Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ONLAR KENDİLERİNE RIZIK OLARAK VERDİĞİMİZ ŞEYLERDEN ALLAH RIZASI İÇİN HARCARLAR

Muharrem Günay 27 Ekim 2016 Perşembe 13:43:34
 

Bakara suresi üçüncü ayette “Ve mimmâ razagnâhüm yunfigûn ( e )” “Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylereden de (gereken yerlere Allah için) verirler” denilerek takva sahiplerinde bulunması gereken özellikler sayılmaya devam edilir.
“Ellezîne yunfigûne fîs serrâi veDDarrâi vel kâZımînel ğayZa vel Afîne Anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne).” (Al-İ İmran 3/ 134)
Onlar (muttekîler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfkelerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları affedenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.
Takva sahipleri, bollukta da darlıkta da infak ederler ve cennette pınar başındadırlar.
“İnnel mutteGîne fî cennâtin ve uyûnin.(Zariyat 51: 15)
Muhakkak ki takva sahipleri, cennetlerde ve pınarlardadır. (Zariyat 51/ 15)  “Âhizîne mâ âtâhum rabbuhum, innehum kânû kable zâlike muhsinîn(muhsinîne). (Zariyat 51/ 16) Rab’lerinin onlara verdiği şeyi alanlar; muhakkak ki onlar, bundan önce muhsin olanlardır. (Zariyat 51/16) “Kânû galîlen minel leyli mâ yehceûn(yehceûne). (Zariyat 51/ 17) “Onlar geceden uyudukları şey (zaman parçası) çok az olanlardı.” (Zariyat 51/ 17) “Ve bil eshârihum yestağfirûne.). (Zariyat 51 / 18) “Ve onlar, seher vakitlerinde mağfiret dilerler.” (Zariyat 51/ 18) “Ve fî emvâlihim haggun lis sâili vel mahrûmi. ). (Zariyat 51/ 19) Ve onların mallarında isteyenlerin ve mahrum olanların (isteyemeyenlerin) hakkı vardır. ). (Zariyat 51/ 19)
Gerçekten Takva Sahipleri Cennetlerde Ve Pınar Başlarındadır… Mallarında, Muhtaç Ve Yoksullar İçin Bir Hak Vardır.
O müttakî (Al lah’tan hakkıyle korkan)ler sadece iman ile ve yalnız namazı dosdoğru kılmak gibi bedene ait ibadetlerle de kalmaz, mâlî (malla ilgili) ibadetlerde de bulunurlar. Kendilerine nasip ve kısmet ettiğimiz rızıktan, maddî ve hatta manevî şeylerden Allah yolunda harcamada da bulunurlar.
“Rızık”, aslında Arapça’da “haz” ve “nasip” anlamında isim olup, nasip etmek, rızıklandırmak mânâsındadır Ehl-i Sünnet’e göre şer’î mânâsı da lügat mânâsının aynıdır ki, “Cenab-ı Allah’ın canlıya zevk ve faydalanma nasip e ttiği şey” diye tarif edilir. Şu halde mülk olsun olmasın, yenilen, içilen ve diğer şekillerde kullanılmasından faydalanılan mallara uygun olduğu gibi evladı, eşi, gayret ve işi, ilim ve bilgileri dahi içine alır. Fakat hepsinde istifade edilmiş olmak şarttır. İstifade edilmeyen şey rızık değildir.  Bu faydalanma, dünyaya ve ahirete ait faydalanmadan daha geneldir.
Buna göre dinî ve dünyevî bilfiil faydalanılamayan mal, mülk, evlat ve aile, ilim ve bilgi rızık değildirler. Bu şekilde bir şey, çeşitli faydalanma şekillerine göre farklı kimselerin rızkı olabilir. Fakat malından, gücünden, ilminden faydalanmayanlar rızıklanmış değildirler.
“İnfak”, malın elden çıkarılması, harç ve sarf edilmesi demektir. Dinî bakımdan farz, vacip, mendub kısımları vardır. Bu “infak” karinesiyle ya “rızık” mala tahsis edilmek veya “infak” mecaz yoluyla maldan başkasına da genelleştirmek gerekecektir. Açık olan birincisidir, fakat ikincisi de muhtemeldir. Şu halde âyetin bu kısmı, ilk bakışta zekât ve diğer sadakalar bağışlar, yardımlar ve vakıf gibi, fakirlere, diğer çeşitli hayırlara, aileye yardım gibi bütün mal ile yapılan ibadetleri içine alır. (Bakara 2/ 215)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER