Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

GELİŞTİRİLMEYEN SÖYLEM VE “TEK ADAM”

Murat Arısoy 1 Mart 2017 Çarşamba 13:16:24
 

Çakmak Marble Otel’de düzenlenen ve takip ettiğim, Anayasa Değişikliği Paketi’nin neden kabul edilmesi gerektiği anlatılan istişare toplantısına dair izlenimlerimi paylaşmıştım.
26 Şubat’ta da Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanlığı tarafından düzenlenen etkinlikte CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem’i dinledim.
Eren Erdem, iyi bir hatip; ama vatandaş için bu yeter mi?
Anlamadığım şu: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi, “Olumlu bir dil kullanın” diyor; Anadolu’daki etkinliklerinde ve Anadolu’daki siyasetçilerde tam tersi bir hava hâkim.
O etkinlik özelinde demiyorum, ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin yurt genelinde estirdiği hava şu:
-Evet çıkarsa felaket olur.
-Evet çıkarsa ülke kabuslar görür.
-Evet çıkarsa, bu ülke biter.
-16 Nisan, bir ölüm kalım mücadelesidir.
2002’den beri oy kullanıyorum, 2007 seçimlerinden bu yana her seçimi muhabir olarak takip ettim.
Bu söylem hiç geliştirilmedi.
22 Temmuz 2007 seçimleri, bir ölüm kalım meselesiydi.
12 Haziran 2011 seçimleri, bir ölüm kalım meselesiydi.
7 Haziran 2015 seçimleri yine ölüm kalım meselesiydi.
1 Kasım 2015 seçimleri yine ölüm kalım meselesiydi.
Fakat unutulan nokta şu: Adalet ve Kalkınma Partisi, vatandaşın ölüm ile kalım arasındaki buhranında iktidar oldu. Ekonomik kriz ve siyasi istikrarsızlık, “Bu kadro Belediyeler’de başarılı oldu, iktidarda daha da iyisini yaparlar” diyen vatandaşın, AK Parti’yi tercih etmesini sağladı.
Muhalefet “ölüm ve kalım”, “kriz” dedikçe, halkın aklına 2001’deki kriz günleri geliyor. Vatandaş, o günlerden daha borçlu; fakat “Aman o günlere dönmeyelim” diyen bir çoğunluk var.
“En azından borcumun ödemesini gerçekleştiriyorum” diyebiliyor.
Buna bağlı olarak “16 Nisan’da evet çıkarsa, ülke felakete sürüklenecek. Hayır çıkarsa ülke aydınlığa kavuşacak” propagandası havada kalıyor.
Evet de çıksa, hayır da çıksa, görünen takvime göre genel seçimler 2019 yılında. Öne alınır mı, alınırsa bu kime yarar?
Ayrı bir tartışma konusu.
Bir taraftan “Bu bir seçim değildir” denilip diğer taraftan “Bu bir ölüm kalım meselesidir” propagandası yapmak, doğru gelmiyor.
Vatandaşa “Seçim değil, seçimden çok çok daha mühim bir şey” deniliyor.
Belki hiç “Hayır” propagandası yapılması millet, vicdanında ölçüp tartacak ve bu değişikliğin uygun olmadığını söyleyecek.
“Aman yanarız, aman biteriz” denildikçe, “Bizi yanmaktan AK Parti kurtardı” demeye başlıyor.
Bütün bunların yanında, bir de “Tek adamlık” meselesi var ki, hiçbir partinin bu konudaki karşı tezleri vatandaşı ikna etmiyor.
Eren Erdem’den yola çıkalım:
“Milli irade diyorlar. Biz 2 kere milli iradeyiz. Önce örgütlerimiz seçti, ardından milletimiz bizi seçip Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderdi.”
Eren Erdem, böyle diyor.
Fakat önseçimle gelen milletvekilleri ne zaman “Tek adamlık” eleştirisi yapsa şu soru geliyor aklıma:
-Önseçimle gelen milletvekili, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nin açıkladığı politikaların yüzde 90’ına katıldığını, ama yüzde 10’luk bir kısmında hata olduğunu söylese, bu söylemini de kamuoyuyla paylaşsa ne olur?
-Önseçimle gelen bir milletvekili, “Hayır” kampanyası yürütürken “Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu Anayasa Değişikliği Paketi’nin tüm maddelerinin kötü olduğunu söylüyor. Ama ben buna katılmıyorum. 18 maddeden 9’u doğrudur” dese, ne olur?
Siyaset, zaten partiler içindeki “Tek Adamlar” ve “Tek Adamların Adamları” üzerinden yürümüyor mu?

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER