Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

RABBİN HEM SORUYOR, HEM UYARIYOR

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 3 Haziran 2017 Cumartesi 13:36:48
 

-117-
Dünkü tefekkür paylaşımımızı Nisa 79 ayetinden anladığımız şu sonuçla tamamlamıştık: Dünya yaşantısında insan kendini içinde bulduğu esfele safiliyn yapıyla hidayeti, hidayet yolunu bulamaz, bilemez, anlayamaz, sırât-ı müstakıymi bulamaz. Dünyada hidayet ancak Allah’ın dilemesiyle, Rabbinden bir müdahaleyle olur. Bunu anlamak üzere çok basit bir örnekle başlayacağız. Lütfen anlaşılması gereken mânâyı alıp örneği bırakalım. Örneğin bu konu için çok basit ve çok yetersiz olduğunun farkındayım, biraz daha anlayabilelim, yakalayabilelim diye veriyoruz.
Herşey Allah’tan olduğu gibi, hidayet de Allah’tandır
Bir büyük kurum sahibini, yöneticisini düşünün. Henüz kurumda çalışmalar başlamadan önce bir yönetmelik hazırlamış, sonra o yönetmeliğe göre kurum Kurumun yöneticisi, kurumdaki çalışma hayatı başladığında, işler devam ederken bazı olaylara yönetmelikte yazmayan şekilde “Şu şöyle olsun, şuna mükâfat verdim, şuna şöyle yaptım” gibi yönetmelik dışı müdahaleler yapıyor. Yönetmelik de müdahaleler de aynı kişinindir ama ayrı şeyler. Yönetmeliği de o koydu, şimdi müdahaleyi de o yapıyor. Yani yönetici kurumuna müdahalede bulunuyor. Diyelim ki bizler, o kurumda çalışanlarız, yönetmeliğe göre çalışıyoruz; o yönetmelik bizim çalışırkenki rutinimiz, iş hayatımız oldu, buna alıştık. Oturup da “bu yönetmeliği kim yapmış?” diye düşünmüyoruz, kendiliğinden oradaki hayatımızın rutinini o oluşturuyor. Bizler bu yaşantıda normal yaşarken, kurumun sahibi bir arkadaşımıza “şu işi şöyle yapın” diyor. O da gelip ekip arkadaşlarına; “kurum sahibi şöyle yapmamızı istedi, şunu yapacağız” diyor. Zaten hepsini o istiyordu, şimdiki istek de onun! Biraz fark edildi mi? Zaten siz onun dileği olan yönetmelikle çalışıyordunuz. Buna rağmen o yerleşmiş halin dışında bir şey dileğini söylüyor, arkadaşınız da size kurum sahibinden şöyle bir talep geldi, bu onun müdahalesidir diyor. Halbuki oradaki normal iş akışı da onun isteğiydi. Demek ki bir rutin, bir alışkanlık var bir de onun dışında müdahale var. İşte hidayet böyle bir şeydir; normal dünya yaşantısına, o yaşantı sürerken Allah’ın dilediği kullarına bir müdahalesi şeklinde açığa çıkar. Bunu tanımlamak için kesret diliyle “Hidayet Allah’tandır” denir. Oysa elbette herşey Allah indindendir, ayetten öyle öğreniyoruz, böyle deyin diyor. Hatta; bu adamlara ne oluyor ki kafaları çalışmıyor, hiç laf anlamıyorlar diyor. Nisa-78 “herşey Allah indindendir” derken bir sonraki ayet; “yanlışlarınız Muhtariyeti Tercih Gücü yetkinizi yanlış kullanmanız sonucudur” der. “İndallah” ve “dünya hayatı” süreçlerine mânâ ayrıştırarak yaklaşınca ikisi ayrıdır. Dünya yaşantısında size Hakk ulaşmış da sizin duygu, düşünce, inanış ve yaşantınızı Hakk Yol’a sabitlemişse hidayet Allah’tandır, ancak O’nun dilemesiyledir.  
Ayetler ne diyor?
“Allah kimi doğru yola hidayet etmek dilerse, onun sadrını İslam’a açar. Kimi de saptırmayı dilerse, onun sadrını (öyle) daraltıp zorlaştırır (ki o) sanki semada yükseliyor gibidir. Böylece; Allah, iman etmeyenler üzerine pislik çökertir. İşte bu Rabbinin sırât-ı müstakıymidir. Hatırlayıp ibret alan bir kavim için ayetleri gerçekten tafsil ettik.” (En’am; 125, 126)
“Allah kimin sadrını İslam’a şerh etti (açtı, genişletti) ise, o Rabbinden bir nur üzere değil midir? Allah’ın zikrinden kalbleri kasvetlenenlere (katılaşanlara) veyl olsun! İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” (Zümer-22)
“Allah kuluna kâfi değil mi? Seni dûniHi (Allah dışında var ve muhtar zannettikleri) kimselerle korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa, onun için hidayet edici yoktur. Allah kime hidayet ederse, artık onun için bir saptırıcı yoktur. Allah Aziyzün Züntikam değil midir?” (Zümer; 36, 37)
“De ki: Eğer saparsam, ancak kendi nefsimin aleyhine saparım. Eğer doğru yolu bulursam, Rabbimin bana vahyettiği şey iledir. Muhakkak ki; O, Semiy’un Kariyb’dir.” (Sebe-50)
“Allah iman edenlerin Veliy’sidir. Onları zulmetten nura çıkarır. Fiilen küfür halinde olanlara gelince, onların evliyası tağut (dûniHi varlık iddiaları)dır ki; onları nurdan zulmete sokar. İşte onlar nar ashabıdır. Onlar onda (narda) ebedi kalıcılardır.” (El Bakara-257)
“(Rasûlüm!) Muhakkak ki; sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.” (Kasas-56)
“(Rasûlüm!) Sen, onların hidayete ermelerine çok düşkünlük göstersen de, bil ki; Allah saptırdığı kişiyi (dilemezse) hidayete erdirmez. Onların yardımcıları da yoktur.” (Nahl-37)
“Eğer Rabbin dileseydi Arz’da kim varsa onların hepsi toptan elbette iman ederdi. Böyleyken, mü’minler olsunlar diye sen insanları zorlayacak mısın? Bi-iznillah (Allah’ın izin vermesi) müstesna, bir nefs için iman etmek mümkün değildir. (Allah) ricsi (şirk pisliğini) akletmeyenlerin üzerine bırakır.” (Yunus; 99, 100)
“(Allah) dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere gelince, (Allah) onlar için elim bir azap hazırlamıştır.” (İnsan-31)
“Ayetlerimizi yalanlayanlar, zulümat içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdirler. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de sırât-ı müstakıym üzere koyar.” (En’am-39)
“Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına tabi olmayın! Kim şeytanın adımlarına tabi olur ise (bilsin ki) kesinlikle o, fahşa’yı (ilahlık iddia eden idrak yaşantısını) ve münker’i (Sünnetullah’a ters düşeni) emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın fazlı ve O’nun rahmeti olmasaydı sizden hiçbir kimse ebediyyen arınıp terakki edemezdi. Fakat Allah dilediğini tezkiye eder. Allah Semi’dir, Aliym’dir.” (Nur-21)
“Ta ki; ehl-i kitab Allah’ın lütfundan bir şey elde edemeyeceklerini bilsinler. Ve (bilsinler ki;) kesinlikle lütuf Allah’ın eliyledir, onu dilediğine verir. Allah Zulfadlil Azıym’dir.” (Hadîd-29)
Nisa-78: Herşey Allah indindendir!
Nisa-79: Eğer saparsanız Muhtariyeti Tercih Gücü’yle verilmiş yetkiyi, tercihinizi yanlış yapmanızdandır; nefsinizin yetkisini yanlış yolda kullanmanızdandır.
Nisa-79, artık “Muhtariyeti Tercih Gücü”nün devrede olduğunu, bâtıl fikir ve yaşantıları kendinizin tercih ettiğini belirtir ve inananları uyarır: Bu yetkiyi yanlış kullanmayın! Dünya ve ahiret hayatımız için çok önemli olduğundan mevzuyu ayetin anlatışıyla anlamaya çalışalım.
“İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı hakkında sözü senin hoşuna gider ve (o) kalbindekine (samimi olduğuna) Allah’ı şahit yapar. Halbuki o, husumeti en yaman olandır. O dönüp gittiği zaman arzda fesat çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye koşar. Allah fesadı sevmez. Ona: Allah’tan ittika edin denildiğinde (Sözde Tanrılık İddiası’nın) gururu ile davranır. İşte ona cehennem yeter. Gerçekten ne kötü yataktır o. İnsanlardan öyle kimse de vardır ki, Allah’ın rızasını talep ederek nefsini feda eder. Allah kullarına Rauf’dur.” (El Bakara; 204-207)
“O’na (Rasûlullah’a) şiir ta’lim etmedik. O’na gerekmez/yakışmaz da. O bir zikir ve (tüm kemalatı câmî) mubiyn bir Kur’an’dır!” (Ya-Sin; 69)
Kur’an uyarıyor
Ayetteki “şiir” tanımı bir yanıyla bir anlatım tarzını ifade etmektedir. İnsanlar dûniHİ inanç ve felsefelerini Efendimiz (SAV) zamanında da günümüzde de tesirli bir anlatım olsun diye şiir tarzında sunmaktadırlar. Dünya hayatıyla ilgili olup dûniHİ algı ve zannlarını içeren ve insanlara hoş sözlermiş gibi gelen felsefelerle Kur’an’ı karşılaştırmayın, karıştırmayın” uyarısı vardır, bu ve benzeri ayetlerde. DûniHi algı ve zannlarının hoş sözler kılığıyla sunulmasına aldanarak bâtıl yollara tâbi olmamamız için Kur’an uyarıyor:
“Ve şairler(e gelince), onlara ğaviyn (Hakk Yol’dan sapanlar) tabi olur. Görmedin mi ki, onlar (hayal ürünü) her vadide alık alık dolaşırlar. Ve muhakkak ki onlar, yapamayacakları şeyleri söylerler.” (Şuara; 204-206)
“Rabbinizden size inzal olunana tâbi olun. DuniHİ (müstakilen var ve muhtar sandığınız) velilere tâbi olmayın. Ne kadar da az tezekkür ediyorsunuz.” (A’raf-3)
“Bu benim sırât-ı müstakıymimdir, ona tabi olun. Başka sebillere (fikir ve felsefelere) tâbi olmayın; çünkü (onların aldatıcı cazibesi) sizi, onun (sıratı müstakıymin) sağlayacaklarından koparır. İşte, bilfiil korunasınız diye (Allah) size onu (bu ilkeleri) vasiyet etti.” (En’am-153)
“De ki: Ortak koştuklarınızdan Hakk’a erdirecek kimse var mı? De ki: Hakk’a Allah hidayet eder. (Acaba) Hakk’a erdiren mi, tâbi olunmaya ehakk (layık)tır, yoksa hidayet edilmedikçe doğru yolu bulamayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?” (Yunus-35)
“Ey iman edenler, hepiniz toptan SİLM’e (teslimiyetle gelen barışa) girin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak ki, o sizin için apaçık bir düşmandır.” (El Bakara-208)
“Başka felsefeler size cazip gelmesin,
İslam’a tabi olun”
Ayetlerden çok önemli dersler çıkarıyoruz: İnsanlardan öylesi vardır, dünya hayatı hakkındaki sözü senin hoşuna gider. Dikkat edin, İslam hakkındaki sözü demiyor, dünya hayatı hakkındaki sözü diyor. O sana dünya yaşantısı ile ilgili öyle şeyler anlatır, öyle konuşur ki ona uymaya, ondan öğüt almaya başlarsın. Ama dikkat et, “halbuki o, bu haliyle fesat çıkaranın önde gidenidir” diyor.
“Başka velilere değil, İslam’a tabi olun” uyarısı şiddetlenerek devam ediyor: Başka düşüncelere, felsefelere tabi olmayın, başka felsefeler size cazip gelmesin, doğruları başka felsefelerde aramayın çünkü başka felsefelerde size cazip gibi gözüken dünya hayatıyla ilgili şeyler sizi sırât-ı müstakıymin sağlayacağı faydadan uzaklaştırır, Allah’ın yolundan koparır.
Hidayetin ulaşması ve dûniHi zannlar konusunda da uyarılıyoruz: Hidayete, Hakk yola erdiren ancak Allah’tır. Ortak koştuklarınız içerisinde sizi Hakk’a erdirecek var mı?
Günlük yaşantıda esas ortak koştuğumuz şeyin Sözde Tanrılık İddiası olduğunu, “dûniHi Varım ve Muhtarım İddiası” olduğunu düşünürsek, ayet o iddialar için şöyle söylüyor: O iddialarınız sizi Hakka erdirebilir mi? Güvendiğiniz o hal, o “Varım ve Muhtarım” hali sizi hidayete erdirebilir mi, size hidayet yolunu gösterebilir mi? Hidayete erdiren Allah’tır. Öyleyse niye dûniHi “Varım ve Muhtarım” zannına tabi oluyorsunuz? Hidayete erdiren, tabi olunmaya daha layık değil midir? Rabbin hem soruyor, hem uyarıyor…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER