Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN

DİKTATÖR

Kendini bir ideale adadı. İdealine ulaşmak için de bir siyasi partiye girip en alt kademesinden çalışmaya başladı. Halkta heyecan uyandıran etkili hitabet gücü ile kısa sürede dikkat çekip, parti içinde yükselmeye başladı.
İktidar olmadan önce beş yıl hapis cezası aldı, dokuz ay hapis yattı. Ülkenin ekonomisinin içinde bulunduğu durum, gelen iktidarların sorunlara çözüm getirememesi, O’nu ve partisini ön plana çıkardı. Bir yandan güçlü bir hükümetin kurulmasını isteyen sanayi ve finans çevrelerinin mali desteğiyle partisini güçlendirirken, öbür yandan da yürüttüğü propaganda çalışmalarının yardımıyla dar gelirli ve işsiz kitleleri kendine bağlamayı başardı.
Diktatör olma eğilimlerini aslında herkes fark etti. Diğer yandan Anti-semitik, anti-komünist ve anti-kapitalist söylemleri meydanları coşturuyor, kendisine hayran bırakıyordu. Meclis ve sağ partiler O’nun önünü açan yetki kanunlarını verdi. Halk ise “Madem demokrasi var, seçmen iradesine saygı göstermek gerekir. Bir kere de bu partiye bir şans verelim. Adam zaten değiştiğini söylüyor. Hem bu ülkede yasalar var, kurumlar var, hele hele ordu var. Hükümete gelmiş üç beş kişi ne yapabilir ki.” diye düşünüyordu.
Demokratik yollarla iktidara geldi. Girdiği her seçimde oylarını biraz daha arttırdı; bir seçimde yüzde 37, başka bir seçimde yüzde 42 ve son seçimde yüzde 44 oy aldı. Ancak seçimlerde her türlü hükümet imkanlarını sonuna kadar kullandı. İktidarda kalabilmek için sürekli iç ve dış düşmanlar yarattı. Hepsinden intikam alınacaktı. Ülke genelinde büyük otobanlar inşa etti.
Seçimle iktidara geldikten tam 19 gün sonra, Meclisi’nin yetkilerinin kendine devrini gerçekleştiren bir yasa çıkarttı. Yasayla, “yasa yapma yetkisi” elde etti. Bir süre sonra göstermelik Meclis, partisinin eline geçmiş, muhalefetin sesi soluğu kısılmıştı. Yargının tamamı eline geçmişti. Ordu kontrol altına alınmıştı. Karşısında hiçbir engel kalmamıştı. Muhalefet partileri ve halk ne olduğunu bile anlamadan birden bire özel hayatlarının ve iş ortamlarının iktidar tarafından kontrol edilmeye başlandığına tanık oldu. Toplumda rejimi ve liderlerini açıkça eleştirmek hapis cezası ile sonuçlanıyordu.
Anayasayı değiştirerek yürütme ve yasamayı ele geçirdi. Ardından çevresindeki dar kadroyla ülkeyi istediği gibi yönetti. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığın aynı kişide toplanmasına dair halk oylaması yapıldı. Tabi ki O’nun istediği oldu. Aynı gün bütün önemli kurumlar tek elde toplandı. Kısa zamanda ekonomi, kültür, eğitim ve hukukla ilgili bütün devlet kuruluşlarının tam kontrolünü eline geçirdi. Partisi, devlet oldu.
Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamlarını birleştirerek tek adam olma fırsatını yakaladı. Sözde istikrar getiren, istihdam yaratan ve geçmişinin büyüklüğünü öne çıkartan devlet adamı olarak idolleşti.
“İçki içmezdi. Sigarayı ağzına sürmezdi. İçenden de nefret ederdi. Reklamını yasakladı. Fiyatına zam yaptı. Vergisini arttırdı. İçkiden sigaradan topladığı fahiş vergilerle ahaliye avanta kömür dağıttı”
Propaganda, halkın lideri ve partiyi desteklemeyen çoğunluğunu kazanmak ve geniş halk kitlelerinin desteğini ve katılımını almak için önemli bir araç olarak hizmet etti. Razı olmayanlara göz dağı verildi.
“Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak kolaydır” felsefesiyle yoğun bir propagandaya başladı. “Bu Köprü İnşaatını liderimize Borçuluyuz!”, “Liderimiz Avrupa’da Barış İçin Mücadele Ediyor.”, “Tek Vatan, Tek Bayrak, Tek Devlet.”, “Tanrı Bizimle!”, “Kimse Aç Kalmamalı Kimse Üşümemeli!”, “Liderimiz Size 11,5 Milyon Metreküp Kömür Verdi, Siz de Ona Oyunuzu Verin!” afişleri her yeri süsledi.
“Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması o kadar kolaylaşır.” diyerek halka söyledikleri yalanları giderek çoğalttılar. “Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.” taktiği her zaman işlerine yaradı.
Adolf Hitler. Dünyanın en kanlı diktatörlerinden birisi. II. Dünya Savaşı’nı başlatmış ve soykırımla 6 milyon Yahudi olmak üzere 17 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olmuştur. Üstelik 2. Dünya Savaşı’nda ölen 65 milyon insanın %33’ü asker, %67’si sivildi. Bundan tam 72 yıl önce bugün, 14 Ağustos 1945’te, Japonya’nın koşulsuz olarak teslim olmasıyla II. Dünya Savaşı sona erdi.
Son Söz; “Tarih tekerrürden ibarettir, derler. Hayır, tekerrür eden tarih ancak diktatörlerin kanlı tarihidir.” R. Halit Karay

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti