Nöbetçi Eczaneler
29 Ocak 2017 Pazar 14:07:04 Afyonkarahisar Belediyesi’nin düzenleyeceği etkinlikle bugün Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nde Afyonkarahisarlılarla bir araya gelecek olan Şermin Çarkacı, 2016 yılının son diliminde yayınlanan “Dedemin Bakkalı” isimli kitabında, eğlenceli öneriler ile hatıraları harman yapmış.
Çocuk kitapları üzerine yoğunlaşan Taze Kitap’tan çıkan Dedemin Bakkalı’nda 1980’lerin sonunu, 1990’ların ilk yıllarını hatırlayabilirsiniz.
Kitabı hem ben okudum, hem de eşim Elif Arısoy okudu.
“Oyuncu Anne” olarak tanınan, çocuk yetiştirme yöntemleri üzerine düşünen, tartışan ve kendisi de bir anne olan Şermin Çarkacı, Dedemin Bakkalı’nda da büyüklerle çocuklar arasındaki iletişimin nasıl olması gerektiğini dolaylı yoldan okuyucuya sunuyor.
Kitap, her ne kadar çocukların eğlenceli vakit geçirmesine yönelikmiş gibi görünse de aslında küçük yaştaki Şermin’in gözünden büyük yaştaki Şermin’e ve tüm “büyükler”e mesajları içeriyor.
Bu mesajlar da 10 maddelik “tersine rehber”de toplanıyor.
Dedemin Bakkalı, küçük bir çocuğun hayal dünyasını da ortaya koyuyor.
Zenginden alıp fakire vermek, tuzruhundaki tuz ile ruhunu ayrı ayrı göndermek, krem çikolatanın üzerine “Afiyet olsun” yazmak, hep çocuk aklının sınırsız dünyası ile alakalı.
Şermin Çarkacı’nın da dedesinin bakkalı varmış; benim de dedemin bakkalı varmış.
Dedem Ömer Eğretli’nin bakkalında hiç vakit geçirmedim, zira ben 4-5 yaşındayken Ömer Dedem vefat etmiş. Dedemin Bakkalı’nı okurken çok düşündüm: Acaba ben de böyle bir kitap yazar mıydım?
İlk aklıma gelen cevap, “Hayır” oldu.
Ben muhtemelen başka türlü yaklaşırdım, dedemin bakkalı üzerinden “Yetişkin Gelişim Kitabı” yazmak hiç aklıma gelmezdi.
Şermin Çarkacı, Habertürk Gazetesi’ne verdiği beyanatta şöyle anlatıyor “Dedemin Bakkalı”nı:
“Aslında sadece çocuklar için yazmadım. Yetişkinlere de hitap ediyor. Anne-baba-çocuk arasında bir iletişim aracı olabilirse, kendimi mutlu hissedeceğim. O çıraklık hikâyesini anlatırken şunu düşündüm: Bakkal artık sadece küçük yerlerde var, bazı çocukların görme şansı bile olmuyor. Fantastik kurgu ya da hiç değilse bir günümüz hikâyesi yazsaydım, daha eğlenceli olabilirdi. Ama herkesin yaptığını yapmak istemedim. Tutayım çocukların ellerinden, biraz geçmişe götüreyim istedim. Kendi anne babalarının çocukluğuna gitsinler istedim.”
SECDEDAŞ
Gazeteci Nail Azbay’ın ilk kitabı “Çırağın Kalemi” idi. İkinci kitabının ismi ise “Secdedaş”. Secdedaş, Ahir Zaman Yayınları’ndan çıktı.
Çıkmadan önce yaptığımız sohbette, “Böyle bir kitap düşünüyorum, içinde evlilik teklifi olacak. Daha doğrusu, evlilik teklifini bu kitapla yapacağım” demişti.
Secdedaş, sıradan metinlerle örülü bir “davet” ya da “çağrı” değil. Aksine ilmek ilmek işlenmiş, “Sen, ben yok; biz varız; huzurda varız, huzurla varız” diyen bir kitap.
190 sayfalık bu eseri elinize aldığınızda “okuması zor”muş gibi gelmesin. Okuması kolay, hatta bitirince “Keşke biraz daha yazmış olsaydı” diyorsunuz.
Nail Azbay’ın bu metinlerini, öyküsel anlatımlarla daha da zenginleştireceğini umuyorum. Hatta kendisinden bir okuyucu olarak bunu talep ediyorum.
KIRK PENCERELİ KONAK
Sinada Kitapevi ortaklarından İbrahim Öz, Afyonkarahisar’da 2016 yılında en çok ilgi gören 2 kitabın adını verdi: Secdedaş ve Kırk Pencereli Konak.
Kırk Pencereli Konak, Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Hasan Erbay’ın ödüllü öykülerinin derlendiği, SinadaYayınevi’nin edebiyat dünyasına kazandırdı��ı bir kitap. Her ne kadar akademik unvanını kullanmamayı tercih etse de ben, bu unvanı özellikle yazıyorum. Hasan Erbay, hem etik, hem tıp, hem de edebiyat alanında öğrencilerin ufkunu açan bir hoca.
Kırk Pencereli Konak’ta sıcacık, içten öyküleri okuyunca, bu öykülerin yazarı Hasan Erbay’ı tanımak istedik. Anlattığı öykülerden daha içten, güleryüzlü bir yazar çıktı karşıma.
Erbay’ın bundan sonraki eserlerini de okumayı bekliyorum.
