16 Ekim 2015 Cuma 03:00:00
Ekâbir kelimesini ne zamandır duymamıştık. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, esnaf ve sanatkâr odalarının temsilcileri ile buluşmasında, toplantının başlangıç saati ile ilgili serzenişte bulunmuştu. Kendisinin toplantının başlama saatini 8.30 olarak bildiğini, ancak Çakmak Marble Otel’de, kahvaltının verileceği salona geldiğinde kimseyi göremediğini belirtti. Bakan Eroğlu, kendisinin de esnaf çocuğu olduğunu hatırlatarak “Biz sabah namazından sonra işe başlardık. Bilmiyorum, Afyonkarahisar esnafı ekâbir mi oldu” demişti.
Peki ekâbir ne demek?
Türk Dil Kurumu’nun açıklamasına göre “ekâbir”in iki anlamı var: Birincisi ‘Büyükler, ileri gelenler’…
İkinci anlam ise, konumuza daha uygun: ‘Kendini beğenmiş kimse.’
Afyonkarahisar dışında başka bir vilayette yaşadıktan sonra Afyonkarahisar’a gelen öğrenciye sorun, memura sorun, işçiye sorun.
Esnaf hakkında ne diyecekler?
Ben söyleyeyim size:
-Paraya doymuş.
-Müşterilere karşı güleryüzlü davranmaz; ‘Almayacaksan bakma’ deyiverir.
-Dükkanı erken kapatır; geç açar.
-Randevularında saat mefhumu yok, ‘öğleden sonra gelirim’ der; akşama kadar bekletir.
-Evlere gelen zanaatkâr, hiçbir şey yapmasa bile tam servis parası alır.
-Yaptığı işe kendini vermez, mutlaka birkaç gün sonra arıza çıkar.
-Tarihi geçmiş ya da bozulmuş ürünü satar; bunu bildiği hâlde müşteriyi uyarmaz.
Örnekler çoğaltılabilir.
Verdiğim misaller, sadece esnaf ya da zanaatkâr için geçerli değil.
Şu sıralar hemen hemen hepimiz için, her meslek grubundaki insanlar için böyle cümleler kurulabilir.
Fakat durumu düzeltmek de bize kalmış.
Hâlimizden memnunsak, devam edelim.
Memnun değilsek nedenini araştıralım.
Ekâbir kelimesini ne zamandır duymamıştık. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, esnaf ve sanatkâr odalarının temsilcileri ile buluşmasında, toplantının başlangıç saati ile ilgili serzenişte bulunmuştu. Kendisinin toplantının başlama saatini 8.30 olarak bildiğini, ancak Çakmak Marble Otel’de, kahvaltının verileceği salona geldiğinde kimseyi göremediğini belirtti. Bakan Eroğlu, kendisinin de esnaf çocuğu olduğunu hatırlatarak “Biz sabah namazından sonra işe başlardık. Bilmiyorum, Afyonkarahisar esnafı ekâbir mi oldu” demişti.
Peki ekâbir ne demek?
Türk Dil Kurumu’nun açıklamasına göre “ekâbir”in iki anlamı var: Birincisi ‘Büyükler, ileri gelenler’…
İkinci anlam ise, konumuza daha uygun: ‘Kendini beğenmiş kimse.’
Afyonkarahisar dışında başka bir vilayette yaşadıktan sonra Afyonkarahisar’a gelen öğrenciye sorun, memura sorun, işçiye sorun.
Esnaf hakkında ne diyecekler?
Ben söyleyeyim size:
-Paraya doymuş.
-Müşterilere karşı güleryüzlü davranmaz; ‘Almayacaksan bakma’ deyiverir.
-Dükkanı erken kapatır; geç açar.
-Randevularında saat mefhumu yok, ‘öğleden sonra gelirim’ der; akşama kadar bekletir.
-Evlere gelen zanaatkâr, hiçbir şey yapmasa bile tam servis parası alır.
-Yaptığı işe kendini vermez, mutlaka birkaç gün sonra arıza çıkar.
-Tarihi geçmiş ya da bozulmuş ürünü satar; bunu bildiği hâlde müşteriyi uyarmaz.
Örnekler çoğaltılabilir.
Verdiğim misaller, sadece esnaf ya da zanaatkâr için geçerli değil.
Şu sıralar hemen hemen hepimiz için, her meslek grubundaki insanlar için böyle cümleler kurulabilir.
Fakat durumu düzeltmek de bize kalmış.
Hâlimizden memnunsak, devam edelim.
Memnun değilsek nedenini araştıralım.