Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 30

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 21 Temmuz 2018 Cumartesi 11:15:07
 

KIYAMETİ NELER HABER VERECEK? KIYAMET SÜRECİNİN ŞEMASI
Bir hal ki, kıyametin alametleri olarak peş peşe felaketler, ardı ardına helak oluşlar yaşanıyor. Öyle ki, felaket görmemiş, helak olmamış şehir kalmıyor. Kıyamete yakın görülecek alametler ayet ve hadislerde böyle tanımlanıyor. Alametlerle verilen bu haberler gerçekleşecek, kıyamet kopacaktır. Zihnimizde kalması açısından kıyamet sürecini bir şema gibi ayetlerden görelim. Bu süreçte neler var?
Kıyamet Vakti’yle birlikte Birinci Sur var; boruya üflenen! O kavram ayetlerde “Sur’a nefh olunur” diye geçiyor, biz de öyle diyeceğiz. Sur’a nefh olunur ifadesi “boruya üflenir” şeklinde çevriliyor ama öyle değil, gözümüzde bir boru canlandırmayalım. O iş, savaş boruları gibi bir boruya üfleniş değildir. Kıyametin o manzarasında oluşan hal boruya benzediği için ona “sur/boru” denmiştir; Allahu âlem, kanaatimizce, sur atmosferde oluşacak bir uzay halinin ismidir; belki küçük bir kara delik, belki ses çıkaracak bir uzay bükülümü olabilir. Şu an bile, evrende iki kara delik yaklaşıp birbirine girdiğinde öyle bir gürültü, öyle bir ses çıkıyor ki dayanılacak gibi bir ses değilmiş. Rabbim bizi “Rahmânur Rahıym” şemsiyesi altında tuttuğu için ne o sesleri duyuyoruz, ne uzaydaki şiddetli soğuğu, ne göktaşlarını hissediyoruz, yaklaşınca parçalanıp toz halinde iniyorlar. Halbuki başka gezegenlerle karşılaştıklarında çarpıp geçip gidiyorlar. Böyle korunmuş bir dünyada olmamız nedeniyle, evrende var olan seslerden, olaylardan habersiz yaşıyoruz, dünyayı bu yüzden evrenin kendisi ve merkezi zannediyoruz. Hissen, sanki başka birşey yok gibi bir hisle yaşıyoruz. Oysa yeni tespitlere, evrenin fotoğraflarına, ulaşılan noktalara, belgesel film veya fotoğraflara baktığınızda onların ebatlarıyla dünyayı karşılaştırdığımızda dünyanın evren içerisinde hesaba alınmayacak küçüklükte, yok noktasında olduğunu görüyoruz. Onun için ayetteki sur, Allahu ‘alem, uzayda oluşacak boruya benzeyen bir şeklin ismi olabilir, oradan geçecek bir havanın çıkaracağı ses olabilir, büyük ihtimalle. Ama bu konuda yanlış yorumların hepsini bir şey ortadan kaldırır: Orijinal isimler! Sur ve nefh olunuş. Siz “sura nefh olunuyor” dediğinizde o işin hakikati neyse onu kastetmiş olursunuz: Sonuçta bir “sur” olacak, ona nefh olunacak ve bir ses çıkacaktır. Kıyamette Birinci Sur’a üflenişi ve yaşayan bütün insanların ölmesini göreceğiz. Bu tablo inkârcılarla ilgilidir. Çünkü kıyametten önce, az da olsa imanı olanların hafif tatlı bir rüzgârla canlarının alınacağı, onların kıyamet anını, o anın şiddetini yaşamayacakları hadiste belirtilir. O an inkarcıların yaşayacaklarını da ayetlerle göreceğiz. Birinci Sur’a üflenişle oluşan toplu ölümden, o tamamen ölümden sonra uzayda, atmosferde ve dünyada çeşitli şekillenmeler göreceğimiz bir süreç var. Sonra İkinci Sur başlar. İkinci kez sura üflenir ki artık imtihan yeri hazırlanmıştır. İmtihan yerinin nasıl hazırlandığını da yine ayetleriyle göreceğiz. Sura ikinci üflenmeyle birlikte insanlar yeniden diriltilirler ve Rablerinin huzuruna sâf sâf dizilirler. Bu diriliş “ba’s” olarak geçecektir.
Ba’s’tan sonra, insanlar derlenip toplanıyorlar ki onu “haşr-u cem” olarak göreceğiz.
Sonra “vakfe” var: Bir durma, bir bekleyiş…
Sonra sorguya çekilme, “sual” süresi var.
Sorgunun sonunda da “hesap ve mizan” var, ameller değerlendirilecek.
Sonra herkes hesabına göre, hesabın karşılığı olan yerine gidecek.
“SUR’A ÜFLENİŞ” AYETLERİ
Kıyametin böyle bir şeması var. Önce “Sur’a üfleniş” ayetlerini görelim, sonra kıyamet haline geçeceğiz, yine ayetlerle.
“O Nakur (Boru, Sur)a üfürüldüğünde; işte o gün, çok zor bir gündür.” (Müddessir; 8-9)
“O Gün ki, Sur’da (Sur içinde, Sur’a) nefh olunur da, Allah’ın diledikleri müstesna, semalarda kim var ve arzda kim varsa (hepsi) dehşetle korkar. Hepsi (boyun bükmüş) olarak O’na gelir.” (Neml-87)
“Ve sura nefh olunmuştur. Bu yüzden, Allah’ın dilediği kimse müstesna, Semavat’ta ve Arz’da kim varsa ölmüştür. Sonra ona (sura) ikinci defa nefh olundu; işte, onlar kıyam etmiş bak��yorlar.” (Zümer-68)
“Allah’ın dilediği müstesna” ne demektir, onlar kimlerdir? Bunu yorumlayan tefsirciler, görevli meleklerin kaldıklarını söylüyorlar. Dört büyük melek dâhil görevli melekler dışında tüm canlıların öleceği söylenmekte, bu manada yorumlar yapılmaktadır.
“Sura nefh olunmuştur. Bir de bakarsın ki onlar, cedes (kabir)lerinden çıkmış, Rablerine koşuyorlar.” (Ya-Sin; 51) Buradaki koşuş tercihe bağlı bir koşma değil, bir mecburi hareket!
“(Ki) o gün Sur’a nefh olunur da fevc fevc gelirsiniz.” (Nebe-18)
ARTIK KIYAMET BAŞLADI
“Sur’a nefh olunduğunda, o gün aralarında nispetler (beşeri mensubiyetler, akrabalıklar) olmayacak. Sualleşmezler de.” (Mü’minun-101) Artık kıyamet başladı. Kıyamet olayları ise sırasıyla şöyledir:
Önce gökyüzünün çalkalandığı görülür.
Sonra çalkalanan gökyüzü çatlar.
Çatlayan gökyüzü yarılır, bir yarık oluşur.
Gökyüzü bu yarıktan ayrılır, parçalanır.
Sonra gökyüzü kitap sayfaları gibi dürülür.
Gökyüzü nasıl yaratılmaya başlanmışsa geri çevrilir. Şöyle: Bir film, bir olay, dönen bir topaç geri çevrilir gibi yaratma olayı evrende geri sarar.
Üçboyutlu bu yapı yassı, iki boyutlu hale gelir. Böylece üç boyutlu mekân kalmaz, bu mekân söz konusu olmaz. Bu olay günümüzde yeni fark edilmiştir. Bilim adamları, dünyanın meydana gelişi ile, bizim tabirimizle yaratılışı ile ilgili süreçleri bu konuyu da içine koyarak yeniden ele almak durumunda kalıyorlar, kalacaklar. İçinde yaşadığımız üç boyutlu halden önce iki boyutlu bir hal var: Dümdüz. Geriye sarınca, dürülen gökyüzü açılıp kitap sayfası gibi dümdüz, yassı hale geliyor, böyle bir süreç çalışıyor. Ayetlerle görünce daha iyi anlayacağız ama bu olayları hayalimizde canlandıralım ki zihnimizde yer bulsunlar…
AYETLER BELİRTİLERİ SIRALIYOR
Bu olayları hayal etmek bir hadis gereğidir ki o hadisi de yerinde göreceğiz. Bu süreci anlamamız için ayetler, bu belirtileri sıralıyor, sayıyor:
“O gün sema bir çalkalanışla çalkalanır.” (Tur-9)
“Sema çatladığı zaman.” (İnfitar-1)
“Yıldızlar silindiği zaman.” (Mürselat-8)
“Sema yarıldığı zaman.” (Mürselat-9)
“Sema yarılıp ayrıldığı zaman.” (İnşikak-1)
“Sema onunla (o gün sebebiyle) yarılıp (ayrılır). O’nun va’di mef’uldür (fiile dönüşmüştür, açığa çıkmıştır).” (Müzemmil-18)
“İşte o gün olan olmuştur. Sema yarılıp ayrılmıştır, o gün o zayıftır (yırtılmıştır). Melekler de onun kenarlarındadır.” (Hakka; 15-17)
“O gün semayı, kitap sayfalarını dürer gibi düreceğiz. İlk yaratmaya nasıl başladıksa onu öyle geri çevireceğiz; bu, üzerimize sözdür ve biz bunu mutlaka yapacağız.” (Enbiya-104)
Bütün bu olaylardan sonra oluşan tablo Zümer-67’de tanımlanır. Buraya kadarki ayetler “sema” derken, Zümer-67 “semavat” der. Farkı nedir? “Sema” tekildir ve gördüğümüz gökyüzüdür. “Semavat” ise çoğul olup semanın yedi tabakasını, tüm semaları içerir. Demek ki diğer ayetler gözleyebildiğimiz sema ile ilgili iken Zümer-67 tüm semaları, semaların tamamını ve arzı içeren bir sonuç belirtiyor.
“Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü arz tamamen O’nun avucunun içindedir (tasarrufundadır). Semavat da sağ elinde (kudret eliyle) dürülmüştür. O, müşrik ortak koşmalardan yüce ve münezzehtir.” (Zümer-67)
SEMA, SEMAVAT, GÜNEŞ VE AYIN
GÖRECEĞİ İŞLEMLER… HAYAL EDİN
Semavat’ın, bütün göklerin Allah’ın kudret eliyle tamamen dürülüp yassı hale getirildiği belirtiliyor. Semavat bu halde iken arz için ayette “arz O’nun avucunun içindedir” deniyor. Buradan, henüz arza bir şey olmadığını, onun sırasını beklediğini anlıyoruz. Günlük konuşmada biz de “Sen zaten avucumun içindesin, seninle görüşeceğiz, senin her halin avucumun içinde” gibi cümleleri biz de kurarız. Burada iki şey belirtiliyor: Arz O’nun avucunun içinde, az sonra işlem görecek. Sema işlem görmüş, kağıt gibi dürülmüş! O işlem gördüğü için onun hakkında “sağ eliyle dürdüğü” deniyor. Demek ki ona kudretiyle bir işlem yaptı, o bir prosedürden geçti. Ayetin anlattığı manzara bu: Semavat, tüm gökyüzü bir kâğıt gibi dürülmüş, arz işlem görmek için bekliyor, sırada o var.
“Güneş büzüldüğü (içine doğru çöktüğü) zaman; yıldızlar karardığı zaman.” (Tekvir; 1-2)
Sıra arz’a, yani moleküler yapılara, gezegenlere, dünyaya, yıldızlara geldi. Kıyamette güneş büzülüyor ve içine doğru çöküyor, yıldızlar ışıklarını kaybedip kararıyorlar. Güneşin büzülerek kendi içine çökmesi ayetlerde “Tekvir” diye geçiyor ki onun parlaklığının böyle bir durumda kısa bir süre için artacağı söyleniyor. Büzülür, içine çökerse çok kuvvetli bir flaş patlaması gibi güneşin parlaklığı kısa bir süre etrafı kaplıyor:
“Kıyamet günü nerede?” diye sorup durur o insan. Ama o gün göz kamaştığı zaman.” (Kıyamet; 6-7)
Güneş büzülecek, içine çökecek ve öyle bir ışık çıkaracak ki o an bütün gözler kamaşacak! O an güneş normal güneş gibi olmaz. Bu aslında güneşin son parlaklığı, son ışıkları olup onun bu hali çok kısa sürecektir. Böylece güneş genişlemeye başlayıp rengi kıpkızıl bir hal alacaktır. O günü yaşayanlar gökyüzünü kıpkızıl görecekler:
“O gün sema erimiş maden gibi olur.” (Me’aric-8)
Güneşin kızıllığıyla gökyüzünün kızıl renge boyanması ayette erimiş madene benzetiliyor.
“Sema yarılıp ayrılarak erimiş yağ gibi, kıpkırmızı bir gül gibi olduğu zaman.” (Rahman-37)
Olaylar böyle gelişirken sema bir gül gibi kıpkırmızı bir renk alıyor. Bu olaylar sonucu elbette mekânda, yani mekân olan moleküler yapılarda ve onlarda bulunan çekim güçlerinde de büyük değişiklikler olacaktır. Bu çok büyük değişimler nedeniyle çekim güçleri bilinen fiziksel formüllerinden çıkar ve etrafa saçılma görülür.
“Gök çatladığı zaman; gezegenler saçıldığı zaman.” (İnfitar; 1, 2)
Güneş’in ışığı kalmayınca ay kendiliğinden ve tamamen tutulmuş olacak, kapkara kalacak. Bu durumda ay tutulur, çünkü ışığını güneşten alıyordu. Güneşin gittikçe büyüyor olması, var olan konumları da değiştirecektir; ay ve güneş artık iyice yan yana gelmiş olacaklar:
“Ama o gün göz kamaştığı zaman, ay tutulduğu zaman, Güneş ve ay bir araya geldiği zaman.” (Kıyamet; 7-9)
Kıyamet manzarasıyla ilgili bir hadis var. Hatırlarsanız, kıyameti, kıyametle ilgili bu anlatılanları hayal edelim, beynimize yerleştirelim demiştik. Bu önerimize ışık tutacak bir hadiste Efendimiz (SAV) buyuruyor:
“Gözü ile görür gibi kıyamet gününe bakmak kimi sevindirirse Tekvir, İnfitar ve İnşikak surelerini okusun.”
Bu tür paylaşımları okuyunca, “hayatıma yeni bir alışkanlık katacağım, bundan böyle şöyle yapacağım” diyerek kararlar almak güzel olur İnşaAllah. Öğrenince ondan uygulayacağın bir şey çıkarman önemlidir. Hadiste Efendimizin önerdiği sureler çok kısa sureler, hepsi normal bir okuyuşla on dakika ya tutar ya tutmaz, alıştığınızda on dakikayı bulmayabilir bile. “Bu ayetler bana ne anlatıyor, ne öneriyor?” diye merak eden mealine de bakabilir. Kur’an’ı üzerinde düşünerek okumayı öğrenmek gerekiyor.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti