Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Talep haklı, alan boş – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 13 Eylül 2014 Cumartesi 03:00:00
  Türk Eğitim-Sen, Eğitim-Sen, Aktif Eğitimciler Sendikası ve Eğitim-İş, müdür atamalarındaki “adaletsiz”liği protesto etmek için Anıtpark önünde bir araya geldi. Müdürlerin “yandaşlık” vasıflarına göre tercih edilmesi, başarılı müdürlerin görevlerinde devam etmesinin engellenmesi gibi gerekçelerle yapılan eylemin ses getirmesi gerekiyordu.
Talep haklıydı belki ama Cumhuriyet Meydanı’ndaki “boşluk”un bir açıklaması yoktu.
4 sendikanın birlikte yaptığı eylemde toplam 300-350 kişi, seslerini duyurmaya çalışıyordu. Oysa 4 sendikanın üye sayısı, nereden baksanız 3 bin dolaylarındaydı.
Demiryalayan Türbesi’nden başlayan yürüyüşün kalabalık olmadığını zaten hissetmiştim.
Bununla birlikte, “Gerçekten kaç kişi var” diye kendime sordum. Sorumun cevabını ise Cumhuriyet Meydanı’nda buldum.
Konuşmaların yapıldığı Zafer Müzesi önünden Anıtpark’a doğru yöneldiğinizde caddedeki boşluğu görebiliyordunuz.
Mecidiye tarafından baktığınızda da Cumhuriyet Meydanı’nın dolmadığını, ancak flamalar ve bayraklarla alanın “dolu gibi” bir izlenim bıraktığını fark ediyordunuz.
Cılız, Anıtpark’taki vatandaşa hitap etmeyen, uzun ve sıkıcı konuşmalar arasında bir eylem daha geride bırakılmış oldu.
“Müdürler atanamadı” denildi, fakat alışık olduğumuz üzere “atanamayan” hiçbir müdür konuşmadı.
Böyle bir gelişmede, kitleye neden kâğıtlara bakarak hitap edilir?
Ya da böyle bir davranış şekli, “hitap” olarak kabul edilebilir mi?
Alandaki hemen herkesin okuma-yazması vardı.
“Talepleri” gündeme getirmek için, alandaki herhangi birisi de “okuma” eylemini gerçekleştirebilirdi.
Sanırım, “Genel Merkez’in sözü, bizim için aslolandır” ilkesi, siyasi partilerin ardından sendikalara da sirayet etmiş.
Genel Merkezler’in çizdiği çerçeve dışına çıkılmadı.
Bir tek Türkiye Kamu-Sen’in açıklamasında, İl Milli Eğitim Müdürü Metin Yalçın ile ilgili birkaç cümle gördüm, dinledim.

“BİRKAÇ” AKSAKLIK

Nereden başlayayım? Eylem saatini yazayım önce. Basın duyurusunda, yürüyüşün saat 16’da Demiryalayan Türbesi’nin önünden başlayacağı söylenmişti. Bekledik, bekledik, bekledik… Yürüyüşçülerin bir kısmı Demiryalayan Türbesi dolaylarındaydı; fakat bir kısım yürüyüşçülerin gelmesinden sonra hareket başladı.
Tertip-nizamın alınması sırasında saate baktım, 16:42 idi.
42 dakika öylece beklemiş olduk.
Yürüyüş düzenine geçildi.
“Protokol” en önde, üyeler arkada…
Sloganlar atıldı, ancak sloganlara iştirakte sıkıntı yaşandı.
Eğitim-Senliler slogan başlatacak olsa, diğerleri katılmıyordu.
Türk Eğitim-Senliler slogan atsa, diğerleri sessiz kalıyordu.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Çatı Cumhurbaşkanlığı süreci ile tanıştığımız zoraki birliktelik sürüyordu sürmesine; ama ele güne karşı, “beraber” desinler diye.
Konuşmalar yapılırken, Eğitim-İş Şube Başkanı Ümit Kılçar, kendi okuduğu metni basın mensuplarına dağıttı. “Başkanım, bu elektronik postayla bize gönderdiğiniz metin mi” diye sordum.
Kılçar, “Hayır, biz basına metin göndermedik. Bizim metnimiz bu” dedi.
İyi de, eylemden yarım saat önce elektronik postama gelen “Yönetici Kıyımı ile ilgili basın açıklaması” notu ve metni nereden gelmişti acaba?
Ah şu uzaylılar!
Her şeyi onlar ayarlıyor bu dünyada!

GÖRGÖZ ORADAYDI

Cumhuriyet Halk Partisi içindeki çekişme artık malum. CHP İl Başkanı Yalçın Görgöz ile CHP Merkez İlçe Başkanı Kemal Demirkırkan’ın yolları ayrılmak üzere. CHP Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş ise sessiz olsa da, Toptaş’ın Demirkırkan’a yakın davrandığı söyleniyor. Eğitim sendikalarının eyleminde CHP İl Başkanı Yalçın Görgöz vardı, CHP Afyonkarahisar Milletvekili Ahmet Toptaş vardı, ama CHP Merkez İlçe Başkanı Kemal Demirkırkan yoktu.

OKULLAR “HAYAT” OLAMIYOR

Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarla vatandaşın buluşması için uyguladığı “Okullar Hayat Olsun” projesinde maksat hâsıl oldu mu?
Bununla ilgili somut bir veri yok elimde.
Sadece kendi çevremi gözlemleyerek bir çıkarım yapacağım:
Okullar Hayat Olsun projesi kamuoyuna açıklanırken vatandaşların okullardan yararlanabileceği, okulların soğuk duvarlarla kaplı mekânlar olmadığı, aksine öğrencinin velisiyle bile girebileceği yerler olduğu belirtilmişti.
Amacı güzel, uygulaması zayıf bir proje.
Okullar, hâlâ soğuk duvarlarla kaplı.
Okul bahçeleri hâlâ mahzun.
Zenginleştirilmiş Kütüphaneler faydalı, lâkin “vatandaş”tan bu kütüphanelere giren yok.
Okul yönetimleri, hâlâ, okula ait salonların vatandaş tarafından benimsenmesini ve kullanılmasını, hatta bu salonlar vasıtasıyla okula gelir kaydedilmesini sağlayamadı.
Okullar, hayat olamıyor, okul olarak kalıyor.

TOKİ’NİN “ALT GELİR” HESABI

Toplu Konut İdaresi, alt gelirlilerin de ev sahibi olabilmesi için yola çıkan bir kurum. Alt gelir düzeyine uygun fiyatlarla, daha çok asgari ücretlilere göre ayarlanmış taksitleriyle, “herkesin başını sokacak bir damı olsun” iyi niyetiyle başlayan faaliyetler, şimdilerde orta, hatta kimi yerde üst gelir grubunun dikkatini çekiyor.
Örneğin TOKİ, Emirdağ’ın Gömü Beldesi’nde konut satıyor. Konutların satış fiyatı 125 bin 420 lira. 216 ay vadeli taksit yapılıyor, konut için başlangıç taksiti 510 lira olarak belirlenmiş. TOKİ yöneticileri ya alt gelirli bir ailenin ayda 510 lira taksitle, toplamda 125 bin liralık ev alabileceğini hayal ediyor; ya da muhatap olarak alt gelirliyi görmüyor.
Keşke asgari ücret 2 bin lira olsa da, ayda 510 lira taksit ödenebilse…

MUHTARLAR UZAK KALMASIN

Eğitim-öğretim sezonun açılış törenlerinde de, kapanış törenlerinde de il yöneticileri okullara davet edilir. Eğitimle ilgili bilgiler verilir, şiirler okunur, okullar gezilir… Bu kadar…
Mahallelerin idarecileri olan muhtarlar, eğitimle ilgili törenlerden, toplantılardan uzak tutulur. Oysa muhtarlar okullara davet edilse, okul müdürleri, müdür yardımcıları “Mahallenin, mahallelinin durumu nedir” diye sorsa, büyük projelere gerek kalmadan eğitim-vatandaş işbirliği gelişir.

İŞÇİLERİ KÖLE HALİNE GETİRİRSENİZ

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik isyan etmiş. Çelik demiş ki:
“Çok açık ve net bunu görüyoruz, üretim zorlaması var. Bunun yanında maliyet zorlaması var. Siz işi daha ucuza yaptırmak için taşeronluk sistemini acımasız bir şekilde kullanarak, insanları, çalışanları adeta köleleştirerek bir uygulama içerisine girerseniz, burada maliyetin getirdiği baskılardan dolayı, çok kazanma hırsıyla bütünleşen bu anlayış, ister istemez güvenliği ikinci derecede bırakmaktadır.”
Bunu muhalefet partilerinden bir milletvekili, il başkanı, ilçe başkanı da diyebilirdi.
Taşeronlaşma Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları zamanında çoğaldı.
İş güvenliğini koruyacak makamda oturan kişinin yakınması değil, sorunu kökten halletmesi beklenir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER