Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ALLAH ONLARA TÜRK ADINI VERDİ

Bismillâhirrah-mânirrahîm. Raman ve Rahim, ol deyince olduran, gönüllerimizi iman ile dolduran Yüce Allah’ın 99 adıyla.
“Size ne oluyor ki, Allah yolunda, ayrıca, baskı altına alınıp çaresiz bırakılarak: “Rabbimiz! Ahalisi zalim olan şu memleketten bizi kurtar. Bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diye yalvarıp duran zavallı erkekler, kadınlar ve yavrular uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75. Ayet)
Tarihin büyük devletlerini kuran ve dünyaya nizam veren atalarımızın başarıları sadece kahramanlık ve teşkilatçılık özellikleriyle açıklanamaz. Atalarımız; kahramanlık, teşkilatçılık gibi özelliklerin yanında çok güçlü bir kanun-töre anlayışına ve bütün insanlığa hizmeti esas alan bir “Hayat Felsefesine-Dünya Görüşü” ne sahiptiler. “İyilik-faydalılık, Adalet-Könilik, Eşitlik- Tüzlük, İnsanilik-Kişilik“ gibi dört değişmez temel esası olan Türk Töresi’ne göre; “Bütün İnsanlık Türklere Yüce Allah’ın bir emanetiydi. Yüce Allah, Türk Töresine göre hareket eden, halka ve insanlığa hizmeti ilke edinen kişilere kut (bağış, cihanı idare etme yetkisi) verir ve onu hakanlık görevine getirirdi. Töreye uymayan ve görevlerini yerine getirmeyen veya getiremeyen idarecilerden, Yüce Allah kutunu geri alır ve onları hakanlık makamından düşürürdü. Türklere göre devlet “Baba“ idi. Devlet, halk içindi. Esas görevi, halka ve insanlığa hizmetti. İşte bu anlayış sayesinde Türkler tarih boyunca büyük devletler ve medeniyetler kurarak insanlığa ve ortak bir insâni medeniyetin oluşmasına diğer milletlere nazaran çok daha büyük katkılarda bulunmuşlardır.
Mitolojik çağlardan beri Türklerde var olan “Cihan hâkimiyeti Düşüncesi ve Dünya Devleti Olma Ülküsü” nün hedefi “Türk töresi ile dünyaya nizam verme ve barışı tesis etmek” ten ibaretti. Türklerin Müslüman oluşlarıyla birlikte bu düşünce “Nizam-ı âlem Ülküsü” şeklini almıştı. Nizam-ı âlem’in hedefi “Allah’ın dini ile Âleme nizam vermek” ti. Nasıl ki eski Türkler Yüce Tanrı’nın rızasını kazanmak amacıyla savaşlar yapıyorlarsa; Müslüman Türklerin de en önemli hedefleri “İ’lâ-yı Kelimetullah”tı. Yani Yüce Allah’ın adını ve dinini yüceltmek ve yeryüzüne hâkim kılmaktı. Divan-ı Lügaat’it- Türk adlı eserini ilk Müslüman Türk devleti olarak kabul edilen Karahanlılar zamanında (1077’de) yazan ve Türklere “Cundullah-Allah’ın Ordusu” diyen Kaşgarlı Mahmud, eserinde:
“Allah onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzünde ilbay kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı, dünya milletlerinin idare yularını onların eline verdi. Onları herkese üstün eyledi, kendilerini hak üzerine kuvvetlendirdi…” der (Kaşgalı,1333, 1: 3.).
Kaşgarlı’nın eserinde yer alan bir kudsî hadisi şerife göre ise:
“Yüce ve ulu olan Allah demiştir ki; “Benim bir ordum vardır, onlara Türk adını verdim ve doğu cihetine (ülkelerine) yerleştirdim. Herhangi bir kavme öfkelendiğim zaman işte bu Türkleri onların üzerine musallat eder (ve onları yola getiririm.)” (Kaşgarlı, 1333, s. 150)
Bu hadise başta Kütüb-i sitte olmak üzere sağlam hadis kaynaklarında rastlanmamıştır. Bizim için hadisi şerifin sahih olup olmadığından daha çok taşıdığı mâna önemlidir. Çünkü gerek İslâmi devirlerde gerekse İslam öncesi devirlerde Türklere hep bu gözle bakılmıştır. Attila’ya “Tanrı’nın kırbacı” denmiş, Oğuz Han yapmış olduğu savaşları “Tanrı’nın rızasını kazanmak amacıyla yaptığını ve Tanrı’ya borcunu ödediğini” ifade etmiştir. Tarihçiler ve İslam âlimleri Müslüman Türk ordularına “Asâkîr-i İslâm, CunadAllah-İslam’ın askerleri ve Allah’ın ordusu” ve “Asâkir-i Mansure-i Muhammediye-Zaferlere Mazhar Muhammed Ordusu” adlarını vermişlerdir.
Kaşgarlı Mahmut adı geçen eserde, “Bu Allah’ın Türk milletine bütün insanlara karşı lütfettiği bir fazilettir. Çünkü Allah onlara ad vermeyi, kendi üzerine almıştır. Onları; yeryüzünün en yüksek yerinde, havası en temiz, suyu en güzel ülkelerinde yerleştirmiştir. Onlara “kendi ordum” demiştir. Bundan başka Türklerde beden güzelliği, edâ, büyüklere saygı, sözünde durma, sadelik, kahramanlık, mertlik gibi övülmeye değer sayısız faziletler vardır” der (Kaşgarlı, 1333, s. 292).
Kaşgarlı’nın naklettiği bir diğer hadis ise Türk dili ile ilgilidir. Türk dilini öğrenmenin gereğine ve önemine dikkat çekilen ve Türkçeyi öğrenmeyi teşvik eden bu hadisin metni şöyledir:
“Türk dilini mutlaka öğreniniz. Zira mülk ve saltanat uzun süre onların ellerinde olacaktır” (Kaşgarlı, 1333, s.3).
Kaşgarlı bu hadisle ilgili olarak: “Bu hadis eğer sahih ise, ona bağlanmak ve Türkçeyi öğrenmek vacip olur. Yok, eğer sahih değilse, akıl ve mantık Türk dilinin mutlaka öğrenilmesini gerektirmektedir” (Kaşgarlı, 1333, s. 3) demektedir ki tespit ve önerisinde son derece haklıdır derken de aynı görüşleri ifade ediyordu. Eski Türklerin Cihan hâkimiyeti ideali şimdi İslâm ideolojisi ile birleşmiş ve Türklere yeni bir ufuk açmıştı. Bu ve buna benzer çeşitli inançlar, Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra da devam etmiştir. Zira Türk insanının mücadeleci ruhu ve Cihan Hâkimiyeti Ülküsü İslâmî inanışa da uygundu. İslâmiyet’ten önce kahramanlara verilen Alplık unvanı, İslâmiyet’ten sonraki dönemlerde Alperen şeklini alıyor, böyle hayat buluyordu. “Benim Türk adını verdiğim ve şarkta yerleştirdiğim bir ordum vardır. Bir kavme gazaplandığım zaman onları o kavmin üzerine saldırtırım” mealindeki hadis-i kutsi, İslâm dünyasında Türkler hakkında söylenen rivayet ve kehanetlere (Turan, 1969, s. 179) örnektir. Hz. Muhammed’in ; “Horasan’da Arap olmayan, güzel yüzlü hâkim bir insan zuhur edecek; onun adı da benimki gibi Muhammed olacak ve Büveyhilerin baskısına son verecektir. Horsan’dan Büyük Dervazat’a kadar fetihler yapacak. Irak, İran ve Mekke hutbelerinde adı okunacaktır” mealindeki hadis ile “Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız; Ümmetimin idaresi Türklerin eline geçecektir” mealindeki ve birçoğu Kütübü Sitte denen 6 sahih hadis kitabında yer alan Türklerle ilgili hadisler, Türklerin Müslüman olduğu sıralarda dilden dile dolaşıyordu. (Bak: Kütüb-i Sitte Tercüme ve şerhi cilt 14: 306-307, Prof. Dr. İ. Canan, ayrıca Prof. Dr. Z. Kitapçı’ nın Hz Peygamberin Hadislerinde Türkler, Celal Yıldırım’ın İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri cilt: 4, s: 1719, Sünen-i Davud, 5. cilt, s:107 İbrahim Kocaşlı tercümesi vb. Hadis kitapları)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER