Bir rivayette, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den sadece beş hadis rivayet etmiş olan Ebû Amr Süfyân İbni Abdullah es-Sekafî radıyallahu anh diyor ki;
-”Yâ Resûlallah! Bana İslâm’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sorma ihtiyacı duymayayım,” dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu ( Müslim, İmân 62; Nesâî, es-Sünenü’l-kebir, VI, 458; İbn Hibban, Sahih, III, 221; Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, VIII, 69)
Süfyân İbni Abdullah isteğini “Bana İslâm’ı anlat” diye Peygamber Efendimiz’e iletmemiş, “İslâmiyeti bana öylesine tarif et ki, bir daha senden başkasına sorma ihtiyacı duymayayım” diye arz etmiştir. Bu durum, bir yandan son derece özlü, açık ve kapsamlı bir cevap isteği, bir yandan da Hz. Peygamber’den, yirmi yılı aşkın peygamberlik süresince ortaya koyduğu İslâm ahkâmının özünü, özetini yapmasını istemek demektir. Bu bakımdan bu istek, sade bir tarif isteğinin çok ötesinde ve son derece anlamlı bir istektir.
Peygamber Efendimiz bu anlamlı ve zor isteği, “Allah’a inandım de, sonra dosdoğru ol”diye iki cümle ile yerine getirmiştir. Hadisin bir başka rivayetinde cevap, “Rabbim Allah’tır de, sonra dosdoğru ol!”şeklindedir. (Bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12; Dârimî, Rikak 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 413; Hâkim, Müstedrek, IV, 313)
Rabbimiz Allah’tır deyip istikamet üzere/dosdoğru olanlar Kur’an-ı Kerim’de şöyle müjdelenirler:
(Ey mü’minler!) Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de sonra (kulluk görevlerinde ve işlerinde) istikamet üzere (dosdoğru) olanlar var ya, onların üzerlerine (ölümleri anında) melekler inerler de: “(İlerisi için) korkmayın, (bıraktığınız evlat ve ailenizden de) endişe etmeyin, size söz verilen cennetle sevinip neşelenin. Biz dünya hayatında da, âhirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan, çok merhamet eden (Allah’)tan bir ağırlama olarak canınızın çektiği şeyler orada sizindir ve orada sizin için (her) istediğiniz şey vardır.” (derler.). (Fussilet 41/30-31-32) (Krş: Ahkâf 46/ 13-14)