“Genişliği gökler ve yer kadar olan Cennetin kendileri için hazırlandığı muttakiler, bollukta ve darlıkta infak ederler ve öfkelerini yutarlar” (Alu İmran, 3/134).
Öfke kızgınlıktan dolayı kalbin alevlenmesi halidir. Onun yenilmesi ise kişinin kendisini sabra yöneltip tutması ve öfkenin herhangi bir etkisini ortaya çıkarmamasıdır.
“Öfkeyi yutmak insanın zarar gördüğü insanlara karşı kalbinde duyduğu yakıcı intikam hissini, intikama gücü yettiği halde tutup kalbinden taşmasını ve çıkmasını engellemek, intikam almayıp sabır ile onu hazmetmektir” (Elmalılı, M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, II, 1177).
Rasulullah bir hususta şöyle buyuruyor: “İntikamını almaya kadir olduğu halde öfkesine hâkim olan kimseyi Cenab-ı Allah Kıyamet günü bütün mahlûkatın huzurunda çağırır ve dilediği huriyi almakta onu serbest bırakır” (Tirmizi, Birr, 74).
Yine başka bir hadiste Rasulullah:
“İntikam almaya gücü yettiği halde öfkesini tutan kimsenin kalbini Allahu Teâlâ hazretleri emniyet hissi ve iman ile doldurur” (Ebu Davud Edeb, 3).
Onlar İnsanları Bağışlarlar
“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlikta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Ali İmran 134.)
(O muttakiler) insanları bağışlayanlardır” (Âli İmran, 3/134).
Öfkelerini yenmekle insanları bağışlamak birbirini izleyen özelliklerdir. Öfkeyi yenmenin pratik olarak görünüşü insanları affetmektir. Yani affetmek, öfkeyi yutmanın pratik bir tezahürüdür.
Af ve bağışlama, meşru hakkından vazgeçme veya onu teberru etme, Kur’an’ın tavsiye ettiği bir davranıştır. Hakkı olduğu hâlde birşeyi almamak, ya da infak konusunda muhtaç olanlara fazlasıyla bağışta bulunmak, ya da kendisine kötülük edenden intikam almayıp bağışlamak, Allah’ın muttaki kulunu bağışlamasına sebep olacaktır. (Bak. Bakara: 2/3, 177, Âl-i İmran: 3/134.) (H. Kerim Ece, Takva Bilinci)
Kur’an, kararlaştırılmış bir mehire rağmen gerdek gerçekleşmeden boşanan kadınların mehrin yarısına sahip olacaklarını söylüyor ve şunu ilâve ediyor:
“Sizin tümünü (veya fazlasını) bağışlamanız (af) takvaya daha yakındır…” (Bak. Bakara: 2/177.)