Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

BİZİM OLAN ADALAR DENİZİ

Ege Denizindeki adalar, Türk Milletinin yüreğinde, küllenmiş yaradır. Çünkü, uzun yıllar Ege Denizi, deyim yerindeyse, bir Türk Gölü olmuş ve bu denizin iki yakası da, Osmanlı-Türk egemenliği altında bulunmuştur. Dolayısıyla, Anadolu’dan ve Kafkasya’dan gönderilen binlerce Türk, Ege Adalarına iskân edilmişlerdir. Türk Milleti Ege Adalarını, kan dökerek, şehit vererek işgal etmiştir, fakat bu adalar, maalesef savaş yapılmadan, yenilgiye maruz kalmadan elimizden çıkmış; İkinci Dünya Savaşından sonra, yine kan dökülmeden sahip olunabilecek iken, gerekli ilginin gösterilmeyişi yüzünden tamamen kaybedilmiştir.
Ege Denizi’nin, bütün öteki denizlere oranla, çok farklı bir yapısı vardır. 214 bin km. karelik bir alana sahip olan bu iç denizde, 3000 dolayında irili ufaklı ada ve adacıklar bulunmaktadır. Bu yönüyle Ege’nin eski adı “Adalar Denizi”dir. Denizin en güneyinde bulunan Girit Adası, Türk tarihi için başlı başına bir efsanedir. Vaktiyle bu ada, gerçek bir Türk adası konumunda bulunuyor iken, siyasi hatalar yüzünden kaybedilmiştir. Oysa Girit, düşmana karşı uzun bir süre direnmiş, ama sonunda elden çıkmıştır. Buna rağmen bugün hala kulaklarımızda, o dönemin milli sloganı çınlamaktadır: “Girit bizim canımız, Feda olsun kanımız!”…
Ege’deki belli başlı adaları şöyle tasnif edebiliriz:
1. Trakya Adaları: Ege’nin kuzeyinde yer alan şu adalar; Taşoz, Semadirek, Gökçeada, Bozcaada ve Limni.
2. Kiklat Adaları: Yunanistan’ın Mora yarımadasının doğusunda yer alan; Andros, Tinos, Siros, Mikanos, Maksos, Poros, Amorgos, Santorin, Anaafi, Milos ve Sifnos.
3. Kuzey Sporat Adaları: Orta Yunanistan’ın kıyıları önünde bulunan; Kiatos, Skopolos, Alonisos, Pelagos, Skiros ve Eğriboz.
4. Doğu Sporat Adaları: Midilli, Sakız ve Sisam.
5. Oniki Adalar: Bu kümedeki adalara Güney Sporat Adaları da denilmekte olup, Anadolu kıyılarına yakın olan bu adalar şunlardır: Rodos, Kasot (Kaşot), Karpethos (Kerpe), Aliminya (Limoniye), Simi (Sömbeki), Tilos (İlyaki), Nisiros (İncirli), Mandraki (Yalı Adası), Kos (İstanköy), Astropalya (Koç Baba), Kalimnos (Kilimli), Levos (Leros), Lipos (Lipso), Chalke, Kharki (Herke), Patmos ve Meis.
Ege Adaları, tarihin eski çağlarından bu yana, her zaman yerleşim bölgeleri olmuştur. Bu adalar, denizde Asya ile Avrupa arasındaki köprü görevini yapmışlardır.
1523 yılından itibaren, tüm Ege Denizi, bir Türk İç denizi halini almıştı. Burada altını çizmek istediğimiz husus şudur: Türkler, Adaları Yunanlılardan almış değildir. Ama bugün bu Adalar, maalesef Yunanistan’ın elindedir!. Adalar’ın Türk hakimiyeti altına girmiş olması, burada yaşayan insanları huzura kavuşturmuştur. Zira asırlardır, sürekli saldırılara maruz kalan Adalar’da yaşayan insanlar huzursuz olmuşlardır. Adalar’ın 400 yıl süreyle Türk hakimiyetinde bulunduğu dönem esaslı incelenmelidir.
Benim kanaatimize göre, Osmanlı yönetimi, Adalar’daki Türk nüfusunu arttırmamakla hata etmiştir. Üstelik, Adalar’da yaşayan bütün halka, kendi dinlerini ve dillerini koruma, kendi dillerinde eğitim yapabilme hakkını vermişler; bu Adalar’daki Ceneviz, Venedik, Bizans ve Malta şövalyeleri geleneklerinin sürdürülmesine imkan tanımışlardır. Ege Adalarını, bir vilayet biçiminde yöneten Osmanlı Devleti, Adalar’da yaşayan halklardan seçilen 12 kişilik bir meclise, Adalar’ı yönetme yetkisini vermiştir. Oniki Ada deyimi, işte bu oniki kişiden oluşan meclisten kaynaklanmaktadır.
Osmanlı Devleti, Adalar’da sistemli bir Türkleştirme ve Müslümanlaştırma politikası uygulamamıştır. Her adadan belirli bir miktar vergi alınmış ve yönetimiyle fazla ilgilenilmemiştir! Mahalli idarelere Türkler yerleştirilmiştir. Sadece Adalar’ın muhafazası için kalelerde bir miktar asker görevlendirilmekle yetinilmiştir. Yunanistan ise, her dönemde Adalar’daki Rum sayısının arttırılması politikası izlemiş ve bunda başarılı olmuştur! Adalar’daki kent merkezlerinde genellikle Türkler oturmuşlar, Rumlar ise, kırsal kesimlerde yerleşmişlerdir. Daha sonra, Osmanlı İmparatorluğu’nda yapılan idari düzenlemede Adalar Kaptan paşalığa bağlanmıştır. Bilahare, Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaletine bağlı bir sancak haline dönüştürülmüş; 1867’deki idari düzenlemeyle Rodos, Sakız, Midilli ve Limni’den oluşan 4 vilayet tespit edilmiş, vilayet merkezi de Sakız ile Rodos arasında sık sık yer değiştirmiştir. Osmanlı döneminde Adalar, büyük bir canlılık kazanmış ve hızla gelişmiştir.
Ecdadımız, egemen olduğu her yerde olduğu gibi, Adalar’da da önemli yatırımlarda bulunmuş ve binalar inşaa etmişlerdir. Hanlar, hamamlar, camiler, medreseler, çeşmeler bunlar arasındadır… Antalya’nın burnunun dibindeki minik Meis Adası bile, Osmanlı devrinde, önemli fonksiyonlar icra etmiştir. Bu adada yaşayanlar, Osmanlılar adına Akdeniz sahillerimizdeki ormanları işletmişlerdir. Antalya’ya bağlı Kaş ilçesinden Meis’e, Meis’ten Kaş’a gidiş gelişler yoğunlaşmış, bu iki yerleşim yerinde yaşayan insanlar, adeta akraba gibi olmuşlardır. Bugün, Türkiye haritasında burnumuzun dibinde görülen Meis, Rodos, Sakız, Sisam vb. gibi adaları gördükçe, bu adaların nasıl olup da, Yunanistan’a bırakılmış olduğuna şaşmamak ve üzülmemek elde değildir!…
1821 yılında vuku bulan Mora isyanında Sakız ve Sisam adalarıyla birlikte Rodos da Osmanlı Devleti’ne karşı isyan bayrağı açmıştır. Osmanlı’lar isyanı bastırmışlardır ama; bu kez İngiltere, Fransa ve Rusya, Mora Yarımadası ile birlikte, bazı Ege Adalarını da himayeleri altına almışlardır. Nitekim bunun devamı olarak 1830 yılında tam bağımsız bir Yunanistan kurulmuş, birçok yerleşim birimi ve Yunanistan, Osmanlı Devleti’nden ayrılmıştır. Bugün olduğu gibi Avrupa, Türkler’in karşısındaydı ve Yunanistan’ı kayırıyordu. Üstelik Rusya da arkalarındaydı. Osmanlı devleti ise, birçok cephede birden (Yine bugün olduğu gibi) mücadele veriyordu.
Yunanistan şımardıkça şımarmış; ele geçirdiği topraklara Teselya’yı ve Ege’deki bazı adaları da eklemişti. O arada Girit’e, önce özerklik sağlamış, ardından da ilhak etmişti. Osmanlı devleti, müsamahakar politikalar sonunda başını iyice derde sokmuştu. Balkan bozgunu ve Birinci Dünya Savaşındaki yenilgiler, pek çok ecdat toprağıyla birlikte, Adalar’ın da elimizden çıkmasına yol açmıştı. Nihayet Sevr anlaşması ile Adalar’ın yeni sahipleri de belli olmuştu. Adalar İtalyanlar’ındı!… 1925 yılında Adalar’daki Türkler’i İtalya tabiiyetine geçmeye zorlayan İtalyan’lar, Türkler’in Anadolu’ya göç etmelerine neden olmuştur.
İtalyanlar, İkinci Dünya Savaşında mağlup olunca, 10 Şubat 1947 tarihinde Paris’te imzalanan barış anlaşması uyarınca Adalar, Yunanistan’a verilmiştir. Adalar, İtalyanlar tarafından Türkler’den gaspedilmişti ama, savaştan hemen sonra Yunanistan Adalar ile ilgili yoğun bir kampanya başlatmış, Adalar’ın kendilerine verilmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak, Türkiye’den korkuyorlar ve mücadeleyi tek başlarına yapmayı göze alamıyorlardı. Bunun için yine Avrupalı dostlarına başvurmuşlar, Rusya’yı da yanlarına alarak başarıya ulaşmışlardı.
Ada Türkleri’nin önemli bir kısmı Türkiye’ye, özellikle İzmir ve Ege sahillerindeki yerleşim birimlerine göç ederlerken; bir kısmı da İtalyan tebası olduklarından, İtalya’ya göç ettiler. Buna rağmen bugün Adalar’da, binlerce Türk yaşamaktadır. Türkler’e, Ege’deki Adalar’ın hepsinde de rastlamak mümkündür. Bu rastlantı, özellikle Rodos ve İstanköy ‘de yoğun biçimde görülmektedir. Ne yazık ki Yunan yönetimi iş başına geldikten sonra, Türkler’in malları da toprakları da ellerinden alınmış, onlara işlemek üzere küçük toprak parçaları bırakılmıştır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti