Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 119

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 7 Kasım 2018 Çarşamba 13:37:19
 

SONUÇ İLLA ALLAH
Bu konulara bir de İhlas Sûresi penceresinden, İhlas Sûresi’nin öğrettiği ile bakalım.
Eûzü Billâhi mineş şeytanir raciym, Bismillahir Rahmânir rahiym. “Kul HUvallahu Ehad, Allahus Samed: De ki; O Allah Ehad’dır, O Allah Samed’dir.” (İhlâs 1, 2)
Ehad ve Samed’in anlamını paylaşımlarımızda çok anlattık, şimdi doğrudan konumuzla ilgili pencereden bakmaya çalışalım. “Allah Ehad ve Samed’dir” mü’minin duyup îman ettiği bir bilgidir. Allah bize kendisini tanıtırken, vasıflarını öğretirken “O Allah Ehad’dır, Allah Samed’dir” dedi. Biz de duyduk ve îman ettik. Allah’ın Ehad ve Samed olması bilgisi noktasında daha Âdemoğlu söz konusu değildir, orada Âdemoğlu ifade edilmemektedir, bu bilgide bildiğimiz kul mefhumu yoktur; bu noktada Allah Ehad’dır, Samed’dir.
“Lem yelid ve lem yûled: O doğurmamış ve doğurulmamıştır “ (İhlâs 3)
Bu âyetteki ifadeler bildiğimiz tanımlardan oluşuyor. İlk iki âyettekiler öyle değildi. Onlar Rabb’imiz söylediği için îman ettiğimiz Allah’ın vasıflarıydı, Ehad ve Samed nedir bilmiyoruz ki. Rabb’imiz “böyle deyin” dediği için duyduk ve iman ettik. Fakat İhlas 3’teki “lem yelid ve lem yûled” vasfı bildiğimiz bir manadır, Allah bildiğimiz bir şeyle dedi ki, O doğurmamış ve doğurulmamıştır.
Özetleyelim: Dedik ki: “HUvallahu Ehad, Allahus Samed” bilgisi içerisinde insan yoktur. “Lem yelid ve lem yûled”de ise şimdi insan var, bu bildiğimiz bir kelimeyle tariftir, insana ait bir tariftir. “Lem yelid ve lem yûled” bizim için kesret âlemini temsil ediyor. “HUvallahu Ehad, Allahus Samed” kesret âlemine uygun değil, kesret âlemi zâhiren bu vasıflara uygun değil. Ama “lem yelid ve lem yuled” zâhirî görünüşüyle kesrete uygun. “Lem yelid ve lem yûled” kesret âlemini temsil eden öyle bir cümledir ki bize konuşmakla ilgili birçok şey öğretir. Bu ifade kesret diliyle söylenmiştir ama bir tevhid cümlesidir. Kesret kelimeleri kullanılmıştır ama sonucu tevhiddir. “Doğurmamış ve doğurulmamış” ifadesinden çıkan sonuç tevhiddir. Ama bu tevhidi tarif eden kelimeler kesrettir. Bu öğrenmemiz gereken bir usuldür; kesret kelimeleriyle tevhid konuşmayı başarabilmek müthiş bir şeydir. Rabbimiz örnekle öğretiyor; hepsi kesret kelimesi ama çıkan sonuç tevhid. “Lem yelid ve lem yûled”den çıkan sonuç da HUvallahu Ehad, Allahus Samed. “Lem yelid ve lem yüled” kesret cümleleridir, bildiğimiz fiillerle tarif yapılıyor. Sübhânallah diyeceğimiz bir tarif: Doğurmamış ve doğurulmamıştır. Bu insanın olduğu yeri tarif eder, artık insan var. Kesret diliyle tevhid cümlesi demek, çokluk kelimeleriyle yokluk anlatmak demektir. Çokluk kelimelerini kullanacaksınız, çokluk kelimelerini yazacaksınız, eşittir deyince Allah’a karşı yok olacak, Allah VAR dediğimiz VAR’a göre Var Görünenler YOK olacak, İlla Allah kalacak. Kesret kelimelerini topladık ama sonuç İlla Allah. Bizim için müthiş bir ipucu ve öğretiş, başarabilirsek. Böyle cümle kurabilmeyi inşâAllah Rabbim nasip eder.
CÜMLELERİ TOPLUYORUZ,
TOPLUYORUZ, SONUÇ TEVHİD ÇIKIYOR
“HUvallahu Ehad, Allahus Samed” bilgisinde insan yok, o bilgi yukarıda. “Lem yelid ve lem yûled” âyetiyle hayat başladı. İhlâs Sûresi, “lem yelid ve lem yuled” diyerek kesret âleminde Kur’ân’ın “aşağı” veya “esfele sâfiliyn” dediği yere gelerek cümle kurdu. Ama öyle cümle ki yine tevhid cümlesi. Fakat anlattığı yer bizim kesret hayatımız. Bunu neden bu kadar çok sık söylüyoruz? Bize başlangıç çizgisinde Rabb’imizin nasıl bir hediye verdiğini anlamak için. Bu ayet bize öyle bir hediyedir ki… Bir küçük çocukla yarış yapacaksınız, onun sizi geçmesini istiyorsunuz diyelim, “sen şuradan başla” diye onu çok ileride bir noktadan başlatırsınız. O ileriden başladığı için hemen çizgiye geliyor, “geçtim” diyor. Rabb’imiz müminler olarak bizi böyle bir yerden başlatıyor, bunu anlatmak istiyorum. Hiç güç yetiremeyeceğimiz, yapamayacağımız bir şeyle bizi öyle bir noktadan, öyle bir başlangıç çizgisinden başlatıyor ki, hayata “iyyâKE nabudu VE iyyâKE nestaiyn” diyerek, “Lem yelid ve lem yuled” diyerek başlıyoruz. Bir gayretle bitiş noktasına gidelim istiyor. O yüzden, cümleleri topluyoruz, topluyoruz, sonuç tevhid çıkıyor. İnsan var oysa, insanı işaret ediyor, çünkü hayat başladı. Bu önemi anlamak için bir kaç âyeti tefekkür edelim, konuya sonra devam edelim.
“Rahmân çocuk edindi” dediler. Andolsun ki, iddia (pek çirkin) bir şey yaptınız. Bundan dolayı az kalsın Semâvat çatlayacak, Arz yarılacak, dağlar yıkılıp düşecek.” (Meryem; 88-90)
Biz başlangıç çizgisinde “Lem yelid ve lem yûled” derken onu bize Rabbimiz öğretmişti. “Rahmân çocuk edindi” diyenler ise uydurdular, Allah üzerine yalan söylediler. İkisi aynı olabilir mi? Bize Rabbimiz öğretti; “böyle deyin” dedi, biz de “Lem yelid ve lem yûled” dedik. Hayat başladı, hayata böyle başladık. O yalancılar, yanlış inanışlılar hayata “Rahmân çocuk edindi” diyerek başlıyor. Bir hayata başlama biçimleri var ki bu biçim nedeniyle neredeyse semâvat çatlayacak, arz yarılacak, dağlar yıkılıp düşecek. Bu kıyâmetin tarifidir; kıyâmeti koparacak derecede şiddetli bir günahla işe başladılar demektir. Buna mukabil bize ne öğretildi, biz ne diyoruz? “Lem yelid ve lem yûled.”
Lütfen şunu fark etmek üzere Kur’ân’ı inceleyin, “Âmentü Billâhi” diyene hiç incitici söz yoktur, hiç. Bu yüzden Rasûlu için ayette ölüm değil de “yakîn” demiştir, O’na “Habibim” demiştir. Biz de Habibim dediğinin ümmetiyiz, “Habibim” muamelesi görürüz, elhamdülillahi Rabbil âlemiyn.
ALLAH BİZE BÂKİ’Yİ ÖĞRETİYOR,
KAYBOLMAYACAK İLMİ ÖĞRETİYOR
Onlar kıyâmeti koparmaya sebep olacak bir iddiada bulundular, böyle bir günah işleyerek yaşıyorlar, bize öğretildi,  “Lem yelid ve lem yûled” diyerek yaşıyoruz. Rabbimiz bize bunu onların o iddiasına karşılık öğretti. Kehf Suresi dördüncü âyetten öğreniyoruz ki: “Allah çocuk edindi diyenleri de uyarsın diye (kitabı kuluna indirdi).” Demek ki Kur’ân’ın hedeflerinden birisi de “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak. İşte bu hedef içerisinde, bize de “öyleyse siz ‘Lem yelid ve lem yûled’ deyin” var. “Allah çocuk edindi” diyenlerin tarif edilen bu günahını bir ölçere koyalım; kıyâmeti koparacak şiddette bir günah. Muhafaza buyur yâ Rabbi! Buna mukabil, Rabbimizin öğrettiğiyle biz onu karşı kefede tartan bir şey söylüyoruz. İhlâs Sûresi’nin yalnızca üçüncü âyetiyle bir söz söylüyoruz ki oradan edindiğimiz nura, sevaba, makbuliyete bir bakın. “Lem yelid ve lem yûled” sadece onların bu iddia ve günahının karşılığını tartan bir sevap değil, en az onun on katı bir nurdur. Çünkü: “Kim hasene ile gelirse ona on misli vardır.” (En’âm-160) Karşılığı değil, on katı. “Âmentü Billâhi ve Rasûlihi” dediniz diye Rabbiniz bizi hayata nereden, nasıl bir idrakla başlatıyor? Kur’an’da geçen “kendisine ilim verilen kişi” bu mudur, yoksa hologramla uğraşıp bir şeyleri bulan mıdır? Hem bu görünenler hayal diyorlar, hem de o hayali didikleyip ünlü oluyorlar. İkisi bir olabilir mi? O fâni, Allah bize Bâki’yi öğretiyor, kaybolmayacak ilmi öğretiyor. İnananlara nasıl müthiş bir merhamet… “O doğurmamış ve doğurulmamıştır” mânâsına gelen “Lem yelid ve Lem yûled”i söylemekle, kıyâmeti koparmaya sebep olacak şiddette bir günaha karşılık olan sevabın on katı ile hayata başlıyoruz, yola bununla çıkıyoruz. Bu yüzden, yola çıkarken İhlâs Sûresi’ni belirli sayıda okumak çok önemlidir, arabaya bu benzini doldurmak için.
“BAŞLANGIÇ ÇİZGİSİ”NDE AVANTAJLIYIZ
En’âm Sûresi 160’ta “kim hasene ile gelirse ona on kat vardır” mealindeki ifadeyi önemine binaen kısaca ele alalım. Meâllerde bu “kim iyilik ile gelirse” diye yazılıyor. Hasene iyilik değildir. İyilik genel bir mânâdır, hiç inanmayan da iyilik yapabilir. Onunla Allah’ın huzuruna gidip on kat sevap mı alacak? Hayır. Hasene, Lâ İlahe İllallah Kelime-i Tevhidi’ne uygun ameldir, hasene budur. Kim Lâ İlahe İllallah Muhammeden Rasûlullah beyanına uygun amelle gelirse ona on katı vardır. Fark ettiniz mi, biz “Lem Yelid Ve Lem Yûled” demekle Lâ İlahe İllallah Muhammeden Rasûlullah Kelime-i Tevhidi’ne uygun bir amel yapmış oluyoruz ve sırf söylemekle böyle bir sevaba sahip olarak yola başlıyoruz. Demek ki “Kul HUvallahü Ehad, Allahüs Samed” âyetleri “Yukarı” dediğimizdir, duyup îman ettiğimizdir, îmanî bir bilgidir. Onun sonrasında insan hayatı başladı. İnanan kişi bu hayata “Lem Yelid Ve Lem Yûled” ile başladı. Bir başkası nasıl başladı? Muhafaza buyur Ya Rabbi, “Rahmân çocuk edindi” diyerek. Onun başlangıç çizgisi de bu. Veya bir başkası başka bir yanlışla başladı… Ama Âmentü Billâhi ve Rasûlihi diyen “Lem Yelid ve Lem Yûled” diyerek hayata başladı. İşte bizim için bu başlangıç çizgisidir. Bizim hedefimiz ne? Hedefimiz, “Kul HUvallahu Ehad, Allahüs Samed” ile duyup îman ettiğimiz idrakı kazanım ve değişime çevirmek ve o idrakı kendimizde olabildiğince sûretlendirmek. Aksi halde şöyle yanlış anlaşılmasın: Hiçbir kul, Ehad ve Samed ismiyle vasıflanamaz. Onu ancak kul yetkisi ve çerçevesi içerisinde Ehad ve Samed ahlakına çevirebilir. Siz ancak Ehad ve Samed ahlakına uygun bir sûret oluşturursunuz. Öyle bir sûret oluşturursunuz ki Ehad ve Samed itiraz etmez. Yoksa Ehad ve Samed olamazsınız, hâşâ. O Allah’a has bir vasıf, insanın ahlaklanacağı bir vasıf değil. Sizde ona ters düşmeyen bir ahlak oluşur, öyle bir ahlakın sûreti oluşur. O yüzdendir ki biz dualarımızda “Allahım bizi kendi ahlakınla ahlaklandır” deriz. O yakarış bunu söylemenin bir ifadesidir.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER