Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

EDEP YA HU – GERÇEK HÜRRİYETİN İKİ ŞARTI

Billahi imanlılar gerçek hürlerdir. Allah Vahidül Ehadüs Samed olduğu için, Billahi anlamda iman etmiş ve Allah’a teslim olmuş kullar, “müstakilen var ve muhtar” olmadıkları halde Allah’ın kendi hürlüğünden verdiği yetki ve izinle onlar da gerçek hür olurlar. DuniHi algılarıyla ilahlık hissiyatlarıyla yaşayanlar ise, yani Şeytanlık Patronaj Sisteminin köleleridir. Onlar “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasında oldukları için yani nefslerini ilahlık hissiyatına büründürdükleri için, bu ilahlık hissiyatları sebebiyle onlar hür olamazlar, ancak hür olma hissini bilirler. DuniHi ilahlar “müstakilen varım ve muhtarım” iddialarının karşılığı olarak içerisine girdikleri hürriyet arzusunu gerçek hürlük zannederler, kendilerini hür zannederler…
DuniHi algıda olanların hürriyet arzularını, kendilerini hür zannetmelerini bozan iki faktör vardır. Birincisi: Gerçek hür olmak için “Müstakilen Var ve Muhtar” olmak elzemdir, şarttır. Ayrıca, bu “Müstakilen VAR ve Muhtar” olandan başka “müstakilen var ve muhtar” olanlar da olmamalıdır. Gerçek hür olmak için, gerçek hürriyet için bu şarttır: “Müstakilen Var ve Muhtar” olmak gerekiyor ve başka “müstakilen var ve muhtar” olanlar da olmamalıdır. Bu yüzden, dünya şartlarında yani yaşanan yönetim sistemleri içerisinde “bir kişinin hürriyeti bir başkasının hürriyetinin başladığı yerde biter” denir. Bu ne kadar uğraşsalar da becerebilecekleri bir şey değil ama uğraşıyorlar. Uğraşıyor ama ulaşamıyor olsalar bile sözle böyle söyleniyor, hürriyetin sınırı böyledir deniyor. Bakın, dünya yaşantısında bile bir başkası kişinin hürriyetini bozuyor; bir başkası varsa kişinin hürriyeti sınırlanıyor. Böyle olması lazım, bu doğru, böyle olması gerektiği yaşanan hayatta fark edilmiş. İşte, gerçek hürlük ve gerçek kölelikte de bir şart var; “müstakilen var ve muhtar” olmak! Gerçek hürriyeti yaşamanın elzem şartı, ilk şartı bu! Bir de başka bir “müstakilen var ve muhtar”ın bulunmaması lazım. Oysa bir duniHi ilahlar öyle mi?
Bir duniHİ ilah, kendisi gibi “müstakilen varım ve muhtarım” iddiasına sahip birçok duniHi ilahla birlikte yaşar, yaşıyor. Bu duniHi ilahın bir beşer olarak dışı var ve etrafı kendilerini “müstakilen var ve muhtar” zannedenlerle çevrili…
Enbiya-22, Mü’minun-91 ve İsra-42 ayetleri bize ne diyor bakın: Eğer fazla (başka) ilahlar olsaydı, onlar birbirlerinin hükümranlığını bozar, hürriyetlerini darmadağın ederlerdi. Bu ayetlerin bize öğrettiği hal, o gerçeklik duniHi ilahlar arasında yaşanır, yaşanmaktadır.
İşte bu gerçek ışığında bir duniHi ilah “müstakilen varım ve muhtarım” iddiası gereği her ne kadar kendisini gerçek hür zannetse de onun hürriyeti, kendini böyle hür zanneden diğer duniHi ilahlar tarafından darmadağın edilir.
DuniHi ilahlık hissiyatıyla yaşayanların hürriyet arzularını, iştiyaklarını bozan ikinci durum ise şudur: DuniHi ilahlar her ne kadar kendilerini “müstakilen var ve muhtar” zannetseler de onların bu zannlarının ipi şeytanın elindedir, şeytanlık patronaj sistemi duniHi ilahları bu zannları çerçevesinde oynatıp durmaktadır. Bu durum duniHi ilahların hürriyet zannları için bir darbedir; yani iplerinin şeytanın elinde olması duniHi ilahların hürriyet zannlarını boşa düşüren büyük bir darbedir.
“Gerçek Hürler” ve “Gerçek Köleler” sisteminin mekanizması böyledir. Gerçek hürlük ve hürriyet doğrudan “müstakilen var ve muhtar olmakla ilgilidir. Bu sebeple, duniHi ilahlar zanlarınca kendilerini “müstakilen var ve muhtar” ilan ederler, kendilerini öyle kabul ederler. Kendilerini müstakilen var ve muhtar kabul ettikleri için, gerçek köleler oldukları halde, kendilerini hür zannederler ve bu zanlarındaki hürlüğü bilerek veya bilmeyerek “müstakilen varım ve muhtarım” iddiası ile ilişkilendirdikleri için o iddialarına sımsıkı yapışırlar. Bu yüzden, duniHi ilahların hürriyet aşkları aslında “müstakilen varım ve muhtarım” iddialarına olan aşklarıdır. Farkında değiller.
DuniHi ilahların “müstakilen varım ve muhtarım” iddialarına sımsıkı yapışmaları onları Şeytanlık Patronaj Sisteminde gerçek köle yapan tek unsurdur ama farkında değiller. İşte, konumuz olan Allah misalleri bu sebeple bize sorar: Hal böyleyken gerçek hürlerle gerçek köleler eşit olur mu? Hangi pozisyonda yaşamak istersiniz? Cevap elbette çok açıktır; hürler ve köleler hiç eşit olmazlar, bir olmazlar. Bu yüzden de insanlar gerçek hürlerden olmayı tercih ederler. Bu noktada ayet bize yine soruyor: O halde nasıl oluyor da bu insanlar çevriliyorlar? Bu soruyu Kur’an inananlar tefekkür etsinler diye Ankebut-61 ve Zuhruf-87 ayetlerinde sormakta, inananların duniHi ilahların algı mekanizmalarını incelemelerini ve çözmelerini istemekte, inananların aynı tuzaklara karşı dikkatli olmalarını öğütlemektedir. Aksi halde duniHi ilahlar özellikle de inkârcı duniHi ilahlar Ankebut Suresi 61 ve Zuhruf-87 ayetlerini okuyup, “nasıl oluyor da bu insanlar çevriliyorlar?” uyarısına bakıp kendilerini düzeltecek değiller. Çünkü onlar zanlarınca gerçek hürler olarak yaşamaktadırlar.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti