Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

SİZİN EN ŞEREFLİNİZ, TAKVÂCA EN İLERİ OLANINIZDIR

Muharrem Günay 9 Ağustos 2016 Salı 13:15:34
 

“Yâ eyyuhellezîne âmenû kûnû gavvâmîne lillâhi şuhedâe bil gıstı ve lâ yecrimennekum şeneânu gavmin alâ ellâ ta’dilû. ı’dilû, huve agrabu lit takva, vettegûllâh(vettekûllâhe), innallâhe habîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne). “Ey iman edenler! Allah için hakki ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkiyle bilmektedir.” (5/Maide–8)
Bakara sûresinin hac ile ilgili 197. âyetinde bazı kötülükler, ahlâkî olmayan davranışlar sıralandıktan sonra mutlak olarak iyiliğin önemi vurgulanmakta, ardından da genel olarak kötülükleri terkedip iyilikler yapmaya şâmil bir kavram olarak takvânın önemi ifade edilmektedir. Burada takvânın “en hayırlı azık” şeklinde nitelendirilmesi onun dinî ve ahlâkî hayat için vazgeçilmezliğine işaret eder. Yine Bakara sûresinde (Bakara 2: 237) takvânın, bağışlama ve feragati/fedakârlığı da kapsayan geniş ahlâkî içeriğine işaret edilmiştir. Mâide sûresinin 8. âyetinde takvâ, adaleti de içine alan yüksek bir fazilet olarak gösterilir. Sosyal hayatın düzeni için adaletin gerekliliği göz önüne alınacak olursa, bu âyete göre takvânın, artık sadece ferdî ve vicdanî fazilet değil, aynı zamanda toplumsal düzenin de bir gereği olduğu ortaya çıkar.
Takvânın bu sosyal fonksiyonu, Hucurât sûresinin 13. âyetinde evrensel boyutta ele alınmıştır. Burada Allah’ın bütün insanları bir erkekle bir kadından (Âdem ile Havvâ) yarattığı; birbirleriyle (üstünlük ve soyluluk yarışına girişmek, sürtüşmek ve çatışmak için değil), tanışıp bilişmek, hayırlı işlerde yarışmak için onları şubelere/milletlere ve kabilelere ayırdığı ifade edildikten sonra “Allah nezdinde sizin en şerefliniz, takvâda en ileri olanınızdır” buyrulmuştur. Kanaatimizce insanlığın eşitliği ve evrensel barışçılık ilkelerini vurgulayan ifadelerin ardından, en büyük değer ölçüsü olarak takvânın zikredilmesi, bu erdemin, söz konusu ilkelere saygı anlamını içerdiğine de işaret eder. Nitekim az önce değindiğimiz, şahitlikte adaleti gözetmeyi emreden Mâide sûresinin 8. âyetindeki takvâda da eşitlik ilkesine saygı anlamı vardı. Mustafa Sâdık er-Râfiî İ`câzü’l-Kur’ân adlı eserinde (s. 100 vd.) takvânın eşitliğe esas teşkil etmesi bakımından Kur’an ahlâkının temeli sayılması gerektiğini belirtir. Hz. Peygamber, kendisine yöneltilen, “İnsanlar arasında en büyük kerem sahibi kimdir?” sorusuna, “Takvâda en ileri olanlardır” (Buhârî, “Enbiyâ”, 8, 14, 19) cevabını vermiştir. Bilindiği gibi “kerem” hem “şeref ve itibar” hem de “cömertlik ve yardım severlik” anlamına gelir. Böylece takvâ sahibi insanın, “insanlara karşı iyiliksever, aynı zamanda da değerli ve şerefli insan” olduğu anlaşılmaktadır. Takvânın bu ahlâkî ve insancıl içeriğini ifade eden daha başka örnekler de vardır. Meselâ Feth sûresinin 26. âyetine göre müşrik Araplar’ın kalbinde “Câhiliye hamiyeti” vardır; Peygamber ve arkadaşlarının hasleti ise “sekînet ve takvâ”dır. (İlmihal 11/496)
“İz cealellezîne keferû fî kulûbihimul hamiyyete hamiyyetel câhiliyyeti fe enzelallâhu sekînetehu alâ resûlihî ve alel mû’minîne ve elzemehum kelimetet takvâ ve kânû e hakka bihâ ve ehlehâ ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). (48/Fetih–26)
“O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takvâ sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.  (fetih/26) Burada Câhiliye hamiyeti, barbarlık, küstahlık ve saygısızlığı; sekînet ve takvâ da ağır başlılık, uygarlık, insanların şeref ve haysiyetlerine saygı anlamını taşır (ayrıca bk. Bakara 2: 206).
“Ve izâ gîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennem(cehennemu), ve le bi’sel mihâd(mihâdu).” 2/Bakara -206)
“Ve ona: “Allah’a karşı takva sahibi ol.” denildiği zaman, izzet (nefsin gururu) onu günahla tutar (mani olup onu günaha sokar). Artık ona cehennem yeter ve elbette (o) kötü bir döşektir.” (Bakara 2: 206).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER