Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

YOK EDEMEYİZ, AMA FONKSİYONSUZ KILABİLİRİZ

– 101 –
Vehim nedir, vehim nurundan yaratılan nedir? Bunun anlaşılması şarttır. Bu ifade anlaşılmadığı zaman tereddüt ve ikilem doğuyor. Vehmi uzun uzun tanımlayabiliriz, ama bizi şu an konumuzdan uzaklaştırır, bu yüzden şeklimizden de yaralanıp kısa bir vehim tarifi yapalım:


İhlâs Hayat Döngüsü’nde “B” noktasıyla başlayan “lem yelid ve lem yûled” kısmındaki hayat vehimdir. B sıfır noktasından itibaren bir de sapan taraf var (“A” Takdim Formu” dediğimiz), orası da vehmin zulmetidir. Vehmin zulmeti vehim olmayıp bir davranış biçimidir, yani yaratılmış bir şey değildir, bir iddiadır; insanı altüst eden bir iddiadır! Vehme zulmeden bir iddiadır, vehmin karanlığıdır, vehmin suiistimalidir. Vehim yani vehim nuru Allah’ın yarattığıdır; vehim olmasa şu anda hiç birimiz olamayız, bu hayat olmaz. “Vehim” ve “vehmin zulmeti” birbirinden ne kadar farklı değil mi? Çok farklı! Vehmin zulmeti, tanrıların (tanrılığını ilan edenlerin) kendi vehimleridir, Allah’ın yarattığı vehimden ayrıdır. Aslında öyle bir yaratılan yoktur! Ama vehim çok ilmî bir biçim, bir prosedür, bir enerjidir hatta! Bir enerjinin ismidir, o enerjinin sanal görüntüsünün adıdır. Ama öyle bir sanal görüntü ki o görüntüyü iyi okuyamazsanız o vehim yüzünden “VAR’ı yok YOK’u var” sanarsınız. Bu sanışla, var olan bu vehmi suiistimal edersiniz, “A” Takdim Formu” oluşur, bir farklı davranış çıkar. Bu yüzden çok korkuyor ve diyoruz ki: Allahümme ahricniy min zulümatil vehmi ve ekrimniy bi nuril fehmi. Efendimiz (SAV)’in öğrettiği bu duaya bu idrakla sarılıyoruz: Allahım, beni vehmin karanlığından, zulmetinden kurtarıver, çıkarıver, bana vehmi suiistimal ettirtmeyeceğin bir rol lütfediver, bana kendi nurundan bir anlayış nasib ediver ki bu işi kavrayayım, kendimi gerçek şekilde ortaya koyayım. Senin bana vermiş olduklarını suiistimal etmeyeyim (âmin).
DURUM TESPİTİNİ ANCAK HANİF OLAN YAPAR
Bakara Suresi’nin ilk ayetleri müttakileri anlatır: “Elif Lam Mim. Zalikel kitabu la raybe fiyh, hüden lil müttakiyn. Elleziyne yu’minune bilğaybi ve yukiymunes salate ve mimma razeknahum yunfikun” Sadakallahul azim. O müttakiler, Allah’ın onlara verdiğini, Allah yolunda harcarlar; infak ederler. Bu aslında bir anlaşma! Ama “A” takdimindeki kişi daha baştan bu anlaşmayı bozuyor. Allah’ın ona verdiği bir rububiyet gücü var, onu alıp onunla kendi rablığını ilan ediyor, onu isyan yolunda kullanıyor, böylece vehmi suiistimal ediyor. Vehmin karanlığı budur, vehmin zulmeti budur işte. Biz paylaşımlarımızda kendini vehmin zulmetiyle takdim eden “BEN” ile kendini vehimle takdim eden “BEN”i birbirinden net olarak ayırdık, ortaya koyduk: Bir kişinin “A” Takdim Formu”nda “BEN” demesi vehim değil vehmin zulmetidir ve o bir suiistimaldir, bir iddiadır, bir iddiaya dayalı davranış biçimidir. “B” takdimi ise vehimdir. “B” Takdim Formu”nda kişinin “BEN” demesi vehimdir. O da yanlıştır ama şimdilik yasaldır. “A” Takdim Formu”nu vehim sanan yanılır. “A” Takdim Formu’nu etkisiz hale getiren yani rububiyete sahip çıkmaktan kurtulan, vehimden değil vehmi suiistimal etmekten kurtulur ve vehime ulaşır, vehmin aslına, yasal yanlış dediğimiz yere gelir. “B” Takdim Formu”nda “BEN” demiş olur, durum tespiti yapan hale dönmüş olur; hanif olur. Durum tespitini ancak hanif olan yapar. Vehim hali o hanif haldir. Burayı anlamaya çalışalım inşaAllah. “B” Takdim Formu”ndaki seyri süluk nefsin hakikatine uygun seyirdir, buradaki “BEN” haniftir. Oysa “A” nefsin şerridir. Bunu fark edince şu duayı iyi anlamış olacağız:
Allahümme elhimni rüşdi ve eızni min şerri nefsi; Allahım, rüştümü tamamlayıver, bana rüştümü veriver ve beni nefsimin şerrine bırakma (âmin).
KİŞİNİN KENDİSİNDEKİ RAB GÜCÜNE SAHİP ÇIKMASI TANRILIK İLANIDIR, NEFSİN ŞERRİDİR
Buraya yanlış bakanlar nefsi “şer” zannederler, “kötü” zannederler ve “nefsine uyma” dedikleri bir nefs mücadelesi çıkarırlar. O zaman, nefs mücadelesi nedir, onu görelim: İsterseniz “A” ve “B” takdim formlarına şu açıdan bakarak başlayalım. Diyoruz ki “A” Takdim Formu” nefsin şerridir. Yani kişinin kendisindeki Rab gücüne sahip çıkması tanrılık ilanıdır, nefsin şerridir. Neden nefsin şerridir? Çok dikkat buyurun lütfen, onun kendisindeki Rab gücüne sahip çıkma gücü yine ondaki rabbındır aslında, o rabba aittir. Başka bir yerden olabilir mi? Rab gücüne sahip çıkan yine oradaki rabdır, nefsin şerrini oluşturan yine oradaki nefstir, rabdır. Nefs mücadelesi derken nefsin bu sahip çıkan haliyle mücadeleyi, yani şerriyle mücadeleyi anlamak lazım! Peki, neden kişinin Rububiyet kompozisyonu kendi müstakilliğini ilan ediyor? Onu da göreceğiz. “Nefsin şerri” anlaşıldı mı? Nefs mücadelesine bu çerçevede bakalım, nefs mücadelesi nedir? Nefs mücadelesi nefsin şerriyle mücadeledir. Bu bilinçle bakınca, tüm dualar çok dikkat çeker, ilaç gibi gelir. Mesela:
Allahümme elhimni rüşdi ve eızni min şerri nefsi: Allahım beni nefsimin şerrine bırakma, beni nefsimin şerrinden koruyuver ve kurtarıver.
Allahümme rahmeteke ercu, fela tekilni ila nefsi tarfete aynin: Allahım rahmetini umuyor, bekliyorum. Beni göz açıp kapaması kadar bile nefsimin şerrine bırakma; göz açıp kapaması kadar bile beni “A” Takdim Formu”na sokma, ben oradaki Rab gücüne sahip çıkmayayım.
VEHMİN ZULMETİNDEN KURTULMADAN
NE YAPILIYORSA YANLIŞTIR!

Kişi eğer vehmi ve vehmin zulmetini, nefsi ve nefsin şerrini, tanrılık ilanı ve Allah kavramlarını doğru tanımlamazsa, “illa Allah” kapsamında tarif etmezse, bunları “La ilahe illallah” kapsamında fark etmezse nefs mücadelesini yanlış yapar, günahlarla mücadele edince nefsle mücadele ettiğini zanneder, günahları işlememeye çalışmakla nefsle mücadele ettiğini sanır. Yanlış mı? Tek başına yapılırsa yanlış! Çünkü günahlarla mücadeleyi biraz başarınca nefs mücadelesini başardıklarını sanarlar! Bu sefer fazla yemeyerek, fazla uyumayarak, bir şeyi fazla yapmayarak nefs mücadelesi yapmaya başlarlar, onları nefs mücadelesi sanarlar. Oysa bu durumda nefsin şerri kuvvetlenir. Kuvvetlenirse ortaya iyi bir komando tanrı çıkar. Bu yanlış nefs mücadelesinin ürünü budur! Bunu başaran kişi nefse haddini bildirmek için yeri gelir, doğruları da yapmaz: Örneğin bir süre salât ikame etmez. Ona (yetkilisi!) der ki; “sen bir süre namaz kılma, senin nefsin namaz istiyor, onunla mücadele et!” Böylece doğruları bile yapmayarak mücadele etmeye çalışır. Bunlar doğru mudur? Vehmin zulmetinden kurtulmadan ne yapılıyorsa yanlıştır! Kişi esas şerden, nefsin şerrinden kurtulmamış da bunları şer zannediyorsa yanlıştır. Günahlar şerrin kendisi değildir, bir davranış biçimidir. Böyle deyince hemen yanlış düşünmeyin! Günahlar elbette yapılmaması gereken şeyler! Şunu bilmek gerekiyor: Asıl şer, nefsin hakikatine göre davranmıyor olmanızdır. Hakikatinize göre davranmamak, sizin o güce sahip çıkmanızdır, müstakillik iddianızdır, tanrılık ilan etmenizdir.
EĞER TANRIYSANIZ FAYDASI
OLMAZ, BİR KOMANDO TANRI OLUŞUR

Nefsle mücadele edeceğim diye ibadetleri bırakmayın, günahları önemsememek gibi bir yanlışa düşmeyin, rehavete girmeyin, sakın! İbadetleri bırakmıyorsunuz! Yanlış anlaşılmasın! Günahlarla mücadeleyi, vehmin zulmetinden kurtulma mücadelesine girmeden yapıyorsanız faydası olmaz! Siz “A” takdim formundasınız ve bunu fark etmemişsiniz. Yani bir tanrı var ve o tanrı tanrılığından kurtulması gerektiğinden habersiz olarak günahlardan korunuyor, aşırılık yapmıyor, kendine bazı disiplinler getiriyor. Onun bu yaptıkları ne işe yarar ki, ne olur ki? Eğer tanrıysanız faydası olmaz, bir komando tanrı oluşur, güçlü bir komando olursunuz. Bu işleri tanrılıktan kurtulmaya çalışan birisi yapıyorsa bunlar ona faydalıdır, günahlarla mücadele etmek nefsin hakikatine uygun seyr-i sülukda bir disiplin oluşturabilir. Eğer İhlâs Hayat Döngüsü’ndeki seyr-i sülukta rehavet yüzünden bir yerde kalmışsanız, onlar takıldığınız yerden sizi kurtarır, ilerletir. “A” Takdim Formu”ndaki bir kişi rehavetten kurtulsa ne olur, kurtulmasa ne olur; tanrısınız bir kere! Bir önemi ve faydası yok!
“A” TAKDİM FORMU”NU BU DÜNYADA
TAMAMEN YOK ETMEK MÜMKÜN OLMAZ

Demek ki nefs mücadelesi “A” Takdim Formu”yla, o davranışla mücadeledir; aslında “A” yapının fonksiyonlarını oluşturan veritabanı ile mücadeledir. Nefs mücadelesi, “A” Takdim Formu”nun veritabanını işlemez hale getirme mücadelesidir, onu fonksiyonsuz kılma mücadelesidir. Ama ne yaparsanız yapın, “A” Takdim Formu”nu bu dünyada tamamen yok etmek mümkün olmaz. Bu dünya hayatının gereği olarak o hep olacaktır. Çünkü dünya demek o demektir, dünya hayatının görüntüsü odur! Ancak onu fonksiyonsuz kılmak mümkündür.
Sizin bu mücadeleniz sırasında o da boş durmaz, sizin onu fonksiyonsuz kılma mücadelesi içerisinde öğrendiklerinizden yeni şeyler üretir, karşınıza yeni fonksiyonlar üreterek çıkar. Onun bu yöntemini fark ettiğiniz zaman çok dikkatli ve çok müttaki olursunuz, onun yeni fonksiyonlarına düşmeden, onları işlemeden fark eder ve onlara; “La ilahe” der, çalıştırtmazsın. Demek ki “A” Takdim Formu” bitecek, ortadan kalkacak bir şey değilmiş, öyle bir anlam çıkarmayın. Bu dünyada yaşadığınız sürece o form olacaktır. Onu fonksiyonsuz kılmayı başarmak gerekiyor. Siz onun bir fonksiyonunu etkisiz hale getirirsiniz, o size yeni fonksiyonlar üretir; onu sizin seyr-i süluğunuzdaki yeni bilgilerden çıkarır. Eğer onu uygulamadan fark ederseniz, “bu ona aittir” der, güler geçersiniz.

HİSSETMEK VE MUHTARİYET -101-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti