Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

EY İNANANLAR SABIR VE NAMAZ (SALÂT) İLE YARDIM İSTEYİN

Muharrem Günay 4 Mart 2019 Pazartesi 14:51:41
 

Siyer kitaplarındaki mevcut bilgilere göre, ilk vahyin sonrasında Hz. Peygamber’e risâlet yüküne dayanmasını, sabretmesini öneren âyetler gelmiş ve bunu izleyen fetret döneminden sonra namaz farz kılınmıştır. Namazın daha önceki dinlerde de emredilmiş olduğu hatırlanınca, namazın güçlüklere direnç göstermede bir fonksiyonu bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bir âyette “Ey inananlar sabır ve namaz (salât) ile yardım isteyin” (Bakara: 153) buyrulmaktadır. Namaz farz kılınınca Cebraill, Hz. Peygamber’e gelerek O’nu vadi tarafındaki Akabe denilen yere götürmüş, orada fışkıran su ile önce Cibrîl sonra Hz. Peygamber abdest almış ve beraberce iki rekât namaz kılmışlardır. Hz. Peygamber mutlu bir biçimde eve gelmiş, eşi Hatice’nin elinden tutarak oraya götürmüş ve aynı şekilde Hatice ile birlikte abdest alıp iki rekât namaz kılmışlardır. Kimi bilginlere göre İsrâ süresindeki “Namazda yüksek sesle okuma” (İsrâ 17/110) âyeti, bu gizli namaz dönemiyle ilgilidir.
İslâm’ın başlangıç yıllarında namaz, sabah ve akşamleyin kılınan ikişer rekâttan ibaret iken, yaygın kabul gören görüşe göre, Miraç olayından sonra beş vakit namaz farz kılınmıştır. “Kendi nefsinde bir yakarış ve ürperiş içinde ve pek yüksek olmayan bir sözle sabah ve akşam Rabbini an; gafillerden olma” (A’râf 7/205) âyeti namazın başlangıçtaki durumuyla ilişkili görülmektedir. Yine yaygın kabule göre, Cibril’in Hz. Peygamber’e Kâbe’de, namazın vakitlerini göstermek üzere imamlık etmesi Miraç olayının ertesi günü olmuştur.
Namaz kılacak olanın önce niyyet etmesi gerekir. Niyetin ardından Kâbe’ye dönmesi ve kendini Allahü Teâlâ’nın huzurunda bilmesı ve Allahü Teâlâ’nın Şuarâ sûresi, iki yüz on sekiz ve iki yüz on dokuzuncu âyetlerinde: “Gece teheccüde kalkınca ve farz namazı kılarken, kıyam, rükû’ ve secde vaktinde seni gören Rabbine tevekkül et” ve hadîs-i şerifte: “Allahü Teâlâ’ya O’nu görür gibi ibâdet eyle, zira sen O’nu görmüyorsan, O seni görüyor” ma’nâlarına uyarak kendinin Allahü Teâlâ’nın huzurunda olduğuna ve herhalde kendini Allahü Teâlâ’nın gördüğüne inanması, şübhe etmemesi, farz namazlarını edâ veya kazaya niyet etmesi (İmâm Suyuti, Camiu’s-sağiri: 1/746) ; “Ben Hakk’a yönelen biri olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim. Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamım da, ölümüm de Âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur.” Diye düşünerek namaza  başlaması lâzımdır.
Kur’an-ı Kerim de Yüce Rabbimiz;
 “Namazı kılın/ikâme edin”(Bakara:43), emriyle namazın kıyamı; “Onlar namazlarına devam eden kimselerdir.” (Mearic:23); (Müminun: 9)  ayetleriyle devamı; “Onlar namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir”(Mearic: 34), âyetiyle namazın korunmasını ve hayata hâkim olmasını; Meryem suresi 59. Ayetiyle kötü iş ve ameller işlenerek zâyi edilmemesi;  “Namazı igâme ederler.” (Bakara: 3,) , “Gereği gibi kılarlar” (Enfal:3), Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler”(Mü’minun:2) ayetleri ile huşuu ve igâme edilmesi ; “Şüphesiz ki namaz müminler üzerine belli vakitlerde farz kılınmıştır”(Nisa:103) ayetiyle belirli vakitlerde kılınması; “Rükû edenlerle beraber rükû edin” (Bakara:43) ayetiyle cemaatle kılınması emir ve tavsiye edilmektedir.
 Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette namazdan sonra “Egimissalate ve êtüzzekat” sözleri ile namazla birlikte zekât ve yardımlaşma emredilmiştir
Maun suresine ise mealen:
“Dini (o hesap gününü) yalanlayanı gördün mü? İşte, yetimi itip kakan, Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmeyen/yoksula yedirmeyi teşvik etmeyen de odur. Vay haline! (Şöyle) namaz kılanların ki onlar, namazlarından (onun öneminden, gayesinden ve vaktinin geçtiğinden) gafildirler. Hem de onlar, gösterişçidirler. (İyi tanınmak veya çıkar sağlamak için namaz kılarlar.) Onlar, zekâtı veya yardım ve yardımlaşma için) en basit şeyleri bile esirgerler/engel olurlar.” (Maun/1-7) [bk. 2/264; 4/38, 142] buyrularak, yetimi, yoksulu yedirip doyurmayanlar, zekât ve sadakalarını vermeyenler, namazda verdikleri sözlere uymayan ve namazın ruhuna göre yaşantılarını düzenlemeyenler, namazda gaflet içerisinde olmakla suçlanmış ve “Yazıklar olsun o namaz kılanlara” hitabının muhatabı olmuşlardır.
 “(Ey ibadet edenler!) İyi ve erdemli olmak (yalnızca) yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. (önceki Hıristiyanlar doğuya, Medine ve civarındakiler ise kuzeybatıya düşen Beyt-i Makids’e yüzlerini dönerek, Müslümanlarda önce Kudüs’teki Beyt-i makdis’e dönerek ibadet ediyorlardı. Burada gerek böyle gerekse namazda selam verirken yüzü doğu ve batıya dönerek selam vermek ve namaz kılmak kastedilmektedir.) Fakat iyi ve erdemli (muttaki) kişi; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitab’a (Kur’an’a) ve peygamberlere inanıp malı(nı), sevgisine rağmen (Allah rızası için) akrabaya, yetimlere, yoksullara ve yolda/sokakta kalmışlara, dilenenlere ve boyunduruk altında bulunanlara (kurtulmaları için) veren, namazı ikame eden/dosdoğru kılan (ve dosdoğru olan), zekâtı veren, ahitleştiği zaman sözlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşın şiddetlendiği anda sabredendir. İşte  (imanlarında, yaptığı iyilik ve taatta) doğru olanlar onlardır. ve takvaya erenler de onlardır.” (Bakara: 177)
Yukarıda meali verilen Bakara suresi 52. Ayette” İyi ve erdemli insan olmak için sadece namaz kılmak yeterli değildir” denildikten sonra İyi ve erdemli bir insanda bulunması gereken özellikler bir bir sıralanmıştır:
“İyi ve Erdemli (Muttaki) Kişi”
1-Allah’a,  2-Âhiret gününe, 3-Meleklere, 4-Kitab’a (Kur’an’a), 5-Peygamberlere inanan. 6- Malı(nı), sevgisine rağmen (Allah rızası için) akrabaya, yetimlere, yoksullara ve yolda/sokakta kalmışlara, dilenenlere ve boyunduruk altında bulunanlara (kurtulmaları için) veren,  7-Namazı ikame eden/hakkıyla, dosdoğru kılan ve dosdoğru olan,  8-Zekâtı veren,  9- Verdiği sözde duran.  10-Sıkıntıda, hastalıkta ve savaşın şiddetlendiği anda sabredendir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti