Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

SEN TANRI MISIN? – 89-

VAR GÖRÜNMEKTEN RAHATSIZ OLANIN İLACI ORUÇ’TUR
Nefs-i Levvame’nin esas başlangıcı tanrının tanrılığından rahatsızlığı idi. Bu rahatsızlıkla başlayan Levvame süreci Mülhime’yi geçip de Mutmainne’ye gelebilirse önemli bir noktaya ulaşmış olur. Bir kişi Nefs-i Mutmainne’de sabitse, kararlıysa o tanrılık iddiasından TAM sıyrıldı demektir. Kişi tanrılık iddiasından geri dönülmez biçimde TAM sıyrılmışsa ona ne bir korku ne bir mahzunluk vardır. Nefs-i Mutmainne idrakına gelmiş kişinin Nefs-i Levvame’si nasıldır? O şimdi neye levm eder? O artık “Var Görünmekten” rahatsızdır. Levvame yani rahatsızlık devam ediyor: Var Görünüyor olmaktan ve Var Görünenin fiillerinden rahatsız! Daha önce “tanrı rahatsızlığı” vardı; tanrı davranışlarından, muhtariyetten, muhtar fiillerden rahatsızdı. O tanrısal davranışlara hepsine birden GÜNAH demiştik. Ama mutmainne idrakında iş değişir, artık tanrı rahatsızlığı olmaz, çünkü tanrılık iddiasına ait yaşantı geri dönüşsüz kalktı! Nefs-i Mutmainne’deki kişi Var Görünen olmaktan ve Var Görünen olarak fiil ortaya koymaktan rahatsızdır. Oysa Var Görünmek ve fiilleri yasal çerçevede olan şeylerdir. Ama o helal olandan, izin verilenden bile rahatsızdır…
-“Var Görünen” dediğimiz bu beden, bu vücut değil herhalde, değil mi?
Saffat Suresi’nde o konuya bakacağız, unutursak hatırlatınız.
İşte tam burada devreye giren en önemli ibadet oruç olur. ORUÇ Var Görünmekten rahatsızlığın ibadetidir aslında! Bu nedenle her şeyin çaresidir, neye kullanıyorsan onun ilacıdır. Ama özellikle Var Görünmekten rahatsız olanın ilacı Oruç’tur. Sırası gelince genişletiriz inşaAllah.
İMANIN TEMSİLİ KIYAMET GÜNÜ, SALİH AMELİNİN TEMSİLİ NEFS-İ LEVVAME’DİR!
“Kıyamet Günü’ne yemin ederim, Nefs-i Levvame’ye yemin ederim.” (Kıyamet; 1, 2).
Kıyamet Günü bizim için imandır, imanı temsil eder. Kişi iman ehliyse bu yemin ona “senin imanına yemin ederim” demektedir. İman eden kişi o imanın gereği olarak Kıyamet Günü’ne de inanır. İnanır ve O Müthiş Gün’e, Kıyamet Günü’ne hazırlanır. Bu yüzden O Gün’e İmanına yemin var: Senin o imanın öyle büyük ki, o imanın indimizde o kadar değerli ki!
Tefekküre devam ediyoruz. İman ettiniz ve imanınıza yemin edildi. İman gereği yapılan bir şey var: Salih amel! Ayetlerde bu ayrılmaz ilişki “amenü ve amilus salihati; iman eden ve salih amel işleyen” diye geçer. Bu imanın ameli Nefs-i Levvame’dir, Salih Amel odur, sevab onunla olur! İmanın salih ameli Nefs-i Levvame’dir ki, ikinci yemin de onadır. Bu yüzden, Kıyamet Günü’ne [İman’a] ve Nefs-i Levvame’ye [salih amele] yemin! İmanın temsili Kıyamet Günü, salih amelinin temsili Nefs-i Levvame’dir! Bu yemini kavrayabilmek için Gece’den yararlanmak gerekiyor…
“Çünkü GECE KALKIŞI (senin için) daha tesirli ve samimidir.” (Müzzemmil-6)
Bu ayetin meallerinde farklı kelimeler olsa da tefsir ve yorumlarını aynı görürsünüz, tefsirlerdeki manaları ortak bulursunuz: GECE KALKIŞI senin için daha tesirli ve samimidir. Gecenin önemini anlama sadedinde daha önce çok konuştuğumuz bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Muhtariyeti teşvik eden, “A” Takdim Formu “BEN”i motive eden çok önemli şey Güneş’tir! Gece siz muhtariyetinizi dürten güneşten uzaksınız. Bu yüzden, gece öğreneceğiniz bilgiler daha tesirlidir. Gece öğreneceğiniz bilgileri Muhtariyet Süzgeci’nden geçirmeden elde edebilirsiniz. Gündüz Muhtariyet Süzgeci kuvvetlidir, bilgiler muhtariyet süzgecinizden geçer. Gece Haşyetullah’ı daha kolay tanıyabilirsiniz! Gece her uyandığınızda, döndüğünüzde Haşyetullah’ı yakalarsınız, eğer zihniniz onunla meşgulse. Kimin zihninde Haşyet olur? Aklı devamlı O’nda olanın, O’nun delisi olanın! Bu iş kişinin sıkıntısıysa, bu iş canını yakıyorsa o HAŞYETULLAH DELİSİ’dir! Ayet; “size ağır bir söz, ciğerinizi sızlatacak bir söz ilka edeceğiz” dedi. Tefsirler bu yorumu yapıyor: Ciğerinizi sızlatacak bir söz…
İNFAK, TANRININ İMKÂNLARINI TANRILIKTAN KURTULMAK İÇİN KULLANMAKTIR
Hazreti Ebubekr radıyallahu anh olsa gerek, dışarıda insanlar açken, bir şey bulup yiyemiyorken onun evinden ciğer kızartması kokusu geliyor. Koşup Efendimize söylüyorlar; ya Rasulallah biz açız, ama EsSıddık’ın evinden ciğer kokusu geliyor. Soruyorlar, ciğer falan yok! O koku kendi ciğerinden! Bunun rahatsızlığını yaşayanın gece aklına bu gelir, yatağında döndüğünde gelir… Ve Haşyetullah’ı yakalar. Ama GÜNDÜZ muhtariyet kuvvetlidir, o duyguyu hemen egale eder. Çünkü dünyanın döngüsü için bu gerekiyor, böyle olmasa dünya işleri yürümez! Amaç, bu dünyadan cennete sıçramaksa o ağır sözü hazmedebilecek vücut kimyasını hazırlamak şarttır.
Şimdi Kıyamet Suresi’nin bu ayetlerini bir cümlede toplayalım: “Billahi anlamındaki imanın ve bu iman gereği Kıyamet Günü’ne hazırlanan hayat tarzını sana açan Nefs-i Levvame halin Allah indinde çok değerli, her ikisine kasem ederim.” Nefs-i Levvame özellikle kişinin tanrılığından rahatsız olmasıdır. Neden rahatsız olacağımız artık belli: İlan ettiğin muhtariyetten rahatsız olman gerekiyor! Rahatsız olduğun şeyden nasıl kurtulacaksın? Tanrı halinden yine tanrının imkânlarıyla, sendeki muhtariyet imkânlarıyla kurtulursun. O zaman şöyle bir tablo çıkıyor: Nefs-i Emmare muhtariyetin imkânlarını muhtariyeti için kullanırken, Nefs-i Levvame muhtariyet imkânlarını muhtariyetten kurtulmak için kullanır. Böylece siz Allah’ın verdiğini Allah için kullanarak İNFAK etmiş olursunuz. “İnfak”ın temelinde önce bu vardır: Tanrının tanrılık halinden rahatsız olması ve tanrı halinden kurtulmak için kendindeki imkânları kullanması! Allah’ın verdiğini Allah için kullanmak şarttır ve o İNFAK’tır. İnfak böyle başlar. Siz “ben bunu Allah için veriyorum” dediniz diye o infak olmaz, “infak ettim” demekle olmuyor! İnfak, tanrının imkânlarını tanrılıktan kurtulmak için kullanmaktır. Öyle başlar, Var Görünen’in vehimden (vehim duygusundan) kurtulması ile devam eder. Var Görünüş’ten (vehimden) kurtulmak infakın devamıdır. Allah’ın verdiğini Allah yolunda kullanmaya böyle devam edersin. Kişi infakı bıraktığı yerde o pozisyonda kalır! Seni ileri götüren, ilerleten şey İnfak’tır. İnfak kesildi mi, hangi istasyondaysan orada kalırsın. Nefs-i Levvame adına infak yapmayan Nefs-i Emmare’de kalır. Mülhime’de infak yapmayan Mülhime’de kalır. Memnun olduğu yer neresiyse memnuniyeti yaşadığı hislerle orada kalır. Var Görünme’yi seversen Nefs-i Mutmainne’de infak yapmaz orada kalırsın. Levvame sürecinde kulu ileri götüren daima İnfak’tır. Hazırlanmamız gereken çok önemli şey Nefs-i Levvame olduğuna göre, Levvame’ye hazırlanmak için geceden yararlanmak ve Kur’an okuyup tefekkür etmek ve mümkünse bunu salâtla birleştirmek gerekiyor. Kur’an okuyup salâtla devam etmek ve bunu da hayata ikame etmek gerekiyor. Peki, sonra?
AYET BİZE NE SÖYLÜYOR?
Euzü billahi mineş şeytanir raciym, Bismillahi’r Rahmani’r Rahiym. “Ya eyyühel Müddessir, kum feenzir ve Rabbeke fekebbir ve siyabeke fetahhir verrucze fehcur ve la temnün testeksir ve li Rabbike fasbir.” Sadakallahul aziym. (Müddessir; 1-6)
Önce “ya eyyühel Müzzemmil” diye seslenmişti, şimdi “ya eyyühel Müddessir” diye seslendi: Ey Bürünen! “Ey Müddessir, ey bürünmüş olan! Kalk da uyar. Rabbinin yüce azametini fark et. Elbiseni arındır. Rucz’den, her türlü şirk’ten kaçın. Çoğu/çokluğu isteyerek ihsan yapma. Rabbin için sabret.” Ayetler günümüze (bize) nasıl bir mesaj veriyor onu görmeye çalışalım.
Ayet bize diyor ki: Ey Bürünen; Ey, Ahsen-i Takviym hali Esfele Safiliyn ile bürünmüş olan! Ahsen-i Takviym fıtratı formatla (İz Düşüm Dosyalarıyla) örten, Kul Elbisesi’nin üstünü necis ve kir bir algıyla örten; İnsan-29 gereği ama İnsan-30 idrakıyla Rabbine yönelmek üzere kalk! Müddessir Suresi geldiğinde İnsan Suresi henüz nazil olmamıştı. Tamam, ama günümüzde sureler mevcut ve muhatap biziz. Biz bizim imkânlarımıza göre de bir mana ve bilgi çıkarmalıyız. Birisi budur: İnsan-30 idrakıyla İnsan-29 gereği Rabbine yönelmek üzere kalk yani davran… Kişinin kalkması için yani Nefs-i Levvameye girmesi için “Eşhedü en la ilahe İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Rasuluhu” demesi, “ben talibim” demesi, onun Efendimiz’in kıyıcığına gelmesine yetiyor. Ama yol ilerliyor; şimdi ona AĞIR BİR SÖZ ilka edildi; üstündeki kiri, esas örtüyü öğrendi, ciğeri yanmaya başladı. “Ey ciğeri yanan, yani Ey Ahsen-i Takviym hali Esfele Safiliyn kiri ile örtmüş, o kire bürünmüş olan kalk, çünkü sana yeni bir idrak lazım!”
Bu kalkış normal bir kalkış değildir. Artık bir idrakla kalkılır. O İnsan-30 idrakıdır. O idrakla İnsan-29 gereği kalkıp davranacaksınız…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER