Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

MÜSLÜMANLAR İLE KÂFİRLER ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN ŞARTLARI VE SINIRLARI

Muharrem Günay 27 Ekim 2015 Salı 03:00:00
  Mekke döneminde görüldüğü gibi, Müşrikler her fırsatta Hz. Peygamber ve inananlara değişik işkence ve zulümler yapmışlardı. Hz. Peygamber hayatı boyunca onlarla mücadele etmiş, bunun yanında da onlarla çeşitli ilişkiler kurmuştur. İnanan insanlar, karşılıklı ilişkilerde Peygamberlerini iyi örnek almaları gerekmektedir. Çünkü zamanımızda o dönemdeki gibi puta tapan yoktur. Fakat Hz. İsa’ya ve Hz. Üzeyir peygambere Allah’ın oğlu, meleklere kızları deyip şirke düşenler vardır.
Peygamber efendimiz döneminde Ehli Kitap olarak adlandırılan ve kendilerine kitap ve peygamberler gönderilmiş olan Yahudiler ve Hıristiyanlarla ve gerekse diğer bozuk din mensupları ile kurulacak olan ilişkilerde Kur’an ve Sünnete sıkı sıkıya uymalı ve peygamber efendimizin sünnetini örnek almalıyız.
Kur’ân-ı Kerim’in ifadesine göre, Müslüman olmayan topluluklarla dostluğun oluşması mümkün değildir. Yalnız onlarla ikili ilişki içine girerek, İslâmı tanıtmak mümkündür. Zaten her müslümana İslam’ı tebliğ etmek aynı zamanda dinin bir görevdir. Diğer taraftan, dünya ile ilgili konularda ve insanlığın yararına olan işlerde müşterek hareket etme zorunluluğu vardır.
Yüce kitabımızdan öğrendiğimize göre insanların farklı, milletler/şubeler ve ümmetler halinde yaratılması Allah’ın varlığının, gücünün ve kudretinin delilleri olmasının yanında hayırda ve iyiliklerde yarışmak içindir. Bu duruma aşağıdaki ayetlerde dikkat çekilir:
“Ey insanlar, biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık ve bir birinizle tanışasınız (bilişesiniz, iyi ilişkiler kurasınız, iyi işlerde bir birinizle yarışasınız) diye şubelere (milletlere) ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki Allah katında en şerifli olanınız takvada (Allah’tan sakınma, gönülden bağlanma, dine ve insanlara hizmette) en ileri olanınızdır. (Hucurat Suresi, 13),
“O gökleri, o yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin birbirine uymaması da O’nun (Yani Allah’ın) ayetlerindendir. (Varlığını, gücünü, kudretini gösteren delillerindendir.) Hakikat bunlarda düşünen insanlar için elbette ibretler vardır.” (Rum Suresi, 22)
“…ve lev şâallâhu le cealekum ummeten vâhıdeten ve lâkin li yebluvekum fî mâ âtâkum festebikûl hayrât(hayrâti) ilâllâhi merciukum cemîan fe yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne). (Maide 48. ayet)
“Eğer Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir. (Maide 48. ayet); “Ve lev şâallâhu le cealehum ummeten vâhıdeten.. Eğer Allah dileseydi, onları mutlaka tek bir ümmet kılardı.” (Şura, 8)
Kur’an’ı Kerim’deki bu ayetlerde de görüldüğü gibi Allah insanları çeşitli ümmetler/milletler halinde yaratmış, her birine ayrı dil, kültür ve özellikler vermiştir.
İnsanların bu şekilde farklı milletler ve özellikleri halinde yaratılmış olması ayetlerde belirtildiği gibi hayırlı işlerde, medeniyetin oluşmasında, bilimde, teknikte ve Allah’ın dinine hizmette yarışmak ve imtihan olmak içindir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER