Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

MİLLİ MAÇIN HATIRLATTIĞI GEZİ İSKOÇYA -1-

SOL OMUZUMUN KIRILMASI, SOL ELİMİ KULLANABİLMEMİ ENGELLEMEKTEDİR. BU YÜZDEN ŞİMDİLİK DAHA ÖNCE YAZMIŞ OLDUĞUM VE HİÇBİR SÜRELİ YAYINDA YAYIMLANMAMIŞ OLAN SEYAHAHAT NOTLARIMDAN SEÇMELERİ TAKDİM ETMEK İSTİYORUM. ZİRA SINIRLI SAYIDA DA OLSA BU YAZILARIM, DEĞERLİ OKURLARIMIZIN İLGİLERİNİ ÇEMEKTEDİR.
BU YAZIYA ÖNCELİK VERMEMİN NEDENİ, GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE, MİLLİ FUTBOL TAKIMIMIZIN DİYARBAKIR’DA İSKOÇYA MİLLİ TAKIMINI MAĞLUP EDEREK, DİYARBAKIRLI KARDEŞLERİMİZE BİR ZAFER SEVİNCİ YAŞATMIŞ OLMALARIDIR.
GEZİ GÜNLÜLERİMİZİ AÇTIM VE YAZMAYA BAŞLADIM, YAVAŞ YAVAŞ…
***

 

ÖNCE İNGİLTERE
LONDRA
Edinburgh’ta 12-18 Ağustos 1979 tarihlerinde yapılacak olan Uluslar arası Halk Edebiyatı Araştırmacıları Kongresi için hazırlıklarımızı tamamlayıp, Prof.Dr.Ahmet Edip Uysal ve Süleyman Kazmaz’la birlikte 10 Ağustos 1979 günü saat 09.30’da Ankara-Esenboğa’dan uçakla hareket ederek, 35 Dakikalık yolculuktan sonra İstanbul-Atatürk hava alanına inmiştik. Ahmet ve Süleyman hocalar, yakınlarını ziyarete giderlerken ben de vakit geçirmek için, otobüsle Tepebaşı’na gitmiş, oradan yürüyerek Taksim’e gidip dönmüştüm. Sonra emanete bıraktığımız valizlerimizi alıp, British Air Ways standına giderek işlemlerimizi yaptırmış ve uçağa binmiştik. Saat 15.32’de havalanan uçağımız, bol ikramlı ve rahat geçen bir yolculuktan sonra, saat 18.55’te Londra hava alanına inmişti. Tabii hemen saatlerimizi 2 saat geriye almıştık.
Prof. Uysal, Ankara’daki İngiliz Kültür Heyetine telefon ederek yardım istemiş; bu nedenle Londra hava alanında bizi bir zat karşılamıştı. Özel bir otomobil ile, Oliver Plaza Hotel’e gelip odalarımıza yerleşmiştik. 33 Trebovır Road London SW 5 adresindeki otelin, kahvaltı dahil bir gecelik ücreti 10,35 Sterlin idi. Odalarımız temizdi ve içinde TV, lavabo, telefon, gardrop ve portatif bir de duş vardı. Ama tuvaletler dışarıda idi.
Odalarımıza yerleştikten sonra dışarıya çıkmış, bir süre yürüdükten sonra metroya binerek, Pikadilli yakınlarındaki bir istasyonda inmiştik. Pikadilli Caddesi ve Meydanına vardığımızda, meydanın ortasındaki anıtın çevresini gençlerin işgal etmiş olduklarını görmüştük. Oradan Soho’ya girmiştik ve burası ilginç bir yerdi. Burada sex kulüpleri, diskotek, bar, lokanta, sex filmleri oynatan yerler ve kiralık kadınlar vardı.
Vitrinlere ve fiyatlara bakarak caddelerde yürümüştük. İlk edindiğim izlenime göre Londra, benim tahayyül ettiğim bir başkent değildi!…Sterlin (ya da Paund veya İngiliz Lirası), kuru yüksek olan bir para birimi olduğu için, bizim paramızla mukayese ettiğimizde, parasal her şey, bize astronomik geliyordu. O tarihte 1 Sterlin=110 TL idi.
Yürüyerek Trafalgar Meydanına ulaşmıştık. Bu meydanın çevresinde tarihi ve önemli binalar vardı. Meydana egemen görkemli bina ise, Londra Milli Müzesi idi. Meydanın ortasında İngilizler’in ünlü amirali Nelson’un, yüksek bir kaide üzerinde görkemli heykeli duruyordu. Kaidenin 4 köşesinde 4 ayrı arslan heykeli vardı ama bunlar devasa boyutlardaydı. Heykelin sağ ve sol yanlarında, birbirinin perspektifi iki havuz vardı. İçleri suyla dolu olan bu havuzların kenarları da heykellerle süslüydü. Alanın çevresinde ise, ünlü kişilerin heykelleri bulunuyordu. Esasen Londra’nın her yanında böylesi heykeller vardı.
Londra metrosu gerçekten muhteşemdi. Sanki yer altında yeni bir dünya kurulmuştu. Metro 24 saat açık bulunduruluyor, böylelikle toplu taşıma sorunu çözülüyordu. Kent içinde iki katlı otobüsler ise koltuk sayısından fazla yolcu almıyordu.
Soho’da, lokanta işleten Türkiye ve Kıbrıs Türkleri vardı. Bunlardan birisinden kızarmış patates alıp, karnımızı doyurmuştuk. Bir taksiyle şehir turu yaparken, ünlü Buckingham Sarayı, Tower Köprüsü, gibi yerleri de görmüştük. İngiltere başkentinde her ırktan insan yaşıyordu. Zenciler, Araplar, sarışın kadınlar, Türkler vb…Araplar’ın çok oluşu, Arapça’yı, İngiltere’de geçerli bir dil haline getirmişti. Nitekim birçok Arapça süreli yayın vardı.
Gece de, Thames Nehri kıyısında, ışıklar altındaki Londra’yı temaşa eylemiştik. Yaya olarak gezerken parlamento binasını bulmuştuk. Bu gerçekten muhteşem ve göz alıcı bir binaydı.
Hava soğuk değildi, ama yağmur yağıyordu. Bu nedenle metroyla otele dönmüştük.
Ertesi sabah kahvaltıdan sonra, otelin çevresindeki mağazalara girip çıkmış ve posta kartı alıp Ankara’ya göndermiştim. Sonra valizlerimizi alıp kiraladığımız taksiyle Euston Tren İstasyonuna giderken; göz ucuyla da olsa, ünlü “Hyde Park”ı görmüştüm. Böylelikle küçük bir Londra turu daha atarak istasyona ulaşmıştık.
Trenimiz İnter-City idi. 12.15’te Londra’dan hareket edip, 622 Mil (9952 Km.) lik yolu âdeta uçarak kat etmiş ve saat 18.10’da Edinburg tren istasyonuna girmişti.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER