Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Misafir Kalem

AFYONKARAHİSAR’IN KIRKPINARI-KARAADİLLİ YAĞLI GÜREŞLERİ / Tarık ÖZAŞKIN

Allah Allah İllallah
Hayırlar gele inşallah
Pirimiz Hamza Pehlivan
Aslımız neslimiz pehlivan

İki yiğit çıkmış meydana
İkisi de birbirinden merdane
Biri ak biri kara
İkisinin de zoru para

Alta geldim diye erinme
Üste çıktım diye sevinme
Alta düşersen apış
Üste çıkarsan yapış

Vur sarmayı kündeden at
Gönder Hz.Muhammet’e salavat
Seyirttim gittim pınara
Allah her ikinizinde işini onara

Kırkpınar Başcazgırı Balıkesirli Şirin Mustafa (Mustafa Şirin), her yıl olduğu gibi Mayıs ayının son pazarı Şuhut’un Karaadilli Kasabasındaydı. İki hafta sonra Edirne Sarayiçi’nde güreşlerin başında olacaktı. Binlerce güreşseverin heyecan ve merak dolu bakışları arasında pehlivanları önce çayıra davet etti sonra teker teker tanıtmaya başladı. Pehlivanların namlarını, lakaplarını, memleketlerini ve o güne kadar elde ettiği başarıları manilerle anlatıyordu. Geçen yılın başpehlivanı Ordu’lu Davut Yılmaz’ı tanıtırken şöyle söylüyordu;
”Pehlivan Pehlivan….
Yaylalardan gelir kese kese yoğurt
İşte huzurunuzda Ordu’lu Davut.”
Cazgır Şirin Mustafa megafonla pehlivanları anlatırken adı okunan pehlivan önce mütevazi şekilde ellerini havaya kaldırır,ardından göğsüne koyarak seyircileri selamlardı. Takdim faslı bittikten sonra eşleşen pehlivanlar çayırın bir köşesinde güreş tutarken davul zurna ekibi güreş havaları çalmaya başlardı. Kıran kırana geçen müsabakaların son ayağında başpehlivanlık güreşi yapılırdı. Finale kalan iki pehlivan kozlarını paylaşır ve hava kararmadan o yılın Karaadilli Başpehlivanı seçilmiş olurdu. Güreşleri izlemek üzere Karaadilli’ye gelen binlerce insan, güzel hatıralar eşliğinde geldikleri şehirlere geri dönerdi.
Artık bu sahneler çok gerilerde kaldı. Karaadilli er meydanı 21 yıldır sessiz. Bir zamanlar üstünde başpehlivanları güreş tuttuğu yeşil çayırlar hüzünlü. Otoriteler tarafından ”Kırkpınar’ın son provası” olarak kabul edilen Karaadilli Yağlı Güreşleri eski ihtişamlı günlerine hasret.Modern hayata yenik düşen nice geleneğimiz gibi Karaadilli Yağlı Güreşleri de unutulmaya yüz tuttu.
Dünyada ”imparatorluk” kurma başarısı göstermiş bir kaç milletten biri olan Türk Milleti, muhteşem askeri dehası sayesinde varlığını ve gücünü asırlardır sürdürmeyi başarmıştır. Kimi stratejistlere göre Türkler ”asker millettir”. Böyle bir milletin hayat tarzı da askerliğe göre biçimlenmiştir. Türklerin ”ata sporları” aynı niteliği gösterir, cirit ve ok atma, ata binme, kılıç, dağ ve tepelere tırmanma, güreş… Bütün spor branşlarının savaş eğitimine, askeri hazırlığa ve vücut sağlığına dönük olması tesadüf değildir.
Diğer milletlerde de güreşe benzeyen spor dallarının olduğunu görüyoruz. Bazı araştırmacılara göre güreşin anavatanı Roma-Bizans. Homer’in İlyada ve Oduseus’undan öğrendiğimiz kadarıyla ilk çağlardan beri pek çok kavimde olduğu gibi Yunanlılarda da güreş var. Ancak onlardaki güreş, kum üzerinde neredeyse çırılçıplak insanların para için yaptıkları bir kavgadan ibaret. Oysa bizdeki ”karakucak” ve ”yağlı güreş”, belli kuralları olan, mertliğe ve centilmenliğe dayanan, yüksek ahlak ve fazilet duygusu aşılayan, para için yapılmayan bir spor dalıdır. Antik olimpiyat oyunlarında vahşi bir gösteri şeklinde tezahür eden güreş, bizde bambaşka bir niteliğe bürünür. Onların aksine bizde pehlivanlar diz kapaklarının üstünden göbeklerinin altına kadar olan bölge ”kısbet” adı verilen giysiyle örtülür. Cazgır ”Allah Allah” diye güreşi açar. Davul zurna ”cenk havası” çalarken pehlivanlar helalleşir, birbirine başarı diler. Dede Korkut Destanlarında güreşin izlerine rastlıyoruz.
”Güreş” Orta Asya’da var, batıya geldikçe Selçuklu ve Osmanlı’da da var. Osmanlı Padişahlarının güreşe ne kadar önem verdiklerini, bugünkü ”kulüp” anlamında ”güreş tekkeleri” kurduklarını, cülüs törenlerinde, düğünlerde güreş tertip ettiklerini kaynaklardan okuyoruz. Bu itibarla şunu açıkça ifade edebiliriz; güreş, hele yağlı güreş Türk’ün öz malıdır.

Şuhut ve çevresinde güreş geleneği bir hayli eskilere dayanır. Bölgeyi yurt edinen Türkmen boyları yılın belli günlerinde, düğün ve sünnetlerde güreş tutmuş ve bir geleneğin oluşmasını sağlamışlardır. Şuhut’ta sadece Karaadilli’de değil, Atlıhisar ve Balçıkhisar’da da yaygın şekilde karakucak güreşi yapılırdı. Yörenin yaşlıları; Antalya, Muğla ve Burdur’dan gelen göçebe Yörüklerin Kumalar Dağındaki yaylalarda konakladıklarını, yerli halka güreş sevgisi aşıladıklarını anlatırlar.
Karaadilli Güreşlerinin başlangıcı kabul edilen olay; Kasaba halkından Mehmet Emel’in (Kamit Ağa) çocuklarının sünnet düğününde ilk kez tanınmış pehlivanlara güreş tutturmasıdır. Sünnet sırasında güreşe gösterilen ilgi, Kasaba ileri gelenlerinin dikkatini çeker. Nihayet 1950 yılında Adilspor Başkanı Ali UÇAR, dernek tüzüğüne ”…kulüp yağlı güreş müsabakası düzenler” maddesini koyarak güreşleri resmen başlatır. Son derece zeki bir insan olduğu söylenen Ali UÇAR, Karaadilli güreşlerini Tarihi Kırkpınar Güreşlerinin bir hafta öncesine koydurarak bu iki organizasyonu yan yana getirmeyi başarır. Öyle ki Kırkpınar’a hazırlanan pehlivanlar birbirlerini son kez Karaadilli’de görüp tartabilecektir.Bu hamle sayesinde Karaadilli ”Türkiye’nin 2. Kırkpınarı diye adını duyurmayı başarır.
Karaadilli Yağlı Güreşleri 1950’den 1990’lara kadar büyük ilgi ile takip edilir. Türkiye’nin tanınmış bütün pehlivanları Karaadilli’ye gelir ve güreş tutarlar. Nice pehlivan ilk güreşini burada yapmış,çıraklık ve kalfalık dönemini burada geçirmiştir.
Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu Milli Güreşçi Hasan Güngör (Denizli Acıpayamlı) anlatıyor;
”Ramazan Güngör’le Afyon’un Şuhut Kazası’nın KARAADİLLİ Yağlı Güreşlerine katılmak için trenle yola çıktık ve Afyon’a geldik. Bir otele yerleştik. Sabah kalktık, bir çorba içelim ve Şuhut’a gidelim, diye konuştuk. Ama ikimizde yavaştan alıyoruz ve bir türlü harekete geçemiyoruz. Ramazan Güngör “çorba içelim diyorsun ama kalkmıyorsun” dedi. Ben “hiç param yok” dedim. O da “bende de yok” dedi. Nihayet Şuhut’a gitmek üzere yola çıktık. Ama hiç paramız yok. Bir kamyon geldi. “Yol parasını güreşten sonra verelim” dedik ve şoför kabul etti. Kamyon sahibi bizi yaş ve vücut olarak küçük gördü ve “sizin güreşme zamanı geçti. Küçük boy güreşler bitti. Orta boy güreşler başladı. Oturun güreşleri seyredin, sizden para filan istemiyorum” dedi.
Ramazan orta boya girdi ve birinci oldu. Parayı hak etti. Baş güreşlere 5 kişi çıktı, ben de başta güreştim. Herkes bana baktı “bu kim?” dediler. Güreşe başladık. Rakiplerimi yendim ve Başpehlivan oldum. Yendiğim güreşçi başladı ağlamaya , “nasıl yenildim?” diye. Sonra yanıma geldi, “senin adın ne?” diye sordu. Ben de “Çöp Hasan” dedim.” Ben senin namını duydum. Neden söylemedin?” dedi. Netice paramızı aldık ve Karaadilli’den ayrıldık.
(Hüdaverdi Akbeyik, Dedahaber.com, 25.03.2019).
Karaadilli Lisesi müdürlerinden emekli öğretmen Yaşar Şen anlatıyor;
“Sındırgılı Mehmet Ali Yağcı ile İzmirli Kara Ali (Ali Çelik) başpehlivanlık için güreşe tutuştular. İkisi de Kırkpınar başpehlivanlarından. Mehmet Ali Yağcı 3, Kara Ali 2 kere Kırkpınar başpehlivanı oldular. Gün batmak üzere fakat bir türlü yenişemiyorlar. Oyun üstüne oyun deniyorlar ama ikisi de müthiş usta. Sonunda Mehmet Ali Yağcı, Kara Ali’nin kısbetini parmağıyla deldi. Tabi elini dizine vurarak yerden kalktı, bu “yendim” demektir. Ama Kara Ali itiraz ediyor, öyle olmaz, güreşe devam etmek lâzım, gel, diye bağırıyor. Hakemler kural gereği Mehmet Ali Yağcı’yı başpehlivan ilan ettiler. Yağlı güreşte kısbeti yırtılan pehlivan mağlup sayılır. Fakat Kara Ali hiç oralı değil. Nihayet Mehmet Ali Yağcı şöyle dedi;
-Ben her güreşe yeni kısbetle çıkıyorum.
Kara Ali yenilgiyi kabul etti.”
Karaadilli Yağlı Güreşlerine Kimler Katıldı?
İrfan Atan-Adil Atan (Adapazarı), Ordulu Mustafa Bük, İzmirli Kara Ali Çelik, Denizlili Hasan Güngör, Manisalı Arap Mustafa Yıldız, Ordulu Davut Yılmaz, Hasan Acar-Sabri Acar (Bandırma), Muğlalı Mehmet Güçlü, Hüseyin Çokal (Denizli), Hamza Dalkın(Tokat), Hasan Şahin (Denizli), Turan Şahin, Hüseyin Yiğit (Antalya), Aydın Demir (Karamürsel), Ahmet Taşçı (Karamürsel), İstanbullu Koca Sabri, Çanakkaleli Mahmut Keskin, Şaban Filiz (Vize), Mustafa Filiz, İstanbullu Akif Dağdeviren, İbrahim Gümüş (Balıkesir), Kemal Tokmak (Antalya), Antalyalı Sarı Mehmet Öztürk, Ayhan İnce (Antalya), Saffet Kayalı (Balıkesir), Ramazan Çatal (Fethiye), Sezai Kanmaz (Adapazarı), Recep Gürbüz (Antalya), Muharrem Kurt (Antalya), Mehmet Ogan (Antalya), Kaplan Yapar (Van), Yörük Mehmet (Manisa), Nazmi Uzun (Babaeskili), Mehmet Ali Yağcı (Balıkesir), Dinarlı Mehmet Pehlivan, Recep Kılıç (Hatay), Reşit Karabacak (Erzurum), Ramazan Güngör (Denizli), İsmail Ogan(Antalya), Haydar Çavuşoğlu (Afyon), Ekrem Parlayan.
Kırkpınar’da Başpehlivan olan güreşçilerin tamamı Karaadilli’ye gelerek güreş tuttu. Sadece İbrahim Karabacak Karaadilli’ ye geldiği halde çayıra çıkmayıp seyircilerle birlikte müsabakaları izledi.
Karaadilli Adilspor Kulüp Başkanları:
Burada ismi geçenler, Karaadilli’de bütün spor dallarının ve özellikle yağlı güreşlerin tanıtımı ve gelişimi konusunda büyük emek harcamış kıymetli insanlardır. Yağlı güreşleri başlatan Ali Uçarcı, kasabaya modern bir güreş sahası ve 5000 kişilik tribün kazandıran Ali Alper, güreşlerin tanıtımı ve dışa açılması konusunda büyük emek harcayan Ahmet Tunca; ön plana çıkan başkanlardandır.
Adilspor Kulüp Başkanları;
Hüseyin Doğan
Ali Uçarcı
Hasan Durak
Ahmet Çolak
Hüseyin Bozkuş
Musa Uçarcı
Mustafa Çelik
Ali Alper
Mehmet Yıldız
Ali Durak
Süleyman Çelikkol
Nuri Özçelik
Mustafa Şentürk
Ahmet Tunca
Mehmet Taşpınar
Adil Koç
Adil Uçarcı
Veli Yaman
Bayram Ali Özcan
Ali Yıldız
Ali İhsan Çolak
Karaadilli”ye gelen ünlü cazgırlar;
Mustafa Şirin
Mehmet Şirin (Denizlili)
Osman Filiz
Mehmet Güzelbeyli
Şükrü Kayabaş
Osman Şener
Karaadilli Güreş Ağaları;
Abbas Bağır
Kayhan İzmirlioğlu(eski İscehisar Belediye Başkanı)
Mustafa Şentürk
Tercüman Gazetesi ve Ali Gümüş
Ülkemizde ”güreş basını” denince ilk akla gelen isim Ali Gümüş’tür. (1940-2015) Rahmetli Ali Gümüş,Türkiye’nin neresinde bir güreş organizasyonu varsa mutlaka gitmiş ve yazmıştır. Aynı şekilde Güreş Milli Takımlarını dünya çapındaki şampiyonalarda ve turnuvalarda takip eden duayen gazeteci Ali Gümüş, yıllarca Karaadilli güreşlerini izlemiş ve Tercüman Gazetesi’nde yazmıştır.
Hem kendi, hem de gazetesi adına kısbet yaptıran Ali Gümüş, bunları her yıl Karaadilli’ye göndermiştir. Ulusal ve yerel basın adına Karaadilli Yağlı Güreşlerini takip eden diğer isimler ise; Ahmet Tunca, Fatih Gümüş, İbrahim Yüksel, Hacı Veli Gürsoy, Ömer Faruk Aktin, Ramazan Acar olmuştur.
Pehlivanlar güreşler başlamadan bir kaç gün önce Kasabaya gelir ve durumu müsait olan aileler tarafından ya da köy odalarında misafir edilirdi.
Cazgırlar ilgi çekici mani ve tekerlemeler söyleyerek ortamı güreşe hazırlardı. Pehlivanlar güreşin yapılacağı gün yağlanır ve aynı gün akşam üzeri Ortaokulun arkasında kurulan çadırda sıcak su ile temizlenirdi.
Tüm zamanların seyirci rekoru 1965 yılında kırıldı. O yıl yapılan güreşlere yurdun çeşitli bölgelerinden 35.000 güreşsever katıldı. Güreşlere ortalama 75-80 pehlivan iştirak etti. Karaadilli’de güreş heyecanı 15 gün önceden başlardı. Son hafta Kasaba adeta tüccar ve seyyar satıcı akınına uğrardı. Bir hafta süren panayırda giysi, ev eşyası, yiyecek, içecek ve çeşitli gıda maddelerinin satılır, eğlenceler düzenlenirdi. ”Kasnakçı” tabir edilen oyun oynatıcılar, lunapark, çarpışan arabalar, dönme dolap, dondurma satıcıları misafirlerin ilgisini çekerdi.
Güreşler ”köy tarlası” adı verilen ve Kasabanın ortak malı olan alanda yapılırdı.
Hakem heyetinde eski pehlivanlar görev yapardı. Bir zamanlar Karaadilli’de güreşmiş olan Mehmet Ali Yağcı aktif güreş hayatını bitirdikten sonra burada hakem heyeti başkanlığı yaptı.
Karaadilli Er Meydanı en son 1999 yılında yağlı güreşlere şahit oldu. Ve o günden bugüne tekrar coşkulu kalabalıklara, cazgırların manilerine, pehlivanların oyunlarına hasret, yeniden hatırlanacağı günleri bekliyor.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti