Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

TEK ÖNCELİK: “A” TAKDİM FORMU “BEN”İ TANIMAK VE ONDAN KURTULMAK

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 3 Mart 2018 Cumartesi 12:21:24
 

– 120-
“B” Takdim Formu” ile “BEN” dediğimiz hanif vasıflı pozisyon, yani vehim olan hal cüzde oluştuğunda bu ilk suiistimaldir. Bu hal oluştuğunda insanın ahseni takviym özelliği nedeniyle (insandaki terkibin tüm esmaları içermesi yüzünden), insan bilerek veya bilmeyerek ilahlığını ilan eder ki bu da ikinci suiistimali oluşturur. “B” Takdim Formu “BEN” yapısında ilahlığını ilan edebilme potansiyeli vardır. Muhtariyeti Tercih Gücü, yani ilahlık ilan edebilme potansiyeli “muhtariyet” ilan etmekte kullanılınca ikinci suiistimal oluşuyor. İnsanda ilahlığını ilan potansiyeli var ve kişi o potansiyeli kullanıyor: İşte örten suiistimal budur! İlahlık ilan etmek örtmektir, Allah’ı (Allah’ın vasıflarını) örtmektir. Siz ilahlık ilan etmekle, bir ilah pozisyonu oluşturmakla Allah’ın “Vahid’ül Ehad” vasfına ters düşmüş olursunuz. Vahid’ül Ehad vasfını örten bu davranış sizi örtücü yani kâfir yapar. Hanifliğe giden aşamaları anlatıyoruz, kişi daha hanif olmadı. Kişi kendisindeki ilahlık ilan edebilme potansiyeli ile (Muhtariyeti Tercih Gücü ile) örten bir suiistimal oluşturup Kendini Hissetme Duygusu’nu örtünce “A” Takdim Formu “BEN” ortaya çıkıyor; insan bu dünyada kendisini böyle buluyor. Ama gerçeği fark ederek “B” Takdim Formu “BEN”e dönmesi gerekiyor. İnsanın doğduğunda kendini bulduğu yer “B” Takdim Formu “BEN” değil. “B” hali Hz. Âdem’in dünyaya gelmeden önceki halidir. Hz. Âdem’in dünyaya geldiği hal “A” Takdim Formu “BEN”dir. Biz de Âdemoğlu olarak kendimizi “A” Takdim Formu “BEN”de buluyoruz. Değilse kendimizi “B” Takdim Formu “BEN”den “A” Takdim Formu “BEN”e çevirmiyoruz. Kendimizi “A” Takdim Formu “BEN”in içinde buluyoruz. Ama gerçeği fark ederek “B” Takdim Formu “BEN”e hicret etmemiz gerekiyor.
ÖRTÜCÜLÜKTE/KÜFÜRDE DEVAM EDENLER, O HAYATI YAŞAYANLAR KENDİ AMELLERİNİ DOĞRU SANARLAR
Sık sorulan bir sorudur: Herkes İslam fıtratı üzere doğmuyor mu? Doğru, herkes öyle doğuyor. Ama o ne demek? Fıtrat yukarıdan geliştir, yani yaratılış sürecidir, herkes o yoldan geliyor. Ama kendisini nerede buluyor? “A” takdim formunda. “A” takdim ile “BEN” vehmin zulmetidir, ondan önceki hal ise vehimdir; “B” Takdim Formu “BEN”dir, işte o hal İslam fıtratıdır. Kul o hal üzere olduğu dönemde hanif idi, yani o fıtrat üzereydi. Vehmi suiistimal edince vehmin karanlığına düştü, aşağıların aşağısına indi, böylece vehmin zulmeti yani vehmin vehmi oluştu. “B” Takdim Formu “BEN” dediğimiz vehim olan yapı kendinin ilah olduğunu vehmedince, vehim halinden bir zann oluştu ki o “A” Takdim Formu “BEN”dir. Bu oluşan zann örtücüdür. Bir önceki örtmez suiistimaldi.
En’am-122: “İşte böylece kâfirlere kendi amelleri süslü gösterilmiştir.”  
“A” takdimiyle yaşayan örtücü ilahlar için durum böyledir, ayette böyle deniyor: Örtücüler yani kâfirler, örtücülükte/küfürde devam edenler, o hayatı yaşayanlar kendi amellerini doğru sanarlar, yaptıklarını süslü, güzel, iyi görürler, bu yüzden o yolda devam ederler…
Ankebut-38: “Şeytan yaptıkları işleri güzel gösterip onları (doğru) yoldan saptırdı.”  
SİZİN HEYECAN VE HAYAT ZANNETTİĞİNİZ ŞEYLERİN HEPSİ “A” TAKDİM FORMU “BEN”İN GEREĞİ ŞEYLERDİR
Örtücülerin yoldan sapmalarının sebebi, kendilerini içinde buldukları “A” Takdim Formu “BEN” halini doğru sanıp o yolda devam etmeleridir. Böylece gerçekten, doğru yoldan uzak kaldılar. Çünkü “A” Takdim Formu “BEN” onlara süslü gösterildi. Süs budur, onlar bu süse aldandılar. “A” Takdim Formu “BEN” dünya yaşantısına ait veritabanının gereğidir, aldanmaları gerekiyor. Bu ince noktaya dikkat edin lütfen. Dünyanın veritabanı gereği değil, “dünya yaşantısının” veritabanı gereği böyle! Dünya vehimdir, dünya yaşantısı vehmin vehmidir, vehmin zulmetidir. Gördüğümüz bu yaşantının veritabanının gereği, yani bu yaşantı için gerekli olan hal “A” Takdim Formu “BEN”dir. “A” Takdim Formu “BEN” olmasa bu dünya yaşantısı olmaz, bu inceliği iyi kavrayalım.
Lütfen dikkat edin: “A” Takdim Formu “BEN” olmasa, yani örtücü ilahlık olmasa bu dünyada hiç roman yazılmaz, film çevrilmez, kimse şiir yazmaz… Bütün onların olabilmesi için örtücü ilah lazım! Bu fark edilmediği zaman dualar bile yanlış olabiliyor. Bazen dualarda Allah’ın düzenini, sistemini beğenmemek anlamı taşıyan, bir nevi Allah’a akıl vermeye çalışıyor görünen cümlelere rastlarız. Bu gerçeği bilmedikleri için akıllarınca dua ediyorlar: “Herkes inansa müslüman olsa, herkes camiye gelse ne iyi olur. Herkes müslüman olsa ne iyi olurdu, şöyle olsa, böyle olsa ne güzel olurdu gibi” dua ve temennileri duyunca hemen akla şu soru geliyor: Allah iyi yaratamamış mı? Onun için mi böyle bir dünya var? Cümlelerinize, dua ve taleplerinize çok dikkat edin lütfen. İhlâs Hayat Döngüsü’nün B sıfır noktasını hatırlayın. Orada bir sapma başlıyordu. Eğer insanların çoğunluğu B noktasında olsa dünyada bu gördüğünüz yaşantı olmaz. Ne bir alışveriş merkezi, ne bir restoran, ne bir sinema açılır, hiç öyle şeyler olmaz. Kimse film çevirmez, televizyona koyacak program bulamazlar. Sizin heyecan ve hayat zannettiğiniz şeylerin hepsi “A” Takdim Formu “BEN”in gereği şeylerdir. Örtücü ilahlık olmasa onlar olmaz. Kimse giyinme, süslenme peşinde koşmaz, kimse yeme-içme peşinde koşmaz! O kadar filmi veliler mi çeviriyor, kitapları, romanları, şiirleri veliler mi yazıyor? Şairin adı Veli olabilir, ama vasfı da velî mi? Şuna dikkat edin lütfen, ayetlerden öğreniyoruz ki cehennemlikler çok. Peki, neden cehennemlikler çok da cennetlikler az? Cennetlikler çok olsa bu dünyada bu dünya yaşantısı olmaz, bu dünyadaki yaşantı böyle olmaz! Demek ki böyle bir denge var, dünyadaki bu yaşantı için bu kadar cehennemlik, çok, çok az da cennetlik lazım! Bu denge bu kadar cennetlikle oluşuyor demek ki. Hani çevreciler ekolojik denge derler ya, bu da cennet-cehennem dengesi! Bu denge nedeniyle böyle bir hayat var. Hatta bir bakıma, cehennemlikler belki de cennetlikler için var, buraya da iyi dikkat edin. Bir filmin başrolünde oynayan bir iki kişi için bir sürü figüran yok mu? Hepsi başroldeki kişi için var değil mi? Bu yüzden, filmin bir yerlerinde hepsi takır takır ölüyor, yok oluyor. O kadar kişi ölüp gidiyor, bir şekilde sahneden silinip gidiyor, ama izleyenler için bir önemi olmuyor, kimsenin umurunda olmuyor. Herkes başroldekine bakıyor. Cennetlik kişi de dünyada başroldedir. Tüm cehennemlikler belki onun için var. O cennetliğin bu dünya hayatından sıyrılıp da cenneti kazanması için bu dünya sahnesinde bu kadar cehennemlik gerekiyor, belki de. Yoksa bu dünya hayatı olmaz.
DÜNYA YAŞANTISI VERİTABANININ GEREĞİ ÖRTÜCÜ İLAHLIKTIR. SONRASI İSE CEHENNEM GÜZERGAHI
Yıllar önce bir programda izlemiştim, Çetin Altan’la tartışıyorlardı. Moderatör sordu: “dünyada bu kadar şiir, roman yazılıyor, film çekiliyor, bir insanın iyi bir şiir, iyi bir roman, iyi bir senaryo çıkarabilmesi için ne gerekiyor? Bunu yazma çizme işlerinde uzman olduğu için ona sordular. O da kendi uzmanlığı içinde çok önemli bir tespitte bulundu, dedi ki: “Acı çekmesi, çile çekmesi lazım. Saadette olan birisi yazamaz, acı çeken biri lazım. Aslında saadeti yani mutluluğu da tarif etmek lazım ama, şurası muhakkak ki mutlu olanlar yazmazlar.” Bu tespitte bulundu ve tipik bir örnek verdi: “Eğer Kristof Kolomb evinde mutlu olsaydı Amerika’ya gitmezdi ki. Mutlu olmadığı için, bu dünyada ben de varım demek için okyanusları aştı. Eğer evinde mutlu, huzurlu olsaydı, “kim kalkıp okyanusa gidecek?” derdi.” Çok önemli bir tespit: İnsanlar “ben de varım” demek için gidiyor, yazıyor, yaşıyor. Hakikaten öyle! Bu duygu olmasa insan onlarla uğraşmaz. Hatta evde ekmek bitiyor da “şimdi kim ekmeğe gidecek” diyip aç duruyoruz. Allah’tan evdekiler ekmek getiriyor da yiyoruz. Dünyadakiler hep böyle olsa bu dünya yaşantısına gerek olmaz ki. Örtücü ilahlık dünyadaki yaşantının gereğidir, dünyadaki yaşantı onunla dönüyor. Bu olmasa keşifler, icatlar olmaz, elektriği, ampulü icat etmezlerdi! Huzuru yerinde olan kişi “ben karanlıkta da otururum, elektriğe gerek yok” derdi… Tabi, bir yanlış algı da oluşmasın diye şunu da ekleyelim. Efendimiz (SAV) ve sahabeleri işlere devam etmiş, bırakıvermemişler, onların bu halini doğru okumalıyız. Ancak onların hayatıyla ilgili olan hal öyle farklı bir incelik ki… Onlarınki İnsan-29 ve İnsan-30 ayetlerini kavramanın gereği. Ama dünyada işe onlar gibi yaklaşanların sayısı öyle az ki. Yani dünyadaki işleri çevirenler o idrakta değiller, o şekilde düşünerek yaşıyor ve üretiyor değiller! Bu yüzden, çok doğal olarak dünya yaşantısının devamı kendiliğinden cehennemdir. Dünya yaşantısının sonucu budur. Çalışan şöyle bir mekanizma var: Dünya yaşantısı veritabanının gereği örtücü ilahlıktır. Örtücü ilahlık yüzünden bu dünya yaşantısı vardır. Bu ikisi yüzünden de herkesin güzergâhının üzeri cehennemdir. Nebe Suresi 21. ayeti ve Meryem Suresi 71, 72. ayetleri şimdi daha iyi anlarız:
Nebe-21: “Kesinlikle cehennem herkesin güzergâhı üzerindedir.”
Meryem 71, 72: “Sizden oraya (cehenneme) uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu Rabbinin üzerine kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz ittika edenleri (korunanları) kurtarırız.”
İNSANLARIN KENDİ YAŞANTILARINDA “ZALİM” DEDİKLERİ DEĞİL! ÖNEMLİ OLAN ALLAH’IN KİME “ZALİM” DEDİĞİDİR
Bu ayetleri okuyan kişi; “güzergâhımız cehennemse cehenneme gideriz” diyorsa, yolu öyleyse kim ne yapabilir? Ama ayet devam ediyor, talibin buraya dikkat etmesi gerekiyor: “Sonra biz korunanları kurtarırız, zalimleri dizüstü orada bırakırız.” Cehennemden kurtulmak isteyen için burası önemlidir. Ayeti “A” gözüyle okuyan, “ben kimseye zulmetmiyorum, öyleyse kurtuldum” der ama yanılır. Bu yüzden dedik ki, ayette bahsedilen korunanlar, muttakilerdir ki onlar “B” Takdim Formu”ndakilerdir. “Zalimler” ise “A” Takdim Formu “BEN”lerdir, örtücü ilahlardır, nefsine zulmetmiş olanlardır. İnsanların kendi yaşantılarında “zalim” dedikleri değil! Önemli olan Allah’ın kime “zalim” dediğidir. Allah nefsine zulmedene zalim diyor, zalim önce budur, asıl zalim budur. Nefse zulmetmek ise ilahlığını ilan etmektir, müstakilen var ve muhtar olduğunu iddia etmektir, yani Allah’ın Vahid’ül Ehad vasfını örtmektir, örtücü olmaktır; zalim odur. Bu tariflere dikkat eden talibin önceliği, “A” Takdim Formu “BEN”i iyi tanımak ve ondan kurtulmak olur. Onun tek önceliği budur: “A” Takdim Formu “BEN”i tanımam ve ondan kurtulmam lazım, değilse yaptığım her şey boşa gidecek, tüm ameller, tüm hayat boşa gidecek” der. Zümer Suresi 65. ayet çok açıktır: “Eğer şirk koşarsanız amelleriniz boşa gider!” Şirk koşmak Allah’a eş koşmaktır. Allah’a eş koşmak, müstakilen var olduğunu düşünmektir, bu ise şirktir. En önemli eş koşma “A” Takdim Formu” idrakı ve yaşantısıdır. O idrakla yaşantı, Allah’a “ben sana eşim” demektir. “A” halini çok iyi tanımak gerektiği anlaşılıyor değil mi? Kendimizi test etmeliyiz, bunun için de onun özelliklerini iyi bilmeliyiz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER