Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Dünkü çocuk… – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 30 Eylül 2014 Salı 03:00:00
  2015’in 6’ncı ayında genel seçimler var. Türkiye ve Afyonkara-hisar’da 2015 seçimleri için henüz bir hareketlilik yok. Hemen hemen herkes Ocak ayını bekliyor.
Ne zaman “seçim” gündeme gelse, anlı-şanlı siyasetçilerimiz mikrofona sarılır. “Biz gençlerimize önem veriyoruz” diye başladıkları sözü, “genç, genç, genç” diye bitirirler. Söylem ile eylem her zaman birbirine uymaz. Diyelim ki 35-40 yaşındaki bir adam, “merkez”deki, büyük oy oranına sahip herhangi bir partinin genel başkanlığı için aday olsa, “Aman canım, dünkü çocuk” denir. Siyaset sadece genel başkanlıktan ibaret değildir kuşkusuz, fakat genel başkanlık, önemli bir “simge”dir.
Haydi genel başkanlığı boşverelim. Milletvekili adayı olsa, il başkanı adayı olsa 35-40 yaşındaki bir kişi, “Bu işler oyuncak değil” deyip kestirip atıveririz.
Sadece siyaset kurumu değil bu anlayışa sahip olan…
35-40 yaşlarındaki bir kişi bir devlet kurumunun başına getirilse, bir şirketi yönetecek olsa, hatta “mesleki dayanışma derneği”nin yöneticiliğine talip olsa, hep aynı tepki verilir:
“Dünkü çocuk…”
Oysa “dünkü çocuk” diyenlerin geçmişinde, 35-40 yaşlarında geldikleri “mesafeler”, “yöneticilikler” bulunur.
“Dünkü çocuk” yakıştırmasının esası, “Ben de bu yaşlarda şu konuma geldim. Bu adam da o konuma gelirse, ben şimdiki koltuğumu kaybederim” fikridir.
Bunu açık ve net şekilde ifade edemeseler de hal ve hareketleriyle görüşlerini belli ederler.
Şirketleri araştırmadım, kurumları incelemedim. Fakat gelin, günümüzde yaşayan siyasetçiler, kaç yaşında, hangi başarıyı kazanmış; bir bakalım:
-Süleyman Demirel: 31 yaşında Devlet Su İşleri genel müdür, 40 yaşında parti genel başkanı, 41 yaşında başbakan oldu.
-Deniz Baykal: 36 yaşında milletvekili, 40 yaşında bakan oldu.
-Recep Tayyip Erdoğan: 40 yaşında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
-Kemal Kılıçdaroğlu: 44 yaşında Sosyal Sigortalar Genel Müdürü’ne atandı.
-Devlet Bahçeli: 39 yaşında MÇP Genel Sekreteri, 49 yaşında MHP Genel Başkanı oldu.
-Cemil Çiçek: 38 yaşında Yozgat Belediye Başkanı oldu.
-Beşir Atalay: 45 yaşında Kırıkkale Üniversitesi Kurucu Rektörü oldu
-Ali Babacan: 35 yaşında Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı oldu.
-Abdullah Gül: 41 yaşında milletvekili, 46 yaşında Dışişleri Bakanı oldu.
-Ahmet Davutoğlu: 44 yaşında büyükelçi oldu.
-Mustafa Sarıgül: 31 yaşında milletvekili.

BAŞBAKAN OLSAN YOKSUL KALIRSIN…

Türk-İş, mutat olarak yaptığı “Açlık ve Yoksulluk” araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Araştırmanın Eylül ayı sonuçlarına göre şöyle bir tablo ortaya çıkmış:
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) bin 190 lira 4 kuruş.
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (yoksulluk sınırı) ise 3 bin 876 lira 37 kuruş.
Daha net ifade edeyim: Asgari ücretin 891 lira olduğu ülkemizde, “aç kalmamak” için bin 190 lira, “yoksul kalmamak için” 3 bin 876 lira kazanmanız lazım.
Biz Başbakan’ın, milletvekilinin maaşlarını tartışıyoruz; ancak iktisadi durum neredeyse onları bile zor şartlarda yaşamak zorunda bırakıyor.
Asgari ücretlinin vay hâline…

MARKAMIZ İNGİLİZCE

“Made in Turkey yazısı kalkıyor” haberlerini okuyunca, gerçekten umutlanmıştım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, marka konusunda imza atılacak sözler söyledi. Erdoğan, “Markanın sahip olduğu güç, prestij ve tanınmışlık sayesinde mağazaları önünde bu uzun kuyrukları oluşturabiliyorlar. Aslında satılan telefon değil, o telefonun markası. ‘Bak yenisini aldım.’, bu. ABD ekonomisine baktığınızda ekonomiyi ayakta tutan ve büyüten gücün bu ve buna benzer markalar olduğunu görüyorsunuz. Bizim artık ufukları zorlayan potansiyelimize denk düşecek yeni markalar üretmemiz lazım. Daha çok, daha güçlü, daha fazla tanınmış markalara ihtiyacımız var. Bunu da yaparız ve ben yapacağımıza gönülden inanıyorum” dedi.
Ama burada “atlanan” bir konu var: Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya, kendi dillerinden fedakârlık etmiyorlar. B��tün dünyada kendi dilleri ile var oluyorlar. Biz de “marka” konusunda “dil” konusunu ihmal etmemeliyiz.
“Made in Turkey” gitti, yerine “Turkey, Discover The Potential” sloganı geldi. Yani, “Gücünü keşfet…”
Biz kendi markamızı İngilizce üzerinden kurduğumuz müddetçe, aklımız da Britanyaca çalışacak. Britanyaca düşünüp Türk gibi üretmek biraz zor.
O nedenle “üretim” lafzı, biraz havada kalacak gibi.

DOLMUŞ

Şehiriçi trafiğin durumu malum. Yazılan-çizilen-söylenenler mutlaka dikkate alınacaktır. Ben kendi başıma gelen bir olayı paylaşmak istiyorum:
Cumartesi günü Zafer Kalkınma Ajansı’nın Korel Termal Otel’deki Yönetim Kurulu toplantısı için Kurtuluş Caddesi’nden “Oruçoğlu Termal” minibüse bindim. Saat 9.32 idi, normal seyirde ilerlersek, saat 10’daki toplantıya yetişebilirdim. Normal seyirde de gittik nitekim. Ama o da ne? Korel Termal Otel’e yaklaştık ki bir telefon… Minibüs geri viteste… Demirçevre dönüşünden geri döndük. Arkadaki bir yolcu, “İşe gidecektik” dedi. Minibüs şoförü, “Annem rahatsızlanmış, kusura bakmayın” diye cevap verdi. Sadıkbey’in önünden bir başka şoförü aldı, Sadıkbey’e girdi, diğer şoföre direksiyonu bıraktı. Bu sırada arkamızdan iki Oruçoğlu Termal minibüsü daha geçmişti. Şoförün aklına, nedense bizi o minibüslere aktarmak gelmemişti.
Minibüsle işe gideceklerin sorumlulukları vardı.
Habere yetişecek muhabirin sorumlulukları vardı.
Ama minibüs şoförünün “kurumsal” bir sorumluluğu yoktu.
İşte vatandaş gibi şoförün de “kurumsal” bir sorumluluğu olması için, bütün minibüsçülerin birleşip tek şirket kurması şart.

KÜÇÜKKAYA’DAN “TAŞRA” JESTİ

Fox Tv’de sabah kuşağını başarılı bir şekilde sunan gazeteci İsmail Küçükkaya, programda yeni bir uygulamaya imza atıyor. Küçükkaya, bütün yerel gazetelere adeta açık çek veriyor ve diyor ki: Yerel gazetelerin birinci sayfalarını bize gönderin, illerin nabızlarını tutalım, yerel gazetelerin de haberlerini okuyalım.
“Taşra”nın sesini duyacak bir gazeteci çıktı sonunda.

YENİ MÜZE İÇİN
ERTUĞRUL GÜNAY YORUMU

Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Twitter hesabından yazdığı yazı dikkatimi çekti. Günay, “Afyon’da yapımını TOKİ’nin üstlendiği ve sayın Veysel Eroğlu ile 2013 sonu açılış sözü verdiğimiz Müze’nin bitmediğini gördüm, üzüldüm” dedi.

ADLİYE
KORİDORLARINDA

Twitter’da paylaşılan bir fotoğraf da ibret verici. 1948’de Afyon Mahkemesi’ne çıkmaya hazırlanan Said Nursi’nin görüntüsü… Yıllar önce cezalandırılan Said Nursi…Ve yıllar sonra “özgürlük getirdik” diyen bir yönetimin zamanında yayınları, “bandrol verilmeyerek” adeta yasaklanan Said Nursi…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER