en iyi bahis siteleri
DOLAR 19,1382 0.11%
EURO 20,7984 0.29%
ALTIN 1.210,30-0,23
BITCOIN 5434176,27%
Afyonkarahisar

HAFİF KAR YAĞIŞLI

16:43

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

PEYGAMBERİMİZİN EMANETİ EHLİNE VERMESİ

ABONE OL
20 Kasım 2017 13:18
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İslâmiyetten önce Kâbe ile ilgili bazı hizmetler belli kişiler tarafından yürütülüyordu. Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği gün Kâbe’nin anahtarlarını Osman b. Talha b. Abdüddar taşıyordu. Peygamberimiz bu zatı çağırtarak Kâbe’yi açmasını emretti. Orada hazır bulunan Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, eskiden sorumluluğunda bulunan hacılara su dağıtma görevi ile beraber Kâbe anahtarlarının da kendisine verilmesini istedi. Bunun üzerine bu âyet-i kerime (nisa 48) nazil oldu. Peygamberimiz de Kâbe’nin anahtarlarını eskiden beri taşıyan Osman b. Talha’ya vererek:
– Ey Ebû Talha evlâdı, atalarınızdan kalma olan Kâbe kapıcılığı sizde kalmak üzere, işte anahtarlarını alınız, bunu, haksızlık yapmadan hiç kimse sizden alamaz, buyurdu ve anahtarlarını eskiden olduğu gibi aynı sahibine tekrar verdi.
Evet, bu âyet-i kerime emanetlerin ehline verilmesini emrediyor ve ehliyetli olan kimseden emanetin alınmamasını istiyor; insanlar arasında adaletli olmayı emrediyor. Eskiden beri Kâbe’nin kapıcılığı görevini ehliyetle yapmış olan birisinden bu görevin alınarak kendisine verilmesini isteyen Hz.Abbas, Peygamberimizin saygıdeğer amcası olmasına rağmen bu görev, âyet-i kerimenin işâretiyle ehil olan eski sahibinde bir daha ondan alınmamak üzere bırakılmıştır. Âyet-i kerime, devlet işleri için ehliyetin dışında başka bir şey kabul etmiyor. Aklın da kabul ettiği bu değil mi? Eğer maksat kamu işlerinin aksamadan düzenli bir şekilde yürütülmesi ise bu işe ehil olan birisini getirmek gerekir.
ADALET KENDİNİ BİLE KAYIRMAMAKTIR
Cahiliye dönemimde Arapların nüfuzlu ve zengin olanları, toplum içinde kendilerine ayrı bir yer ayırır, başkalarına, özellikle kimsesiz ve fakir kimselere eza, cefa eder, adil davranmazlardı.
Mahzumîlerden bir kadın hırsızlık etmişti. Kureyşliler şerefli bir kabileden olan bu kadının cezalandırılmasını istemiyorlardı. Üsâme bin Zeyd’i Peygamberimiz çok seviyordu. Onu kırmayacağını biliyorlardı. Üsame’yi araya koyarak, Peygamberimizin bu kadına ceza vermemesini ricacı için gönderdiler. Peygamberimiz, Hz. Üsame’ye şöyle buyurdu:
“İsrailoğulları bu gibi taraf tutmaları yüzünden helak oldular. Bunlar fakirlerine en şiddetli ceza verirken, nüfuzlu ve zengin olanlarına ceza vermezlerdi.. Kızım Fatıma dahi olsa ona da bu cezayı uygularım.”
Cenâbı Hak Maide suresinde şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler! Allah için adaleti (hakkı) ayakta tutan, adalet timsali şahitler olun. Bir kavme/topluluğa duyduğunuz kin sizi adaletten ayırmasın. Adil davranın…” (Maide:8)
Peygamberimiz, adaleti uygularken din farkı bile gözetmezdi. Hak sahibi bir Yahudi de olsa, Müslümandan hakkını alır, ona verirdi.
Bu gün hukukun ve mahkemelerin aldığı kararların tartışıldığı ve yargının siyasileştiğinin dillendirildiği bir ülkede Allah’ın yolundan gidenlerin ve gittiğini iddia edenlerin adil olmaları gerekir. Çünkü adalet kendini bile kayırmamaktır

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.