Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Oğuzlar’ın Efsane Ozanı DEDE KORKUT

Türkiye’nin de üye olduğu UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) Ülkemizin yanısıra Azerbaycan ve Kazakistan’ın da talep ve destekleriyle 2018 yılında, bütün dünyada anılması gereken önemli kişilerle ilgili Somut Olmayan Kültürel Miras listesine “Dede Korkut: Destan, Masal ve Müzik” dosyasını da eklemiştir.
Esasen Dede Korkut, 1998 yılında da, Türk Dünyası içinde de anılmış, başta ülkemiz olmak üzere, bütün Türk Cumhuriyetlerinde, bilimsel etkinlikler ve ozan şölenleri düzenlenmiştir.
Türk Dünyasının yüzlerce yıllık kültürel kimliğinin taşıyıcısı ve ortak mirası olan Dede Korkut etrafında şekillenen destan, masal ve müzik geleneği ülkemizin her yerinde yaşatılmaktadır. Dede Korkut kültürünü oluşturan destan, masal ve müzik içerisinde yer alan, dilden dile ve kuşaktan kuşağa aktarılan değerler, ülkemizin kültürel belleğinde canlılığını korumakta, geçmişle günümüz arasındaki kültürel bağın güçlenmesine, kültürel devamlılığın, aidiyet ve kimlik anlayışının geleceğe taşınmasına katkıda bulunmaktadır. Birikimi ve değerleri sınırları aşan Dede Korkut mirası bu yönüyle Türkçe konuşan ülkelerde birleştirici bir unsur olarak da son derece önemlidir.
Dede Korkut ya da başka bir deyişle Korkut Ata, bütün Türkler’in atasıdır. Kaynaklar O’nun Oğuz Türkleri’nden ve Bayat boyundan olduğunu kaydetmektedir. Ama Osmanlı Devletini kuran Kayı Boyu’na mensup olduğunu yazanlar da vardır.
Oğuzlar’ın, efsanevi ozanı Dede Korkut’un doğum ve ölüm tarihleri hakkında somut bir bilgi yoktur. Ama hakkındaki rivayetler pek çoktur. Örneğin O, elâ gözlü bir dev kızı tarafından dünyaya getirilmişkir. Çok uzun boylu, güçlü kuvvetli bir insandır. Çok uzun bir ömür sürdürmüştür. Kimilerine göre 100, kimilerine göre 195, hattı 300 yıl yaşamıştır. Kimilerine göre Hazret-i Muhammed döneminde yaşamış olup, Peygamberimizle çağdaştır. Kimine göre de Peygamber’den 300 yıl sonra, Abbasiler devrinde yaşamış olup, Salur Kazan ile çağdaştır.
O’nun Peygamber’le aynı dönemde yaşadığını rivayet edenler, Oğuz Padişahı Kara Han’ın, Korkut Ata’yı Hz.Muhammed’e elçi olarak göndermiş olduğunu kaydetmektedir. Rivayete göre Korkut, Selman-i Farisî ile birlikte yurduna dönüp, Oğuz Kavmi’ni irşad etmiştir.
O’nun Salur Kazan’la çağdaş olduğunu savunanlar, “Seyyah-ı Korkut” mahlâsı ile, Salur Kazan’ı öven şiirler yazdığını belirtmişlerdir.
O’nun yaşadığı devri araştıranlardan birisi de 900 yıllarında, yani Türkistan’da İslâmiyetin ve dervişlerin ilk zuhuru döneminde yaşamış olduğunu rivayet etmiştir.
Korkut Ata’yı Oğuz Han’ın çağdaşı sayanlar da vardır, ama bu doğru değildir. Zira Oğuz geleneği, Korkut Ata’nın Oğuz’dan çok sonra yaşamış olduğunu kabul eder.
O’nun ölümü ile ilgili rivayetler de çoktur. Kazak, Kırgız ve Türkmen rivayetlerine göre Korkut Ata rüyasında 40 yıl yaşayacağını görünce, ölümden kaçıp, diyar diyar dolaşmış. Nereye gitti ise orada mezarının hazırlanmakta olduğunu anlamış, bu yüzden sürekli yer değiştirmiş. Nihayet Sir Derya’nın ağzına yakın bir yerde gelip, nehir üzerine hırkasını sermiş ve orada ölmüş.
Başka bir rivayet ise, Korkut’un rüya görmeden önce de mezarının bulunduğu yerdeki evinde oturduğunu, rüyadan sonra kaçtığını, fakat sonunda yine yurduna dönüp, orada öldüğü şeklindedir.
Birçok Türk büyüğü gibi, Dede Korkut’un da birkaç yerde mezarı bulunmaktadır. Orta Asya’da, bugünkü Özbekistan sınırları içerisindeki Taşkent-Kazalı yolundaki Korkut İstasyonunda Sir Derya’nın Aral Gölü’ne döküldüğü yerin yakınındaki bir türbede; Azerbaycan ile Dağıstan sınır bölgesinde, tarihi bir Türk yurdu olan Derbent’te Dede Korkut makamları bulunmaktadır. Evliya Çelebi ünlü Seyahatnamesi’nde Kafkasya’yı anlatırken, Demirkapı’da bir “Dede Korkut Ziyaret Yeri”nin bulunduğunu kaydetmektedir. Keza Anadolu’da da, örneğin Bayburt’ta halk, Dede Korkut’u hemşehrileri sayar.
BİLİCİ OZAN
Literatürde “Kitab-ı Dede Korkud” kaydı ile yer alan kitap, Dede Korkut’un kitabıdır. Bu kitap ne zaman kaleme alınmıştır? Maalesef kesin olarak bilinmemektedir. Araştırmacılar eserin 1400 yıllarında yazıldığını, bunu kaleme alan ozan kişinin son derece bilgili, kültürlü bir insan olduğunu yazmışlardır. Gerçekten Korkut Ata’nın kitabı, mükemmel bir şekilde yazılmış ve tasnif edilmiştir.
Bu kitabın giriş kısmında da vurgulandığı üzere, Kurkut Ata, “Oğuz’un Bilicisi” dir. O bir ozandır. Ozar sadece şair değildir. Ozan bir saz ve söz ustası olduğu kadar, gerçek bir bilgindir. Ozan halkının işiten kulağı, düşünen beyni, gören gözü, konuşan dilidir. “Tahirü’l-Mevlevî” adlı Edebiyat Lügati’nde Tahir Olgun, ozanı şöyle tarif eder:
Türkçe’de şaire ozan denirdi;
Bu mânâda baksı, oyun da birdi.
Ozan kelimesi bilgiç demekti,
Ozanı olmayan boy, hiç demekti.
Doktordu, kâhindi,sâhirdi ozan;
Çalgıcı, oyuncu, şairdi ozan.
Ozanda her türlü marifet vardı;
Her şeyi bilirdi, her şeyi yapardı.
Düğünde, ölümde, orduda, cenkte
Duyulurdu sesi başka ahenkte
Güldürür, ağlatır, coştururdu hep,
Yiğidi savaşa koştururdu hep.
Neş’eye, mateme, döğüşe, aşka
Sazıyla, sözüyle hizmetten başka
Sığı’da, şölende, yuğ esnasında
Hakan otağında, Türk obasında
Söylerdi şi’rini, çalardı kopuz,
Hürmetle dinlerdi onu her Oğuz.
İşte bu ozanlık geleneği, Dede Korkut’la başlar ve günümüze kadar devam eder… Ozanların Türk tarihi içerisinde, her zaman, Hakan’ın-Padişahın yanıbaşında oldukları, bilinen tarihi gerçektir. Seferlerde, orduya moral veren ozan, hazarda halkın dertlerini, Hakana duyuran kişidir. Ozanların Türk toplumunun gönlündeki yerine bilen Atatürk şu özlü sözü söylemiştir:
“Ozanları haykırmayan bir milletin
Hayat damarlarından birisi kopmuş demektir!…”
Dede Korkut’un önemli özelliklerinden birisi de, kâhin oluşu, yani gaipten heberler verişidir. Kaynaklar, O’nun çok defa, isabetli kehanetlerde bulunduğunu kaydeder. Bunlardan birisi, Kayı Boyu’nun kuracağı büyük bir devlettir ki, bu Osmanlı İmparatorluğu’dur…
Bütün özellikleriyle Dede Korkut, vezir sıfatını haiz, hükümdarların müşaviri, hatta akıl hocasıdır. O’nun ölümünden sonra aynı işlevi, oğlu Ürgeç Dede’nin sürdürdüğüne ilişkin rivayetler de vardır.
Oğuzlar’a dair kaynaklarda, Korkut Ata ile ilgili başka konular da bulunmaktadır. Örneğin özlü sözler, hikmetler, çeşitli dönemlerle ilgili hikayeler, hanlara, beylere övgüler, eğlence ve törenlerde kopuz çalıp, türküler çığırmak, iyi insanlara hayır duam etmek, alkış tutmak, kötülere karşı çıkmak, önemli günleri kutlamak vb.gibi…Bunlar ozanların önemli görevlerindendir. Bu yönüyle Korkut Ata, geleneksel ozandır; hem de ozanların başıdır. Kazak ve Kırgız’lara göre o, eşsiz bir halk ozanı, kopuzun mucididir. Baksı (ozan)’ların piridir. Baksılar ona evliya gözüyle baktılar. Orta Asya’daki iki dağ adlarını Korkut’un sazından almışlardır.
Önceleri, Kitab-ı Dede Korkut’un sadece Almanya’nın Dresden Kütüphanesi’ndeki nüshası biliniyordu. 1950 yılında Vatikan Kütüphanesi’ndeki, ikinci bir nüshanın olduğunu, İtalyan araştırmacı Ettore Rossi tespit etti. Bu ikinci nüshada altı hikaye vardı. Oysa Dresden metninde oniki hikaye bulunuyordu. Bugüne kadar Kitab-ı Dede Korkut ile ilgili yazılan bütün makaleler, işte bu iki nüshadan kaynaklanmaktadır. Bilinen oniki hikaye:
1. Dirse Han Oğlu Boğaç
2. Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması
3. Beyböğrek Oğlu Bamsı Beyrek
4. Kazan Oğlu Uruz’un Tutsak Olması
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
6. Kanlı Koca Oğlu Kan-Turalı
7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek
8. Basat İle Tepegöz
9. Begil Oğlu İmren
10. Uşun Koca Oğlu Segrek
11. Salur Kazan’ın Tutsat Olması
12. İç-Oğuz’a Taş-Oğuz’un Âsi Olması
Bu hikayelerden 1,2,4,7,9,10,11 ve 12.sıradaki hikayeler, Oğuzlar’ın komşu halklar ile yaptıkları savaşları anlatmaktadır… 3. ve 6. Sıradaki hikayeler aşk maceralarını, 5.ve 8. Sıradaki hikayeler ise, mitolojik unsurlar taşıyan kahramanlık olaylarını naklatmektedir. Tüm bu olaylar Azerbaycan ile Kars, Bayburt, Trabzon ve Pasinler gibi kuzeydoğu Anadolu’yu içine alan bölgede geçmektedir. Hikayelerde ayrıntılı olarak, göçebe Oğuz töresine uygun sosyal bir düzen içinde yaşayan kahramanların islâm ideali uğrunda savaştıkları noktası üzerinde durulmaktadır.
Özetle Kitab-ı Dede Korkut, uzunca bir dönemi ele alan menkıbevi bir Türk Tarihidir, bir Ansiklopedidir. Bu değerli kaynaktan yola çıkılarak, tarih içerisinde, pek çok ozan ve Türk insanı tarafından çeşitli varyantlar oluşturulmuş, anlatılıp yayımlanmıştır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti