Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

TÜRKÇE NAMAZ VE TÜRKÇE DUA (1)

Muharrem Günay 13 Mayıs 2019 Pazartesi 13:14:35
 

NOT: Konu uzun olduğundan 4 bölümde anlatılmıştır. Konunun tam manasıyla anlaşılması için dört gün sürecek yazıların bir bütün olarak değerlendirilmesi ve okunması gerekir.
Türkçe namaz ile Türkçe dua birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü dua kulun Allah’tan istekte bulunmasıdır. Bunun ise herkesin konuştuğu dil ile yapılmasından daha tabii bir şey olamaz ve zaten genelde de ülkemizde Türkçe dua yapılmaktadır.
Türkçe ibadet konusuna gelince: “Konunun müctehid imamlar (mezheb imamları) zamanında ele alındığı anlaşılmaktadır. Muhtemelen Arap olmayan Müslümanlardan bazılarının (ilk olarak İranlı bazı Müslümanların) Arapça okumayı öğreninceye kadar namazda Fâtiha’yı kendi dillerinde okuma uygulamaları (Serahsî, Mebsut, I,37) sonradan fıkıhçıların gündemine girmiş ve tartışma konusu edinilmiştir. İslâm müctehidleri ve bu arada meşhur dört fıkıh mezhebinin imamları arasında-Ebu-Hanîfe hariç- namazda Kur’ân’ın başka bir dilden okunmasını câiz gören bir âlim yoktur. Cevaz verilen husus, Arapça okumayı öğreninceye kadar-geçici olarak- kendi dilinde okumasıdır. İmâm Şaf’î bunu da câiz görmemiş, namazını okumadan kılar demiştir. Ebu-Hanife’ye gelince, Hanefî fıkıh kitaplarına göre o da, önce namazda başka dilden Kur’ân okumayı câiz görmüş, sonra bu ictihadından geri dönerek (İbnu’l-Humam, Feth,I, 201) diğer müctehidlere katılmıştır; mezhebde geçerli ve fetvâya dayanak olan hüküm budur. İmâm’ın önceki ictihadı da mutlak olmayıp şöyle bir şarta bağlı idi :” Okuyan, okuduğu dildeki sözlerin kesin olarak Kur’ân âyetinin mânâsını ihtivâ ettiğini biliyorsa namazı sahîh olur, aksi halde (tefsirini okursa) sahîh olmaz; çünkü tefsirin (ve tefsirî tercümenin) mânâyı eksiksiz aktardığı kesin değildir.” (Serahsî, 37). Ebu-Hanife’nin ictihadından dönmeden önceki şartını, ictihadından döndüğüne dair rivâyeti ve bu rivâyetin mezhebce benimsenmiş bulunduğunu göz önüne aldığımızda ona (Ebu-Hanife’ye) dayanarak da böyle bir fetvâ vermenin mümkün olmadığı ortaya çıkmaktadır….
Konu eskiden tartışılmış ve uygulama birliği sağlanmıştır:
Namazda farz olan kırâatin (Kur’ân’dan yeteri kadar okumanın) hangi dilden olacağı konusu daha çok fıkıh usûlü kitaplarının “Kur’ân’ın tarifi” bahsinde ele alınmıştır. Kur’ân-ı Kerim’in yalnızca mânâsının ilâhî ve kutsal ve eşsiz (mu’ciz) olmayıp lâfzının da aynı niteliği taşıdığı konusunda ittifak vardır. Namazda Kur’ân okunmasının farz olduğu konusunda da bir görüş ayrılığı yoktur. Kur’ân-ı Kerim’de “namazda Kur’ân okunması emredilmiş” (Müzzemmil: 73/20), Kur’ân’ın Arapça olduğu da bildirilmiştir (Yusuf: 12/2; Şu’arâ: 26/195). Bu iki emir yanyana getirildiği zaman çıkacak sonuç “namazda Kur’ân’ın vahyedildiği dilde okunmasının farz olduğu”dur. Peygamberimiz de (s.a.v.) “Fâtihasız namaz olmaz” buyurmuştur. Tercüme metnin aynı olmadığına göre Fâtiha’nın tercümesini okuyan Fatiha’yı okumuş sayılmaz.
Bu delîllere dayanan bütün müctehidler, Arapça okuyabilen bir kimse için namazda başka bir dilden kırâatin câiz ve geçerli olmadığında birleşmişlerdir. İmâm Ebû Hanîfe ise sonradan vazgeçtiği (rucû ettiği) rivâyet edilen bir ictihadında “ Arapçayı okuyabilen bir kimse bile namazında Kur’ân’ı kendi dilinde okursa namazı geçerli olur” demiştir. Ebû Hanîfe’nin bu ictihadının neye dayandığı, delîlinin ne olduğu kendisi tarafından açıklanmış değildir. Onun namına açıklama yapan bazı fıkıhçıların ileri sürdükleri delîller ise zayıf bulunmuştur. Hanefî mezhebi Ebû Hanîfe’nin değil, Ebû Yûsuf ve Muhammed gibi diğer Hanefî müctehidlerin de dahil bulunduğu çoğunluğun ictihadını benimsemiş, bu mezhepte fetvâ buna göre verilmiş, bu hükümde kendi başına namaz kılan ile imam olan ve cemâatle kılan arasında bir fark gözetilmemiştir.
Namazda kırâat meselesinin fıkıhtaki hükmü bundan ibarettir. Dinî ve ilmî olmaktan ziyade siyasî, ideolojik ve pragmatik sebepler ve saikler yüzünden namazda kırâatin Türkçe olmasını savunan bazı ilâhiyatçılar, fıkıhta kırâat konusunu açıklarken kasten bazı saptırmalar ve hîleler yapmaktadırlar. Bunların, bizim dikkâtimize çarpan önemlilerini- işin doğrusuna işaret ederek- sıralamak gerekirse:

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti