Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 8

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 26 Haziran 2018 Salı 13:45:43
 

İMTİHAN YANİ İKİLEM,  KUL HALİNİ ÖĞRENSİN DİYEDİR
“Muhakkak ki; Rabbin, fitneye maruz bırakıldıktan sonra hicret edenlerin, sonra mücahede edenlerin ve sabredenlerin yanındadır. (Onlardan sonra da) Rabbin muhakkak ki Ğafurun Rahıym’dir.” (Nahl-110)
Ayetteki “fitne” ve “fitneye düşürülmek” tabirlerine bakalım, çünkü çok önemli. Fitne başka ayetlerde de geçer ve ikilem mânâsınadır. Bir konuda ikilem olması fitne demektir. Peki, ikileme neden düşürülüyoruz? İkileme düşürülmemiz doğruyu bulabilmemiz içindir, eğer şüphedeysek de sapmak içindir, o ikilem ile, o ikilem yüzünden kayıp gitmeniz içindir. Onu bir elek gibi düşünün. Bir elek sallanıyor, düşenler ve kalanlar olacak. Elek sallanır, ikilem sunulur ki kişi tercihini belirtsin, tercihini görsün. Bu ifadeler çokluk âleminin dili olup bizim anlamamız içindir. İmtihan yani ikilem kul halini öğrensin diyedir.
İKİLEMDEN KURTULAN O KONUDA TERCİHİNİ YAPMIŞ VE HİCRET ETMİŞ OLUR. HİCRET TÖVBEYE GÖRE GERİ DÖNÜŞSÜZDÜR
Tercih denince fuad aklımıza gelir. Kalbteki bir özellik olan fuad, kalbin analiz ve sentezden sorumlu görüş işlevidir, analiz sentez yapar ve Hakk yolda çalışabilirse basirete sebeptir. Bir fitne oluştuğunda, yani Hakk yolla ilgili bir ikilem oluştuğunda fuad devreye girer. Eğer kulda Lüb nuru aktifse yani Hakk’ı batıldan ayıran akıl nuru aktifse, ondaki bu Tevhid Nuru sayesinde (Lüb nurunun sağladığı ışık sayesinde) fuad o ikilemi yok eder. Eğer sizde Lüb aklı aktifse fuadınız Hakk Yol’u ikilemden sıyırır, böylece kazanırsınız. İkilemden sıyrılmakla siz hicret yapmış olursunuz, ikilemden kurtulan o konuda tercihini yapmış ve hicret etmiş olur. Bu noktada tövbe bir tercihtir. Hicret de bir tercihtir ama tövbeden farklıdır: Hicret tövbenin ilerisi olup geri dönüşsüz tercihtir, tam tercihtir. Hicret edip gittiğinizde geri dönüşü yoktur. Hicret’i “tam ve geri dönüşsüz tercih” diye tanımlarsak, hayatın nasıl bir tercih üzerine kurulu olduğu görülür, ayetlerin bizi nasıl uyardığı daha bir fark edilir. Tercihi böyle yapıp hicret edenler için Allah Ğafurun Rahıym’dir; Nahl-110. Yani siz eğer fuadınızı kullanıp analiz sentez yaptığınızda, gayret ettiğinizde, doğruyu bulup hicret ettiğinizde, yürüdüğünüzde artık size verilecek inamlar, ikramlar vardır, yani şimdi size lütfedilecektir: “Muhakkak ki Rabbin Ğafurun Rahıym’dir” ifadesi bir manasıyla da budur. Asr Sûresi ayetlerini şimdi bu kapsamda hatırlayalım: “Hakk’ı tavsiye ederler ve Sabr’ı tavsiye ederler.” Hakk’ı tavsiye etmek, tercihinizi Hakk yol için yapın demektir. Sure diyor ki: Tercihinizi Hakk yol için yapın ve Rabbinizin hükmünü bekleyin, sabredin!
“Ve mağfiret isteyin Rabbinizden. Sonra ona tövbe edin ki ecel-i müsemma’ya kadar sizi güzel bir faydalanma ile faydalandırsın ve her fazilet sahibine karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz sizin için büyük bir günün azabından korkarım.” (Hud-3)
“Erkekten veya dişiden (olsun), kim mü’min olarak sâlih amel işlerse, elbette biz ona tayyib bir hayat yaşatırız. Ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile ecirlerini veririz.” (Nahl-97)
“O kâfir olanlar: ‘Ona Rabbinden bir ayet, bir mucize inzal edilmeli değil miydi?’ derler. De ki: Muhakkak ki; Allah, dilediğini saptırır. Kendisine dönüp yöneleni de hidayet eder.” (Ra’d-27)
“Ancak iman eden, tövbe eden ve sâlih amel yapan müstesna. İşte Allah onların seyyiatını hasenata tebdil eder. Allah Ğafuran Rahıym’dir.” (Furkan-70)
“Rablerine icabet edenlere Hüsna vardır. O’na icabet etmeyenlere gelince, eğer ki arzdakilerin tamamı ve onunla beraber bir misli daha onların olsa, elbette onu fidye verirlerdi. Hesabın kötüsü işte onlar içindir. Onların barınakları cehennemdir. Ne kötü yataktır o!” (Ra’d-18)
ALLAH İNDİNDE GÜZEL; BİLLÂHİ ANLAMINDA İMAN VE BUNUN GEREĞİ DAVRANIŞLARI İÇEREN HAYAT TARZIDIR
Ayetler duyurdu: Hakk Yol’u tercih ederseniz Allah sizi dünya hayatında güzel yaşatıyor, bâtıldan da koruyor. “Güzel yaşatır” ifadesini de doğru anlamak ve iyi tanımlamak gerekiyor. “Güzel yaşatması” size dünyanın servetini vermesi demek değildir. “Güzel ve Çirkin” tanımlarını konu edildiği 22. Tefekkür Şemamıza web sayfamızdan (bir düşün yansıması) bakmanızı öneririm. “Güzel ve Çirkin” tanımları düşüncenin her alanında tam anlamıyla ve geri dönüşsüz değişmelidir. Çünkü Allah indinde GÜZEL; Billâhi anlamında iman ve bunun gereği davranışları içeren hayat tarzıdır. Eğer siz bu “güzel” tanımının farkında olarak Hakk Yol’u diler ve tercih ederseniz Allah sizi dünya hayatınızda da güzel yaşatır. Yani: Siz fazilet sahibi olursanız (daha fazlasını yapar da tövbeyi hicrete çevirirseniz, amelinizde yetenin fazlasını, nafilesini yaparsanız) Allah karşılığını size fazlasıyla verir; sizi güzel yaşatır… Bir de Hakk Yol’u tercih için kendilerine iman yetmeyenler vardır. Hakk Yol’u tercih için kendilerine iman yetmeyenleri, mucize gibi olağanüstü olaylar isteyenleri Allah dilerse saptırır ve onlar hiçbir yardımcı bulamazlar. Onlara muamele böyle! Hakk Yol’u tercih edene ise Allah hidayetini ulaştırıyor.
BİRBİRİNİ TETİKLEYEN NASIL BİR MERHAMET, NASIL BİR RAHMET İÇERİSİNDE OLDUĞUMUZU GÖRÜN
Ra’d Suresi 27. ayetten hidayetle ilgili çok önemli bir tespit öğrendik: Hidayetin ulaşması için tercihimizi Hakk Yol’a yapmamız lazım. Tercihini Hakk Yol’a yapar da Rabbinize yönelirseniz, ayet diyor ki: Rabbine yönelenlere hidayetini ulaştırır. Oysa gerçek şu ki bize hidayetini ulaştırdığı için biz Rabbimize yöneliyoruz. Aslında böyle. Böyle olmasına rağmen birbirini tetikleyen nasıl bir merhamet, nasıl bir rahmet içerisinde olduğumuzu görün. Bize bir şey verdi, biz onu Allah için harcadıysak, öyle yaptığımız için bize çok daha büyüğünü veriyor, hazinesini lutfediyor. Siz Rabbinizi tercih ediyorsunuz, size hidayetini ulaştırıyor. Size hidayet gelince, siz Rabbinizi daha kuvvetli tercih ediyorsunuz. Böyle bir döngüye giriyoruz. Sonra ne oluyor? Sonra Allah, Rabbini tercih edenlerin “A” Takdim Formu” hallerini “B” Takdim Formu’na çevirir. Bunu nereden öğreniyoruz bakın. Furkan-70: İman eden, tövbe eden ve sâlih amel yapanların günahlarını sevaba dönüştürür, yani “A” formatını “B” formuna çevirir. Senin asıl günahını, günah işleyen yapın olan “A Takdim Formu” formatını, yani seyyiatını “B” formuna, hasenata çevirir. Bu müjde icabet edenler içindi. İcabet edenler, iman eden, tövbe eden ve sâlih amel yapanlardır, Rabbini tercih edenlerdir.
TERCİHİNİ HAKK YOL’DAN YANA YAPMAYANLAR NE OLACAK?
Onlar için durum böyle güzelken icabet etmeyenler için nasıl? İcabet etmeyenler, tercihini Hakk Yol’dan yana yapmayanlardır. Onlar, Büyük Gün’ün azabını görünce öyle bir dehşet yaşayacaklar ki! Ra’d-18 onlar için; “yaşayacakları o dehşeti eğer şimdi bilselerdi, dünyadaki herşey onların olsa ve bir o kadar daha olsa, kurtulmak için hepsini vermek isterlerdi” buyuruyor, merhametiyle öğretiyor… Rabbini tercih edenler için çalışan sistemi anlatan şu üç ayete de bakalım.
“Ey iman edenler, eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed-7)
“İşte onlara, sabrettikleri için ecirleri iki kere verilir. Bunlar seyyieyi hasene ile yok ederler. Ve kendilerini rızıklandırdığımız şeyden infak ederler.” (Kasas-54)
“Ve onlar ki infak ettiklerinde israf etmezler, cimrilik de etmezler, onun arasında bir kıvamdır.” (Furkan-67)
Ey iman edenler, eğer Allah’ın verdiklerini Allah yolunda, karşılığını Allah’tan umarak, Allah için verirseniz O size destek verir, daha çoğunu verir; engellerinizi kaldırır, bâtıla geri dönüşünüzü engeller, Hakk Yol’daki kararlılığınızı artırır. Allah’ın verecekleri için Allah’ın hükmünü bekleyin, bu amaçla sabredin. Bu davranışınızdan dolayı Allah size hem dünyada, hem ahirette verir. Ayrıca: İman eden, Rabbini tercih eden bu kullar, esfele safiliyn hallerini Hakk Yol’un kuralları ve öğütleriyle, Sözde Tanrılık İddiası içermeyen fiillerle ıslah ederler. Bu amaçla, onları rızıklandırdığımız şeyleri kendilerine Allah’ın verdiği bilinciyle infak ederler; yani bu rızıkları kesinlikle sözde tanrılık iddiasına fiil teşkil edecek şekilde kullanmazlar. Ve Bil-Kıst davranırlar yani adil olurlar, adalete riayet ederler.
HASENE, MUHAMMEDİ YOLDA “İYİ VE İYİLİK”TİR. SEYYİE İSE, SÖZDE TANRILIK İDDİASI İÇEREN HER TÜRLÜ HALDİR
Kasas Suresi 54. ayetteki “seyyieyi hasene ile yok ederler” vurgusu da önemli. “İşte onlara, sabrettikleri için ecirleri iki kere verilir. Bunlar seyyieyi hasene ile yok ederler. Ve kendilerini rızklandırdığımız şeyden infak ederler.” Ayette geçen “seyyieyi hasene ile yok ederler” ifadesindeki “seyyie ve hasene” manalarını doğru fark etmek çok önemli. Bunun için bizim “Seyyie ve Hasene” ile bize öğretileni bilmemiz gerekiyor. Seyyie ve hasene nedir? “Seyyie ve hasene” ile ayette geçen “onlar seyyieyi hasene ile yok ederler” tarifini biraz açalım. Rabbini tercih edenlerin, Rabbine yönelenlerin, yani mağfiret isteyip tövbe edip tercihini Hakk Yol’da yapanların bir özelliği vardır: Onlar seyyieyi hasene ile yok ederler. Öyleyse “seyyie ve hasene” kavramlarını bilmek gerekiyor. Hasene, Billâhi anlamında iman ve bunun gereği duygu, düşünce ve davranışlardır. Muhammedi yolda “iyi ve iyilik” bunlardır. Seyyie, “Ben de müstakilen varım ve muhtarım” idraklı yaşantıdır, sözde tanrılık İddiası içeren her türlü haldir. Biz onlara yeri gelir “BÂTIL” deriz, “VEHMİN ZULMETİ” deriz, “NEFSİN ŞERRİ” deriz ama mana aynıdır: Allah indinde kötülük, şerr ve seyyie onlardır.
Kasas Suresi 54. ayette bize “seyyie” ile mücadele ederken ve onu yok ederken dikkat etmemiz gereken bir yöntem öğretiliyor: Onlar seyyieyi hasene ile yok ederler; Rablerine yönelenler seyyieyi hasene ile yok etme yolunu tercih ederler. Yani onlar kendilerindeki “A” Takdim Formu”ndan (asi yapılarından, duniHi algılarından) kaynaklanan duygu, düşünce ve davranışları kendi oluşturdukları yöntemlerle yok etmeye çalışmazlar, Allah’ın ve Rasûlü’nün öğrettiği şekilde hasene ile yok ederler. Bu neden çok önemlidir? Çünkü Kişi seyyie kapsamındaki halleri seyyie ile de onarılabilir; yani seyyie yine seyyie ile sözde arındırılabilir, onarılabilir, öyle zannedilebilir. Biz ona normal tanrısal yaşantı içerisinde “ehven-i şerr” deriz. Birisi bir şerri daha az şerli bir şeye dönüştürürse, onu daha az şerle onarırsa o ehven-i şer olur, az şerli olur.
SİZDEN KÖTÜLÜĞE KARŞI İYİLİK YAPMANIZ DEĞİL! SİZDEN, SİZDEKİ BÂTIL DÜŞÜNCE, FİİL VE DAVRANIŞLARI HAKK YOL’UN KURALLARIYLA YOK ETMENİZ İSTENİYOR
Tanrısal hayat içerisindeki herşey Kur’an’a göre “ŞER”dir. Siz o şerri dünya kurallarıyla onardığınızı zannettiğinizde, çok şerli bir şeyden az şerli bir şeye yani ehven-i şerre ulaşmış olursunuz. Oysa Rabbine yönelenler böyle yapmazlar, onlar bâtıl davranışları Hakk Yol’un kurallarıyla yok ederler, bâtıl davranışları yine bâtıl yoldaki kurallarla yok etmeye, onarmaya çalışmazlar; onlar seyyieyi hasene ile yok ederler.
Meal yapılırken, eğer seyyieye “kötülük”, haseneye de “iyilik” denirse ve ayete “onlar kötülüğü iyilikle yok ederler” mânâsı verilirse, insanlar bunu normal yaşantıları içerisindeki mânâda anlarlar ve birbirlerine iyilik yaparak kötülükleri yok ettiklerini zannederler. Ayette kastedilen bu değildir; birisi bir kötülük yaptığında, sizin iyilik yapıp, kötülüğü iyilikle yok ediyorum demeniz değildir. Sizden istenen bu değil. Sizdeki bâtıl hali, bâtıl düşünce, fiil ve davranışları Hakk Yol’un kurallarıyla yok etmeniz isteniyor, önerilen bu! Seyyie’nin nasıl yok edileceği ayet ve hadislerle açıkça bildirildi. Buna rağmen başka yöntemler aramayın. Başka yöntemler Hakk Yol’un faydasını kaldırır, sizi Hakk Yol’dan mahrum eder.
Biz aslında “seyyieyi hasene ile yok etme”ye çalışmakla, yani seyyieyi Hakk Yol’un kurallarıyla yok etmeye gayret etmekle ne yapıyoruz biliyor musunuz? Bizdeki özellikleri çalıştırıyor, onları ihsâ ediyoruz. Bunu yapmakla bizdeki esmaları kıpırdatıyoruz, onları değerlendirmeye başlıyoruz. Siz, sizdeki seyyieyi yani bâtıl davranışları Hakk Yol’un kurallarıyla öğretildiği şekilde yok etmeye, fonksiyonsuz kılmaya çalıştığınızda sizdeki esmaları ihsa etmiş oluyorsunuz, size verilenleri (sizdekileri) infak etmiş oluyorsunuz, ZİKRULLAH yapmış oluyorsunuz. Böylece Furkan Suresi 70. ayetle verilen müjdeyi de hak ediyorsunuz.

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 8-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER