Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İSLÂM’DA ZEKÂT – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 24 Temmuz 2013 Çarşamba 03:00:00
  Eûzübillâhimineşşeytanirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm
“Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.” ”(Bakara/3)
(Siz namazı hakkıyle kılmaya bakın ve zekâtı verin! Kendi nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.) ”(Bakara/110)
(Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, cennete giremezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.) (Ali imran/92)
Kur’an-ı Kerim’de Mü’minin özellikleri anlatılırken şöyle buyurulur: “ Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler…” (Hac 22/41)
“İyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah’ındır…” (Yunus 66)
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:“İslam beş temel üzerine bina edilmiştir. 1. Kelime-i şehadet getirmek. 2. Namaz kılmak. 3. Zekât vermek. 4. Hacca gitmek. 5. Ramazan orucunu tutmak.”
Genellikle ifâde edildiği gibi İslâmiyet bir yardımlaşma dinidir. İslâmiyet’ten önce de sonra da hiç bir din ve fikir sistemi onun kadar bu konuya eğilmemiş yardım anlayışını ve bu anlayışın uygulanışını bu kadar geniş boyutlara ulaştıramamıştır.
Kur’an-ı Kerim’den öğrendiğimiz bu gerçeği, hayatımızın her anında görüyoruz. Geçmişte olduğu gibi, şimdi de hayatı paylaşan insanlar, aynı düzeyde değillerdir, örneğin zayıfı, güçlüsü, fakiri, zengini, erkeği, kadını gibi. Böyle insan toplulukları beraber doğup, beraber ölürler. Bu beraberlik “hayat”ın kaynağını oluşturuyor.
Ancak bu farklı insanlar, yaşadıkları süre içinde birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Zenginler bile fakirlere ihtiyaç duyar. Hiç bir zengin benim kimseye ihtiyacım yoktur diyemez. O insan servetini çalıştırdığı insanların gücü ile kazanır. Zira kimi çalıştırıyorsa ona muhtaç demektir.
İnsanların birbirlerine muhtaç olmaları, aralarındaki yardımlaşmaları zorunluluğunu ortaya çıkarır. Yardımlaşma toplum halinde yaşamanın sonucudur.
Cenâb-ı Hakk: “İyilikte ve kötülükten sakınmakta birbirinizle yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.” buyuruyor. Zekât vermenin, güzel söz söylemenin ve daha pek çok şeyin, iyi olarak kabul edersek, yardımlaşmanın sınırını sonsuz olduğunu anlarız.
Yardımlaşmanın konusunun içinde, maldan sevgiye kadar her şey verilebilir. Verme işi bazen zekât fitre gibi mecburi olduğu halde, bazen tamamen isteğe bağlıdır. Bu vermenin sınırı yoktur. Bu yardımın dışında, Müslümanlar birbirlerine sevgi ile bağlanmak zorundadırlar.
Yardımın İnsanların Ve Toplumların Yaşamlarındaki Yaptığı Değişiklikler:
1- Yardımla yoksullar korunmuş olur. Onlara yapılan maddi yardımlar, onların hırsızlık gibi kötü yollara sürüklenmesini engeller.
2- Yardım yapanla yapılan arasında sevgi ve ülfet doğar. Yardımla topluma kazandırılan insanlar kin, haset, düşmanlık gibi kötü huylardan kurtulur, kimsenin malında gözü olmaz.
3- Hz. Muhammed, Müslümanlara yardım edilenin değil, yardım eden kişi olmalarını bildirmiştir. Sıkıntı zamanında Müslümanlardan yardım, anlayış ve sevgi görenler, sıkıntılarını atlatınca, alan değil veren kişiler olmaya çalışacaktır.
4- Zekât, sadaka ve diğer maddî yardımlar, Müslümanların güçlü olmalarında, birlik ve beraberlik içinde bulunmalarında en büyük etkendir. Yardımlaşma, zenginle fakir, tokla aç arasındaki uçurumu kapatır ve sevgi, saygı bağı kurar.
5-Yardımlaşmanın yaygın olduğu toplumlarda dostluk duyguları güçlü olur. Fakirlik ve bununla gelen dilencilik ortadan kalkar.
Bismillah: “Zâlikel kitâbü lâ raybe fihi. Hüden lil müttegîne*” (Bakara/2) (O Kitap (Kur’an-ı Kerim) (Yüce Allah tarafından indirildiğine şüphe götürmeyen ve Allah’tan korkanlar için hidayete götüren bir yoldur.)
Yukarıdaki Bakara suresi 2. âyette Kur’an-ı Kerim’in hidayet yolu ve rehberi olduğu belirtildikten sonra üçüncü âyette:
“Ellezîne yü’minûne bil gaybi ve yügîmûnessalâte ve mimmâ razagnâhüm yünfigûne” (Bakara/3)
“Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan Allah yolunda harcarlar.” Buyrulmaktadır. Bu âyette dikkatimizi çeken en önemli özellik “sahip olduğunuz, kazandığınız mallardan değil de “Bizim size verdiklerimizden Allah yolunda harcayın” denilmesidir.
Yine Ra’d suresinde de “Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır” ( Ra’d 22) aynı hitabı görüyoruz.
Yunus 66. Iyi bilin ki, göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah’ındır…
“Zenginlik mal çokluğu ile değil, gönül tokluğu iledir.” (İbn Mace, “Zühd”, 9)
Demek ki bu mallar, mülkler, servetler, imkânlar, fırsatlar gerçekte bizim değildir. Kazandığımızı, sahibi olduğumuzu sandığımız mallarımızın, servetimizin gerçek sahibi Yüce Allah’tır. Bunları belli kurallar çerçevesinde kullanmak üzere bizlere veren ve emânet eden Allah’tır. Her şeyin sahibi o’dur. Malın, mülkün, rızkın, hayatın sahibi O’dur. Bir başka yerde:
“Size ne oluyor ki Allah yolunda malları harcamıyorsunuz! Göklerin ve yerin mîrası zaten Allah’ın değil midir? Sonunda hepsi O’na kalmayacak mıdır?”deniliyor.(Hadîd: 10)
Yüce Allah yukarıda mealini verdiğimiz Hadid suresi onuncu ayette bize şöyle sesleniyor:
Ne zannediyorsunuz yâni? Ölümle birlikte maddî anlamda bir şey götüremediğimize göre sonunda semâvat ve arzın mîrası Allah’a kalmayacak mı? Şu cebimizdekiler, şu kasalarımızdakiler, şu koynumuzdakiler, şu boynumuzdakiler hepsi Allah’a kalmayacak mı? Bilelim ki hepimiz gideceğiz ve her şeyiniz Allah’a kalacaktır. Ne kadar akıl erdirici bir ifade değil mi? Yâni sizler tuttunuz, öptünüz, sarıldınız, kasalarda, bankalarda sakladınız, kimseye zırnık koklatmadınız, hattâ yemediniz, içmediniz peki sonunda kime kalacak bunlar? Allah’a kalacaksa sonunda niye vermiyorsunuz? Niye bunu anlamaya yanaşmıyorsunuz? Diyor Rabbimiz.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER