Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Doğumunun 120.Yılında Zihni Çerçel Hoca’yı Hatırlamak

Afyonkarahisar’ın yetiştirdiği önemli kişilerden birisi olan, Zihni Çerçel ile tanışıp, görüşebilme ve sohbet ederek bilgiler derleme şansını elde eden, müstesna kişilerden birisi olmakla övünür, gurur duyarım.
Afyonkarahisar’da onu tanımayan kişi yoktu. Zira her aileden en az bir kişiye öğretmenlik yapmıştı.
1971 yılı ağustos ayında, Afyonkarahisarlı Şairler Yazarlar Hattatlar adlı kitabımın hazırlıkları sırasında bir gün, Av.Mahir Erkmen aracılığı ile Zihni Hoca ile, o tarihte çok popüler olan Ferah kıraathanesinde buluştuk. Gözleri görme niteliğini % 90 kaybettiği için evden dışarıya çıkmıyor, çıksa bile çok kısa bir süre sonra evine dönüyordu…Ben kıraathaneye, randevu saatinden çok önce gidip oturmuştum.
Mahir Erkmen’le, Zihni Bey bir süre sonra kolkola kahveye girdikleri zaman öylesine heyecanlanmıştım ki, yazı ile izahı güçtür… Birisi, Afyon’un canlı tarihi, öğretmenlik, avukatlık, gazetecilik ve adeta Afyonkarahisar’da abideleşmiş bir kişi, öteki görmeyen gözleri, hafif öne eğilmiş beli ve nurani yüzü ile, uzun yıllar yaptığı öğretmenlik hayatını arkada bırakmış; eğer İstanbul’da yaşasaydı, Türk şiirinin dev isimleri arasında yer alması muhakkak olan bir başka abideydi… Lûtfetmişler, sorularımı cevaplandırmak üzere gelmişlerdi.
Hazırlamakta olduğum kitaptan söz edince Zihni Çerçel, memnuniyetini ifade etti; benim bilmediğim bazı isimlerden ve görmediğim şiirlerinden bahsederek, bir hayli bilgi verdi ve kendilerinden çok istifade ettim. Örneğin, aynı zamanda şair olan dedeleri, Ali Feyzi Efendi’yi uzun uzun anlattılar. Örneğin şu tarihi bilgiyi öğrendim:
H.1246 yılında Karahisar-ı Sahip müftüsü olan Ali Feyzi Efendiden, devlete isyan ederek Anadolu içerilerine, dolayısıyla Afyon’a kadar gelen Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, kendisi adına hutbe okunması için fetva ister. Ali Feyzi Efendi Halifenin İstanbul’da bulunduğunu, bu itibarla böyle bir fetva vermesinin söz konusu olamayacağını söyler. Bunun üzerine Mehmet Ali Paşa, müftüyü denemek istediğini söyler ve kısa bir süre sonra, Afyon’dan ayrılır. Ne var ki müftü, gaddarlığı ile ün salmış olan Mehmet Ali Paşa’dan çok korkmuş ve bu korku onun ölümüne sebep olmuştur.
Sultan Divani’nin babası, Aba Pûş Bali’nin, notlarıma kaydettiğim şu dörtlüğünü de Zihni Bey’den almıştım. Bu şiiri Zihni Bey, ezbere okumuş, ben de kaleme almıştım:

Ya Rab, haremi hazretine rah-ı bağışla
Ya der bile o rah-ı sehergâhı bağışla
Adın bili gümrahımı koydun beni bi dil
Bari yerine bu dili agâh-ı bağışla.

Bu dörtlüğün hikâyesi malûm: Aba Pûş-i Bali’nin birçok çocuğu vardır. Ancak, o tarihte Afyonkarahisar’da meydana gelen bir salgın hastalık sıra ile çocukları öbür dünyaya göçürür. Çocuklarının ölüm haberini gayet sakin karşılayan Bali Çelebi, Mehmet Semai (Sultan Divani)’nin öldüğünü duyunca, koşarak beşiğinin başına gelir ve yukarıdaki dörtlükle Allah’a yalvarır. Bir süre sonra da çocuk gözlerini açar ve yaşamaya devam eder…
Zihni Çerçel’in, bizzat kendisinden kaydettiğim hayat hikayesi şöyledir:
1904 yılında Afyonkarahisar’da doğdu. İlkokulu Eseri Terakki Okulunda okudu. Bundan sonra Afyonkarahisar Ticaret İdadisi ve Antalya Darülmuallim Okulunda öğrenim gördü. 1922 yılında öğretmen olarak göreve başladı.
Zihni beyin babası; Müderris Hilmi Efendi, dedesi ise müftü ve şair Ali Feyzi Efendidir. 42 yıl süreyle çeşitli okullarda öğretmenlik yapan Zihni Çerçel’in basılı eseri yoktur. Yazı hayatına Afyon’da yayımlanan “Nur Dergisi”nde başladı. Şiir ve hikayeler yazdı. Ancak daha çok, “Ebûsuut Kâni” mahlâsıyla yazdığı mizahi yazıları ile ün yaptı. Ünlü Akbaba Dergisinde de “Çengel” mahlâsıyla şiirleri yayımlandı. (Bu Akbaba mizah dergisi, o zamanlarda, özellikle berber dükkanlarında mutlaka bulundurulan, dönemin heccavlarının ve mizah yazarlarının yazdıklarını yayımlayan bir popüler dergi idi.)
Şehrimiz Halkevi tarafından çıkarılan “Taşpınar Dergisi”nin bir süre yönetmenliğini yapan Zihni Çerçel, aruz ve hece vezinlerini çok iyi kullanabilen bir şairdi. Mizah edebiyatımıza fevkalâde hicviyeler kazandırmış güçlü bir “heccâv’dır.

Kırk yıldır boşuna çiğnemişiz dünyayı,
Ne Hanya’yı öğrenmiş, ne bilmişiz Konya’yı
Gezen gezmiş Mısır’ı, Çin’i, Britanya’yı.
Biz henüz gezemezken boğazlar arasında,
Ne çare yetişilmez eyvahın arkasından.

Dizeleriyle başlayan bu beş kıt’alık hicviyesi, “Türk Edebiyatında Mizah Örnekleri Antolojisi”nde yer almıştır. O’nun bu husustaki özelliği; kişilerden çok, olayları hicvetmesi ve buna titizlikle riayet etmiş olmasıdır.
Zihni Çerçel Hoca, Ferah Kıraathanesi’nde yaptığımız görüşmede, onun bazı Afyonkarahisarlı şairler hakkındaki görüşlerini de öğrendim. Örneğin Ciloğlu Deli Bekir için; “Türk edebiyatının ünlü şairi Nef’i ayarında değeri olan bir şairdir” demişti. Bekir’in veliler hariç herkesi ve asla çekinmeden hicvettiğini söyledi…Namdar Rahmi’den, Şahidi’den şiirler okudu, onlar hakkında bildiklerini anlattı…Bir süre sonra da kalkmak istedi. Koşup, bir fayton çağırdım. Mahir Bey’in yardımı ile faytona bindi ve Mecidiye Mahallesi istikametinde, evine müteveccihen hareket etti…
31 Aralık 1972 tarihli Milliyet gazetesinin 11. Sayfasında gördüğüm şu haber beni son derece üzmüştü:
“Vefat: Dışişleri Bakanlığı’ndan Uluğ Çerçel’in babası Afyon Milletvekili Rıza Çerçel’in dayısı, emekli öğretmen Mesude Çerçel ve Nazik Çerçel’in kardeşi Cemile Çerçel’in eşi Avukat İnci ve Ergun Argın ile Bener Çerçel’in amcaları emekli öğretmen Zihni Çerçel, 30 Aralık 1972 cumartesi günü tedavi olduğu Ankara Tıp Fakültesi hastahanesinde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Merhumun n’aşı Afyon’da toprağa verilecektir. Ailesi.”
Aradan yıllar geçti…Pek çok değerli Afyonkarahisarlı gibi, Zihni Çerçel de unutuldu!…Derken, bir gün Amerika’dan bir hanım arayıp, Zihni Hoca’nın torunu olduğunu ve onunla ilgili araştırma yaparak, elde edeceği bilgileri bir kitapta toplayacağını söyledi. Bir ara Türkiye’ye gelip, Afyonkarahisar’a da giden Elif Çerçel isimli bu hanıma gerek benim, gerekse şehrimizdeki kimi hemşehrilerimiz tarafından birçok bilgiler verildi, Ama yine yıllar geçti ve o hanımdan da bir daha ses çıkmadı!…
O buluşmada, Zihni Çerçel’in kendi ağzından dinleyip not ettiğim şu güzel şiirini sunarak, onu bir kez daha rahmetle anıyorum:

Bilmem ne oldu, nasıl
Seni sevivermişim.
Diyorum ki muttasıl,
Seni sevivermişim.
Döndüm sevda çarkında,
Kız Kulesi parkında
Olmadan hiç farkında,
Seni sevivermişim.
Duruşun caka gibi,
Biraz fiyaka gibi,
Adeta şaka gibi,
Seni sevivermişim.
Şakrak sesin sesimde,
Nefesin nefesimde,
Kapaktaki resimde,
Seni sevivermişim.
Gülüşün zevk, sesin haz
Sevmeye bir ömür az,
Sözün kısası bu yaz,
Seni sevivermişim.
Gözleri alev alev
Yaş altmış olsa da velev
Sevmek en büyük ödev
Ben de sevivermişim.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti