dua etmek içimden gelmiyor hiç..”
“Camiye gidemiyorum” gibi..
İşte belki de o zamanlar, özellikle uzaklaştırılıyoruz!
Nasip olmuyor..
Bizde yarar bir şey göremiyor Rabbimiz ve çağırmıyor bizi huzuruna..
Duada da öyle..
Bazen nasıl da ağlayarak, huşû ile yakarırız, duadan nasibi olan isimler gelir aklımıza hemen, zikrederiz. Ama bazen de dua edemeyiz hiç.
Ettirilmeyiz!
Yoksunluğumuz, yoksulluğumuzdandır işte..
Bizde Allah’a yarar bir amel yoksa, yoksuluz demektir çünkü.
Mıknatıs yalnızca demir tozlarını çeker!
Bizde, O’nu memnun edecek niyet ve ameller, Rahman’ı- Rahmeti çeken özellikler varsa o zaman, Allah da bize rahmet nazarıyla bakacak ve açacak kilitlerimizi tek tek..
Bazen çevrenizde görürsünüz hani, çok dindar olmadığı halde, başkalarının mutluluğu için koşturan çok merhametli, çok cömert, iş bitirici, kendini gayrına adamış sevgi dolu insanları..İşte onlar Rahman’ın çekim alanındakiler..
Dikkat edin onlara, gözlemleyin, mutlaka bir şekilde Rabblerince ödüllendirilecekler..
En büyük ödül de, kişinin hidayette ve dâim mustaqîm olması.
Sen de ey nefsim, madem ki bildin sırrı,
Öyleyse hiç durma-oyalanma, çekim alanına girme gayretinde ol dâim!.
Dersine iyi çalışan bir talebe gibi zıp-zıp zıpla yerinde, hep parmak kaldır;
“Ben ya Rabbi ben!” de..“Beni de seç!”
“Beni de beğen, burdayım Rabbim bak!” de!..
Rabbin çekim alanında ol hep ki “has odaya” alına, nazenin bir misafirce iki dünyada da ağırlanasın. Ayşe Reşad

SÖZ

Beraber ağlamaktaki tatlılık kadar hiçbirşey kalpleri birbirine bağlayamaz.
Rousseau
Akıllı adam hem kitapları, hemde doğrudan doğruya hayatı okur.
Lin Yutang
Akıllı olmakta birşey değil, mühim olan o aklı yerinde kullanmaktır.
Descartes
Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım.
Sokrat

Bugünden itibaren daima ayarını doğru yola göre kontrol ve teftiş edip düzenleyeceğiniz, kişisel hayat planınızı yapın
Analitik ve kritik düşünmeyi öğreten kitaplar alın ve anlayarak okuyup, günlük hayatınızda tatbik edin.
Çocuklarınızı en önemli yatırım aracı olarak görün. Onların en mükemmel şekilde eğitilmeleri için uğraşın.
Doğal beslenme uzmanları olun.
Yiyecek ve içeçeklerinizin içindeki katkı maddelerini çok iyi araştırın.
Sivil savunma uzmanları olun.
Kesintisiz ve sağlıklı iletişim yolları üzerinde araştırmalar yapın.
Kendinizi, genç ya da ihtiyar, kadın ve erkek ayırımı yapmadan, suni mazeretler üretmeden her gün, her an eğitin ve sürekli geliştirin.”
Muharrem Nureddin Coşan

DUAYI TAM YAPMAK

İmam Kuşeyri (k.s.) naklediyor:
Sufinin birisi sürekli,
”Allah’ım, senden afiyet istiyorum, Allah’ım senden afiyet istiyorum…!” diye dua ediyordu. Kendisine niçin sürekli böyle dua ettiğini sorulunca, şöyle anlattı:
”Ben, manevi terbiyeye ilk girdiğim günlerde hamallık yapıyordum. Birgün ağırca bir un yükü taşıyordum,
Dinlenmek için yükü bir yere koydum. Orada,
”Ya Rabbi, eğer her gün bana yorulmadan iki ekmek versen, onlarla yetinirdim!” diye dua ettim. O sırada önümde iki kişi döğüşmeye başladılar; ben de aralarını bulayım diye yanlarına vardım. Birisi, elindeki şeyi hasmına vurmak isterken başıma vurdu, yüzüm kana bulandı. O sırada mahallenin asayişinden sorumlu kimse gelip ikisini yakaladı, beni de kana bulanmış görünce, kavgacı zannedip onlarla birlikte hapse attı. Bir müddet hapiste kaldım, her gün iki ekmek veriyorlardı.
Bir gece rüya gördüm, birisi bana,
”Sen her gün yorulmadan iki ekmek istedin fakat Allah’tan afiyet (beden, din ve dünya selameti) istemedin, işte istediğin sana verildi!. dedi.
Rüyadan uyandım, ondan sonra hep,
”Ya Rabbi, afiyet ver, Ya Rabbi afiyet ver..!” diye dua etmeye başladım. Bir ara hücrenin kapısı çalındı, birisi,
”Hamal ömer nerede ?” diye beni sordu. Beni götürdü, ellerimi çözüp serbest bıraktılar.”
Resûlullah (s.a.v.) buyurur ki:
“Allah’tan afiyet isteyin. Kula kamil imandan sonra afiyetten daha büyük bir nimet verilmemiştir.”

ANA BABAYA HÜRMET

Kendisine sayılamayacak kadar çok iyilik yapmış olan anne-babanın hakkına riâyet etmeyen bir kimsenin, diğer insanların haklarını gözetmesi elbette düşünülemez. Dolayısıyla anne-babasına hayırlı bir evlât olamayan kişilerin, büyük bir ahlâkî zaaf taşıdıkları muhakkaktır.
Ana-babanın duâsı makbûldür. Onların hayır duâlarını almaya gayret edilmeli, bedduâlarından da sakınılmalıdır. Rasûlullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Makbûl olduğunda şüphe bulunmayan üç duâ vardır:
Babanın çocuğuna duâsı; misâfirin duâsı; mazlumun duâsı.”
***
Bâyezid Bistâmî Annesine son derece bağlı, itaatli idi. Kendisi şöyle anlatıyor:
“Mücahede ve riyazatta aradığımı anne rızasında buldum. Bir gece annem benden su istemişti. Evde su bulamayınca hemen çaya koştum. Hava çok soğuktu. Ben gelinceye kadar da annem uyuyakalmıştı. Ben elimde su testisiyle başucunda beklerken bir ara gözlerini açtı ve beni gördü:
“Neden başucumda böyle bekliyor ve testiyi yere koyup gitmiyorsun?” diye sordu.
Ben de:
“Uyandığında belki beni yanı başında bulamazsın diye korktuğumdan böyle bekliyorum” dedim.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER