30 Ocak 2013 Çarşamba 02:00:00
İbn-i Arabî -kuddise sirruh- şöyle der:
Kâinât manzûmesi, O’nun nûrundan bir kıvılcımdır. Eğer Âdem aleyhisselâm’ın toprağına Rasûlullâh’ın toprağından bir nasîb konmasaydı, Âdem aleyhisselâm’ın tevbesine icâbet olunmazdı. Vaktâki Âdem aleyhisselâm, Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’i, duâsına vesîle kıldı; kınanmaktan kurtuldu. O yüce Rasûl, İbrâhim aleyhisselâm’ın sulbüne intikâl eyledi; ateş ona serin ve selâmet oldu. O yüce inci, İsmâil aleyhisselâm’ın sedefine girince, nâmına göklerden kurbanlık bir koç indirildi.”
Ey Rasûlüm!) Sen onların içinde iken Allâh, onlara azâb edecek değildir!..” (el-Enfâl, 33)
Sevgili Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam Allah-ü Teâla’nın nuru olduğu gibi aynı zamanda da ruhudur. Çünkü Yüce Allah kendi ruhundan O’na ruh vermiş; o ruhtan da bütün ruhları yaratmış ve alemlere hayat vermiştir. Onun için O’nun ruhu bütün ruhların babasıdır, yani “Ebul Ervah”tır.
“Yâ sîn- Ey insan” (Yasin suresi ayet: !) hitabının muhatabı da odur. Yine Tin suresinde “Legad halegnel insâne fi ahseni tegvîm” “Biz insanı en güzel biçimde ve kıvamda yarattık” ayet-i kerimesinde en güzel surette yaratıldığı ifade edilen insanda Hz. Muhammed’dir. Ve O’nun şahsında insanoğludur.
Yine İsra suresi 70. Ayette buyrulduğu gibi : “Velegad kerremnâ benî âdeme…” “Biz Âdemoğlunu mükerrem kıldık.” “Aslıhu nûr cismuhû Âdem, Velegad kerremnâ ben”i Âdem” ifadesinin muhatabı da yine O’dur.
O SEBEB-İ MEVCUDATTIR
Cenâb-ı Allah bütün mevcudâtı, âlemleri, felekleri O’nun yüzü suyu hürmetine yaratmıştır. Bu gerçeği bir hadis-i kutside Yüce Allah şöyle ifâde eder:
“ Levlâke levlâk lemâ halegtül eflâk” (Sen olmasaydın felekleri yaratmazdım)
O bütün mevcudatın özü, çekirdeği ve mayasıdır. Bu sebeple Sebeb-i Mevcudattır. Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) ”Allah’ım! Sen’den sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve Senin sevgine ulaştıracak ameli istiyorum. Allah’ım! sevgini bana nefsimden, ailemden, malımdan ve soğuk sudan daha hayırlı kıl.”(Tirmizi, Davat,72) diye dua etmiştir.
ÜMMETİM ÜMMETİM!…
Rivayet edilmiştir ki; Nebi (S.A.V.) Mirac’a ulaştığında Allah (C.C.) şöyle buyurur:
– Yâ Muhammed! Bütün mahlûkatı senin için yarattım. Seni de kendim için yarattım. Hepsi de benim rızam, talep etmektedirler. Ben ise senin razı olmanı dilerim. Hepsi benden (istemektedirler) tâlibdirler. Sen ise benim matlubumsun! İste, verile! (yani iste her ne istersen verilecektir) Nebi (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurur:
– ALLAH’ım, sana babam, anam için dua etmiyor, fakat “Ümmetimi ümmetimi (kurtar diye) yalvarıyorum. Allah (C.C.) şöyle buyurur:
– Yâ Muhammed! Ben Allah’ım, Latifim, sen Nebisin, Şerifsin, ümmetin kavmi zaiftir. (ümmetin zayıftır) LATİF ile ŞERİF arasında ZAİF/ZAYIF nasıl gözetilmez.
– Yâ Muhammed! Sen “ÜMMETİM! ÜMMETİM!” diye çağırıyorsun! Ben “RAHMETİM RAHMETİM” diye nida ediyorum:
– (ve rahmetî vesiat külli şey’in” (A’raf–156)
“Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır”
Allah’ı sevmenin yolu peygamberi sevmekten ve Onun yolunu takip etmekten geçmektedir.
Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
(Al-i İmran,3/31)
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran,3/31)
İbn-i Arabî -kuddise sirruh- şöyle der:
Kâinât manzûmesi, O’nun nûrundan bir kıvılcımdır. Eğer Âdem aleyhisselâm’ın toprağına Rasûlullâh’ın toprağından bir nasîb konmasaydı, Âdem aleyhisselâm’ın tevbesine icâbet olunmazdı. Vaktâki Âdem aleyhisselâm, Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’i, duâsına vesîle kıldı; kınanmaktan kurtuldu. O yüce Rasûl, İbrâhim aleyhisselâm’ın sulbüne intikâl eyledi; ateş ona serin ve selâmet oldu. O yüce inci, İsmâil aleyhisselâm’ın sedefine girince, nâmına göklerden kurbanlık bir koç indirildi.”
Ey Rasûlüm!) Sen onların içinde iken Allâh, onlara azâb edecek değildir!..” (el-Enfâl, 33)
Sevgili Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam Allah-ü Teâla’nın nuru olduğu gibi aynı zamanda da ruhudur. Çünkü Yüce Allah kendi ruhundan O’na ruh vermiş; o ruhtan da bütün ruhları yaratmış ve alemlere hayat vermiştir. Onun için O’nun ruhu bütün ruhların babasıdır, yani “Ebul Ervah”tır.
“Yâ sîn- Ey insan” (Yasin suresi ayet: !) hitabının muhatabı da odur. Yine Tin suresinde “Legad halegnel insâne fi ahseni tegvîm” “Biz insanı en güzel biçimde ve kıvamda yarattık” ayet-i kerimesinde en güzel surette yaratıldığı ifade edilen insanda Hz. Muhammed’dir. Ve O’nun şahsında insanoğludur.
Yine İsra suresi 70. Ayette buyrulduğu gibi : “Velegad kerremnâ benî âdeme…” “Biz Âdemoğlunu mükerrem kıldık.” “Aslıhu nûr cismuhû Âdem, Velegad kerremnâ ben”i Âdem” ifadesinin muhatabı da yine O’dur.
O SEBEB-İ MEVCUDATTIR
Cenâb-ı Allah bütün mevcudâtı, âlemleri, felekleri O’nun yüzü suyu hürmetine yaratmıştır. Bu gerçeği bir hadis-i kutside Yüce Allah şöyle ifâde eder:
“ Levlâke levlâk lemâ halegtül eflâk” (Sen olmasaydın felekleri yaratmazdım)
O bütün mevcudatın özü, çekirdeği ve mayasıdır. Bu sebeple Sebeb-i Mevcudattır. Sevgili peygamberimiz (s.a.s.) ”Allah’ım! Sen’den sevgini, Seni sevenlerin sevgisini ve Senin sevgine ulaştıracak ameli istiyorum. Allah’ım! sevgini bana nefsimden, ailemden, malımdan ve soğuk sudan daha hayırlı kıl.”(Tirmizi, Davat,72) diye dua etmiştir.
ÜMMETİM ÜMMETİM!…
Rivayet edilmiştir ki; Nebi (S.A.V.) Mirac’a ulaştığında Allah (C.C.) şöyle buyurur:
– Yâ Muhammed! Bütün mahlûkatı senin için yarattım. Seni de kendim için yarattım. Hepsi de benim rızam, talep etmektedirler. Ben ise senin razı olmanı dilerim. Hepsi benden (istemektedirler) tâlibdirler. Sen ise benim matlubumsun! İste, verile! (yani iste her ne istersen verilecektir) Nebi (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurur:
– ALLAH’ım, sana babam, anam için dua etmiyor, fakat “Ümmetimi ümmetimi (kurtar diye) yalvarıyorum. Allah (C.C.) şöyle buyurur:
– Yâ Muhammed! Ben Allah’ım, Latifim, sen Nebisin, Şerifsin, ümmetin kavmi zaiftir. (ümmetin zayıftır) LATİF ile ŞERİF arasında ZAİF/ZAYIF nasıl gözetilmez.
– Yâ Muhammed! Sen “ÜMMETİM! ÜMMETİM!” diye çağırıyorsun! Ben “RAHMETİM RAHMETİM” diye nida ediyorum:
– (ve rahmetî vesiat külli şey’in” (A’raf–156)
“Rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır”
Allah’ı sevmenin yolu peygamberi sevmekten ve Onun yolunu takip etmekten geçmektedir.
Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
(Al-i İmran,3/31)
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Al-i İmran,3/31)