Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ATATÜRK’ÜN CUMHURİYETÇİLİK İLKESİ -2 – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 31 Ekim 2017 Salı 13:24:15
 

(Devamı Yarın)
TÜRK MİLLETİ DEMOKRAT BİR MİLLETTİR
Atatürk’ün 9 Kasım 1930 günü Çankaya Köşkünde ABD Ticaret Bakan Yardımcısı Dr. Julius KlLEİN ile yaptığı mülakatta söylediği sözler, Batı anlamında demokrasiye hayranlığını açıkça belirtir. Atatürk demiştir ki:
“Türk Milleti tabiatı itibarıyla demokrattır… Amerikan halkı henüz varlığının şuuruna vardığı sıralarda bile demokrasi prensiplerini tutmuş, demokrasiyi yüceltmiştir. Ellerinde bu hazine ile Amerikalılar, saygıdeğer bir halk olarak insanlık camiasına katılmışlar ve büyük bir milli birlik kurmuşlardır. Esasında demokrat olan Türkler, işte bu bakımdan, demokrasinin en canlı örneği olduklarını ispat etmiş bulunan Amerikalılara derin ve kuvvetli bir sevgi duymaktadırlar. Bu müşahedenin iki millet arasındaki muhabbeti daha kuvvetlendireceğini ümit ederim. Bu muhabbet bu kadarla da kalmayacak, belki bütün insanlığın birbirini sevmesine, bu karşılıklı sevgiye mani olan ananevi engelleri bertaraf etmeye, dünyayı sulh ve sükûn yolunda oturtmaya yardım edecektir. (E.KURAN, 30)
TÜRKİYE HALKINA TACİDAR YOKTUR;
DİKTATÖR YOKTUR
Atatürk diktatörlüğe karşı olduğunu her fırsatta açıklamıştır. Daha 1 Nisan 1923’te TBMM’nde yaptığı bir konuşmada: “Türkiye devletine ve Türkiye halkına tacidar yoktur; diktatör yoktur… Bütün cihan bilmelidir ki artık bu milletin ve bu devletin başında hiçbir kuvvet yoktur; hiçbir makam yoktur; yalnız bir kuvvet vardır o da Hâkimiyet-i Milliyedir.”(Söylev ve Demeçler 1/311 )
Alparslan Türkeş de sık sık “En kötü demokrasi en iyi dikta rejimden daha iyidir” der başta ara rejim olmak üzere demokrasiyi askıya alma düşüncesinde olan her türlü fikir ve uygulamalara karşı çıkardı.
Şunu da unutmayalım ki, Türkiye’de bazı kesimler demokrasiyi kullanarak, Cumhuriyeti yıkmak istemektedirler. Bu ülkede demokrasi askeri müdahalelerle askıya alınmış fakat neticede geri gelmiştir. Cumhuriyet bir giderse bir daha onu geri getirmek zordur.
Atatürk 1930 yılında çok partili sistemi denemek amacıyla, eski arkadaşı Fethi OKYAR’ın “SERBEST CUMHURİYET FIRKASI”nı kurmasını ister ve bizzat destekler; hatta kız kardeşi MAKBULE’ yi bu fırkaya girmeye teşvik eder. Fakat memleketteki muhalefet hareketinin bu partide toplanması bir tarafa rejim düşmanlarının bu partide toplanmaları ve milletin modern demokrasiye tam anlamıyla hazır olmadığının anlaşılması üzerine bu fırka kapatılır. Bu deneme, inkılâpların yeterli derecede kökleşmediğini ve irticai faaliyetlerin yeniden ortaya çıkabileceğini göstermiştir. Atatürk bu denemeden sonra, ölümüne kadar inkılâpların kökleşmesi için çaba sarf etmiş, ülkedeki demokratik şartların hazırlanması için çalışmış, 1932’den itibaren yurdun her köşesine HALK EVLERİ açmış, Türk kadınlarına belediye ve milletvekili seçimlerinde, oy kullanma ve seçilme hakkı vermiştir. 3 Nisan 1930’da Belediye seçimlerinde, arkasından 4 yıl sonra 5 Aralık 1934’de milletvekili seçimlerinde seçilme hakkı vermiştir ki 1934’lerde Fransa başta olmak üzere Avrupa’da pek çok ülkede kadınlar böyle bir hakka sahip değildiler. Kadınlara seçilme hakkının verilmesinden sonra 1935 yılında TBMM’ye 18 kadın milletvekili seçilerek girmişlerdir.
Hitler dönemi Almanya’sında baskılardan kaçan 140’a yakın bilim adamının Batı’nın gelişmiş ülkeleri dururken Atatürk Türkiyesi’ne gelmeleri ve henüz gelişmekte olan bir ülkede on yıl kalarak hizmet etmeleri dikkate değerdir.
Atatürk, askere dayalı bir sistem kurmak niyetinde değildi. Daha gencecik bir subay iken, İTTİHAT VE TERAKKİ’nin ünlü Selanik kongresinde “Ya üniformanızı bırakın ya da siyaseti“ diye haykırmıştı. Kurduğu devlette orduyu siyaset dışında tutmak için bilinçli bir tutum izledi. Kralların ve cumhurbaşkanlarının törenlerde üniforma giydiği bir dönemde, iki istisna dışında, savaş alanlarında kazanmış olduğu mareşal üniformasını bile taşımadı. Halkın karşısına hep “SİVİL” çıkmaya özen gösterdi. (Prof. Dr. Taner KIŞLALI, Geçmişten Geleceğe Atatürk,91)
Atatürk’ün başlattığı, toplumu ve siyasal yaşamı demokratikleştirme sürecinin önemli bir aşamasını tamamlayarak “Tek Partili�� döneme son veren İsmet İNÖNÜ daha sonraki yıllarda şöyle diyecekti: “Atatürk’ü devlet idaresinde, istiklalci, cumhuriyetçi ve demokrat rejimci olarak tarif etmek lazımdır… Eğer sağlığı müsaade etseydi, belki de İkinci Dünya savaşından önce bile, gene bizzat Atatürk, eserini tamamlayacaktı.” (T.KIŞLALI, 92)
Atatürk’ün: ”Bir devlet adamı kerameti kendinde görmeye başladı mı devlet adamlığını yitirmiş demektir. Millet ve devlet işlerinde herkes herkese yardımcı olacak ve hiç kimse bundan bir iftihar payı çıkarmayacaktır. Düstur budur.” Sözleri ülkemizdeki demokratik kültürün gelişmesi ve iktidar muhalefet ilişkilerinin sağlıklı zeminlere oturması açısından çok önemlidir. (Son)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER