Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – ANLAYABİLENE MÜTHİŞ, MÜTHİŞ BİR MİSAL…

Gerçek Hürler ve Gerçek Köleleri anlamamız için ayetlerde bize verilen bir Allah misali de Rûm Suresi 28. Ayettir. Buradaki Allah misali gerçek hürlük ve gerçek kölelik tanımları üzerinden birincil şirki fark ettiren bir kıyaslama yapmaktadır. Daha önce Nahl-76’yı tefekkür ederken gerçek hürlük ve gerçek köleliğin adaletle ilişkisini, Nahl-75’te hürriyet ve köleliğin bir başka bir boyutunu görmüştük. Rum-28 ile de Rabbimiz bize birincil şirki gerçek hürlük ve gerçek kölelik üzerinden bir misalle fark ettiriyor.
Rum Suresi 28. Ayet şöyle başlar: “Allah size nefslerinizden bir misal getirmektedir.”
Ayette “nefslerinizden” geçti ya, işte buralar meallendirilirken, tüm dillerde, yalnız Türkçede değil, tüm dillerde, buna Arapça da dâhil, ayetler meallendirilirken, tefsirleri yapılırken dikkat etmek gerekir. Mesela buradaki “nefslerinizden” kelimesinin meallerde “kendinizden” olarak çevrildiğini görürüz; “Allah size kendinizden bir misal, kendinize ait bir misal getirmektedir” diye çevrilmiştir. Elbette bu da doğrudur ancak yetmez. Ne için yetmez? Allah misalinin fark etmemizi istediği birincil şirki anlamamız, görmemiz için yetmez. O manayı koruyabilmek, ayetten o manayı çıkarabilmek için, ayette geçen “nefs” kelimesi bir başka dile çevrilmeksizin nefs olarak kalmalıdır. “Allah size nefslerinizden bir misal getirmektedir” ayetini okuduğumuzda o zaman anlarız ki, bu misal mesajını nefsler üzerinden yürütmektedir. Bu öyle çok önemlidir ki, bakın: Misalin nefsler üzerinden yürütülmesi bize işin matematiğini gösterir. Yani, misalin nefsler üzerinden yürümesi şu demektir: Misalde bize Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu ve Kendinde Kendine Göre Var ve özellikle de “BEN” Takdimi üzerinden bir karşılaştırma yapılmaktadır. Yani Allah misalindeki karşılaştırma bize diyor ki şimdi size vereceğimiz bu misalde sizin Kayıtlı Kendini Hissetme duygunuz, Kendinizde Kendinize Göre Var olan haliniz ve onu takdim ederken “BEN” demenizin hisleri üzerinden bir karşılaştırma yapıyoruz, bunu fark edin.
Rum-28’deki Allah misalinde “Mülkiyetiniz altında bulunan köleler” denilmektedir. Mülkiyetiniz altında bulunan köleler… “BEN” diyen insanın “şu benim, bu benim” dediği birçok mal, mülk ve hayvanlar olabilir, insanın “benim malım, benim mülküm, benim hayvanlarım” dediği şeyler vardır. Kölem dediği “köle” adı altındaki insan da o efendinin diğer malları gibi bir malı pozisyonundadır. Kölelik böyle bir şey… “Benim evim, benim arabam, benim atım, benim kuzum, benim koyunum” der gibi kişi bir insana “benim insanım, benim malım, benim kölem” diyor, onu kendi malı gibi görüyor, o köleye bakışı böyle. İşte Rabbimiz bu misalde bize bu olaya “nefs” üzerinden bakmanızı istiyor. Fakat nasıl, bakın:
Kişinin “bu benim malım” dediği bir kölenin, onun “malım” dediği bu malın diğer mallar, mülkler, hayvanlardan bir farkı var. Benim malım denilen bu köle, ona “malım” diyen efendi gibi “BEN” takdimi yapabilen bir kul! Yani onun da Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu, Kendinde Kendine Göre Var hali ve o hali takdim ederken “BEN” demesi var, o köle de bu özelliklere sahip! Bu yönüyle diğer maldan mülkten farklı ve dolayısıyla da “BEN” takdimi yaparken o “BEN” takdiminin içine giren tüm hislere sahip. Kim gibi? Efendi gibi. Efendi de buna sahip köle de buna sahip. Şimdi bakın. Kişi kendisi gibi “BEN” diyebilen ve o “BEN” demenin tüm hislerine sahip olan bir diğer kişiye “malım” diyor, “kölem” diyor. Ayetteki bir önemli taraf, inceleyeceğimiz bir husus bu, burayı çok iyi fark etmemiz lazım. Birisi bir başkasına “sen benim kölemsin, malımsın” diyor ama… Allah misali diyor ki, şimdi siz bu olaya bir de nefsleriniz üzerinden bakın ve şunu görün: Sizin “kölem” dediğiniz o kişi de “BEN” diyen bir kuldur. Yani senin “BEN” derken onun içinde kastettiğin ne tür hisler varsa, o “BEN” havuzunda neler varsa, malım dediğin kölenin de “BEN” dediği ve “BEN” derkenki o “BEN” havuzunda aynı hisler var. Fark ne? Fark yok! Ama dünyada birisi efendi pozisyonunda diğeri köle pozisyonunda. İşte hal böyleyken bu Allah misali o efendiye soruyor, soruya çok dikkat ediniz, lütfen. Efendiye soruyor: “Senin malım dediğin, mülkün olan ancak senin gibi “BEN” deme yetkisine sahip olan bu köle, senin sahip oldukların üzerinde seninle aynı yetkiler ve duygularla ortağın olabilir mi?” Müthiş, müthiş, müthiş! Anlayabilene müthiş… “Ey inananlar” kapsamında olan için müthiş… “Senin mülkün olan ancak “BEN” deme yetkisine sahip de olan senin kölem dediğin bu malın, senin diğer sahip oldukların üzerinde aynı senin yetkilerin ve duygularınla ortağın olabilir mi? Ey efendi! Bu benzetme veya bu öneri sana, senin sahiplik duyguna ve senin mülküne bakış açına ters değil mi? Senin açından böyle bir öneri saçma ve yanlış değil mi? Bu sebeple dedin ki, bu hiç olur mu? Kişi hem köle hem de efendi olamaz! Ne dedi? Hem köle, hem de efendi olmaz. İşte şimdi ayet soruyor: Ey efendi, sen bu cevabı verdin ya, “hem köle hem de efendi olmaz” dedin ya, şimdi şunu bir düşün: Yaratılmış olan bütün kullar gibi insan da Allah’ın yarattığıdır; Allah’ın kuludur ve Allah’ın mülküdür. Elbette bunu şimdi yalnızca “sahiplik” açısından düşün. Senin “malım, mülküm” dediklerini sen yaratmış değilsin. Hal böyle olunca: Allah’ın mülkü, üstelik de kulu olan birisi nasıl oluyor da ilahlık hissiyatına girerek kendisini Allah’a ortak görüyor ve başka ortaklar da uyduruyor? Söyle bakalım ey efendi! Bir insan kendisi yaratılmış iken, kendisi bir kul iken hem kul hem ilah nasıl olur?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti