Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Kesip atma noktasına geldik – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 1 Kasım 2014 Cumartesi 02:00:00
  Ne zaman özel halk otobüsü ile minibüsçülerin kavgasını duysam, aklıma hemen bazı yetkililerin söylediği öne sürülen “Birkaç kişinin kanı akmadan bu iş çözülmez” lafı geliyor. Kan dökmeyi merkeze alan bir anlayış, yönetici kademesinde olduğu müddetçe bu kavgaların önüne geçileceğini mi zannediyorsunuz?
Suçlamak isterseniz, minibüs şoförlerini de, özel halk otobüsü şoförlerini de bir potada eritirsiniz. İşin içinden çıkamadığınız zaman da “Burası Afyon, böyle şeylerin önüne geçemezsiniz” dersiniz.
Bunu diyen de oldu. “Burası Afyon, şoförlere ne kadar dur-sus anlamıyorlar, bizi dinlemiyorlar” çıkışını elbette birileri duymuştur.
Sanki Afyonkarahisar’da her Allah’ın günü kavga çıkıyormuş gibi, sanki benzeri kavgalar başka yerde yaşanmıyormuş gibi.
Afyonkarahisar’da yerel idareciler, genel idareciler var; ama minibüs ve özel halk otobüsleri yönetiyor sanki şehri.
Fiyatları istedikleri gibi ayarlayabiliyorlar, kavga ediyorlar, barışıyorlar, atışıyorlar, dövüşüyorlar, tekrar barışıyorlar, kafalarına göre istedikleri yerde duruyorlar, kafalarına göre “Sadece durakta yolcu alabilirim” diyorlar.
Kâh ayakta yolcu alıyorlar, balık istifine dönüyor araçlar; kâh ‘Ayakta yolcu almamız yasak’ diyorlar. Kâh hızlı gidiyorlar, tümsek-çukur dinlemiyorlar; kâh şehir turuna çıkmışçasına yavaş ilerliyorlar.
Kimse de “Ne oluyor kardeşim” demiyor.
Yaşanan olaylarda minibüsçüleri de özel halk otobüsçüleri de suçsuz bana göre.
Genel bir kabul vardır: Doğa boşluk kaldırmaz, boşluk mutlaka doldurulur…
Şehrin idarecileri keskin kararlar almadıkça, masaya yumruğu vurmadıkça, minibüsçülerin de özel halk otobüsçülerinin de raconları uygulanacak.
Bundan kaçış yok.
Devlet kendi raconunu uygularsa, emin olun kimsenin sesi bile çıkmaz.
Toplu ulaşım meselesinde “kesip atma” noktasına geldik.

BAKAN BİLE “HATIRLI KİŞİ” DİYOR

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “”Bu acı çekilecek gibi değil. Ocağı kapatacağımız zaman işveren 50 kişiyi devreye sokuyor” demiş. Bakan Çelik’in sözleri bir “itiraf” sayılabilir. Burada akla gelen soru şu: Bakanlar Kurulu’nun bir üyesi bile “hatırlı 50 kişi”yi aşamıyorsa, gariban bizler nereleri aşalım? Her işimizde nasıl torpil bulalım?

ÖNERİLER HEBA OLMASIN

Afyonkarahisar Belediye Meclisi’nde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkanı Halil İbrahim Baykara, 2009’dan bu yana trafik ve toplu ulaşım ile ilgili çeşitli önerileri hazırlayıp kamuoyunun bilgisine sunuyor. Toplu taşımadaki taraflardan da bu öneriler destek alıyor. Bununla birlikte, her ay Belediye Meclis toplantısında kabul edileceğini zannettiğimiz öneriler, bir yerde tıkanıyor. Ya “Sonra görüşülsün”,ya “Şirketten onay alalım” gibi türlü söylemlerle bu önerilerin hayata geçmesi erteleniyor.
Gönül ister ki sadece kavga gürültü anlarında değil, her şey sütlimanken de önerileri tartışalım.

YOLLAR NE GÜZELMİŞ

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin İstişare Toplantısı vesilesiyle bir kez daha gördük ki Afyonkarahisar’ın yolları geniş ve güzel. Başbakan, Bakan ve diğer yetkili heyet gelmediği müddetçe bu genişliği ve güzelliği fark edemiyoruz da, hatırlatayım dedim.

TRAFİK, İŞ GÜVENCESİ SORUNU DEĞİL Mİ?

Milli Güvenlik Kurulu, çoook uzun bir toplantı yapmış. Toplantıda iç ve dış güvenlik meseleleri masaya yatırılmış.
Fakat Türkiye geçen Mayıs ayından bu yana neyi tartışıyor?
Soma’daki madencileri, Ermenek’teki madencileri, asansör kazasında ölen işçileri, inşaatlarda meydana gelen kazaları, trafik kazasında hayatını kaybeden öğrencileri ve tarım işçilerini tartışmıyor muyuz?
Bunlar bir “güvenlik” sorunu olarak kabul edilmiyor mu?
“Güvenlik” denilince, sadece “terör”ü mü anlamamız gerekiyor?

CUMHURİYET, ULUS-DEVLETTİR

Cumhuriyet Bayramı’nı bu yıl, önceki senelere göre biraz daha coşkulu kutladık. Bunda resmi ve sivil kurumların, örgütlerin katkısını zikretmeliyiz. Bununla birilikte, Kurban Bayramı’nda gazete sayfalarını, ilan tahtalarını donatan kişilerin, belediyelerin 29 Ekim’de sessiz kaldıklarını görmek de mümkün. Dini ve milli bayramlarımızı ayırt etmeden kutlayabilsek, “ulus” olma bilincimiz artacak.
3-4 yıldır “Demokratik Özerklik” üzerine kurulu bir Cumhuriyet’ten bahsediliyor. Demokratik Özerklik, her bölgenin kendi armasının, ordusunun bulunduğu, kaynakların bölgesel olarak değerlendirildiği bir sistem.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş aşamasından itibaren “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” felsefesini benimsedi. Türkiye’nin her vilayetinden mutlaka bir Bakan çıktı, “ezildiği”ni iddia eden kesimler Cumhurbaşkanlığı ile temsil edildiler. Bu önemli bir kazanımdır.
Türkiye’deki Cumhuriyet modelinin dile çok getirilmeyen, bugüne kadar birkaç kişi tarafından hatırlatılan bir özelliği daha var: Ulus-devlet. Bu görüşe göre Cumhuriyet’in ilk yıllarında tayin edilen her memur, tayin edildiği yere aynı zamanda kendi bilgisini, görgüsünü de götürüyordu. Böylece Anadolu’da bir harman meydana geliyor, meydana gelen harman ulusun çimentosunu daha da sağlamlaştırıyordu.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti