Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle kişinin “Kılmakta olduğu namazlar yaptığı kötülüklerini bile bıraktıramıyorsa, o kimse devamlı Allah’tan uzaklaşır.” (Taberani. İmâm Suyuti, Camiu’s-Sağir, Aydın Yayınevi: 1/744) Bu bakımdan namaz kılan kimse ahlakını güzelleştirmek için gayret etmelidir.
Yüce kitabımızda namaz kılanlarla kılmayanların ahlaki açıdan bir olmadıklarına şöyle dikkat çekilir:
“Ancak namazda bilinçli olarak Allah’a yönelenler böyle değildir. Onlar (güzel huy sahibi olarak) namaza devamlıdırlar. Onlar (bilirler) ki gerek dilenen, gerekse (utancından istemeyip) mahrum kalan (fakire vermek) için, mallarında belli bir hak vardır. [krş. 16/71] Onlar (o namaz kılanlar), hesap gününü tasdik ederler. Onlar, Rablerinin azabından korkarlar. Çünkü Rablerinin azabına (karşı) güven içinde olmuş değillerdir. Onlar edep yerlerini, eşleri ve ellerinin (altında) mâlik oldukları (cariyeleri) dışında herkesten koruyanlardır. Şüphesiz ki onlar (bundan dolayı) kınanmazlar. Ama bundan ötesini arayanlar ise, işte onlar haddi aşanların ta kendileridir. Onlar, emanetlerini ve ahitlerini gözetenlerdir. Onlar, şâhitliklerini dosdoğru yapanlardır. Onlar namazlarını (şartlarına ve gayesine uymakla) muhafaza edenlerdir. İşte bunlar cennetlerde ikram olunurlar. (Mearic 70;22–35)
Cenâb-ı Hak bir hadisi kudside ise:
“Namazı ancak azametim/büyüklüğüm karşısında eğilen, kullarıma kibir, büyüklük taslamayan, isyanda ısrar etmeyen, gündüzleri zikrimle geçiren, miskin, yolda kalmış, dul ve musibet zedelere merhamet ve yardım edenlerden kabul ederim” (Bezzar) buyurmaktadır.