Nöbetçi Eczaneler
30 Eylül 2013 Pazartesi 03:00:00 Selamünaleyküm değerli okurlarım.
Taşına toprağına can feda Türkiyemin gündemiyle ilgili haberleri okurken iki üç güne bir trajikomik açıklamalarıyla vatan müdafaasında olduğunu iddia eden bir komedyenimize değinmek istiyorum bugün. Onu hepiniz tanıyorsunuz, tanıyasınız diye sık sık o kendini gündeme getiriyor zaten. Bazen sarhoş, bazen sahneden küfür sallayan, saygıdeğer beyefendi.
Artık onun açıklamalarını gülerek okuyorum, onun ifadelerine bakarsanız vatan kurtarıyor. O olmasa ne Türkiye diye bir şey kalacak, ne Türklük. İyi ki o var, iyi ki üniversite öğrencilerini, yurtta kalan öğrencileri örgütleyip sokaklara dökmeye çalışıyor. İyi ki o var, yüce sarhoş…
O planları ayık kafasıyla mı yoksa sarhoşken mi yapıyor bilmiyorum, haleti ruhiyesi ve beden dili aynı bir sarhoşun ki gibi. Normal şartlarda suratına bakmadığı insanın sarhoşken boynuna sarılıp “abi vallahi ben seni deli gibi seviyorum” deyişine benziyor vatan sevgisi. Hani vatan vücuda bürünmüş bir insan olsa aynen bu olurdu şimdiki vatanperverliği.
Vakti zamanında bu ülkenin imajını zedelemek için öyle kareler çekildi ki hiç unutamıyorum. Yetmiş seksen yaşlarında Türkiye’nin başbakanı karşısında ayakta dururken Bill Clinton masaya oturup ellerini bağlayıp onu dinliyor. Başka bir karede yine başka bir ülkenin başbakanıyla bizim başbakanımız toplantı yapacakken bizim başbakanımıza boyu kendilerinin sandalyelerinden daha alçak bir sandalye sunuluyor. Zavallım gidip oturuyor, boy boy fotoğraflar dünya basınında…
Yani bu günler trajikomedyenimizin hiç zoruna gitmemişti, hiç haykırmıyordu, gözlerini şimdiki gibi dışarı çıkartıp. Keşke o zamanda şimdiki gibi üniversitelere, yurtlara, sokaklara seslenseydi…
İyi biliyor tertemiz gençleri vatan millet Sakarya deyip coşturmayı. Hala ona prim veren hala onun kesimindeki zihniyetlere prim verenlere aşk olsun…
Diren trajikomedyen az daha diren, özgürlüğe ayak direye direye ertelediniz büyümemizi, ertelediniz gelişmemizi, ertelediniz demokratikleşmemizi.
Senin savunduğun zamanların demokrasi anlayışını ben çevirip çevirip okuyorum bunun neresi demokrasiymiş demekten kendimi alamıyorum.
Sen demokrasi getiriyorum de, demokrasi istiyorum de, sana alternatif olacak tüm demokrasi unsurlarını yok et. Olacak iş mi şimdi bu? Artık sen o zihniyetini şimdiki gençliğe yedirip yutturabilir mi sin? Sence artık senin devrin kapanmadı mı? Hala piyes mi çevirmek istiyorsun sarhoş rollerinde. Bari onu güzel yapsaydın, piyeslerinde de iş yok. Her bölümünde aynı klişe konular, klişe cümleler.
Sence senin ve senin zihniyetindeki kişilerin devri kapanmadı mı? Hala niye direniyorsunuz? Demokrasiyi madem anlayamıyorsunuz, algılayamıyorsunuz neden öğrenmeye çalışmıyorsunuz?
Haydi tribünlere oynamaktan vazgeç, haydi artık samimi ol. Belki ömrünün son demleridir nereden bileceksin? Bütün bir ömrü samimiyetsizce yaşayıp tüketmeniz sizler için acı olmayacak mı?
İlim yuvalarına zehrini akıtmaktan vazgeç, gençlere zehrini, kinini kusmaktan vazgeç.
Ona buna direnmeyi iyi biliyorsunuz. Haydi bir kere de ölüme direnin, bir kere de mahşerin dehşetine direnin de görelim direnişinizin kuvvetini. Gençlerin yakasını bırak trajikomedyen. Lütfen artık samimiyetli olun. Sizin zihniyetiniz için zor biliyorum fakat bir kere de olsa objektif düşünün, samimi düşünün, yapabilirsiniz inanıyorum…
Ben şu an yerel bir gazeteden sesleniyorum sana. Belki bir gün bu yazımı sende okursun çok geçmeden. Bak trajikomedyen bugün 28 Eylül 2013. Yazımı okuyunca bana da her doğruya yaptığın gibi hakaret etmek istersen mail adresim gulsumelen@live.com buradan yazabilirsin. Eminim layık olduğun güzel cevapları alacaksın. Bizim için değerlisin trajikomedyen eğer sen olmasaydın bu ülkede iyilerin kıymeti, gençlerin canına, gençlerin geleceğine değer verenlerin kıymeti bilinmezdi. Görüşürüz trajikomedyen…
