Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

HOCA AHMED YESEVÎ (2)

(Salı Gününden Yazının Devamı)
Yesevi tarikatı, önce Seyhun çevresinde, Taşkent ve civarında tutulduktan sonra, Harezm dolaylarına yayılmış ve Mâverâünnehir (Seyhun ve Ceyhun Nehirleri arasında, Aşağı Türkistan)de kuvvetlenmeye başlamıştır. Daha sonraları Yeseviye dervişleri aracılığıyla Horasan, Azerbaycan, Anadolu’ya yayılmıştır (Eraydın, 1997, s. 333).
Yusuf Hamedâni Hazretlerinin Vefatı ve Vasiyeti
504 Ramazan’ının on birinci Çarşamba (25 Marrt, 110) günü Selçuklu Sultanı Sultan Sencer Semerkand’de bulunan Kâsım Cogi’ye bir mektupla birlikte 50.000 altın gönderip “Ashabı kiramın yolundan ayrılmayan bu büyük şeyh Yusuf Hemedâni’nin hayat/yaşayış tarzını bildirmelerini ve Şeyhten kendisi için Fatiha niyâz etmelerini, okumalarını istemişti. Şeyh Yusuf Hemedâni bu sırada müridleriyle görüşmek üzere Hoca Abdullah Berkî’nin hücresine gelmişti. Hoca Hasan Andâki, Hoca Ahmed Yesevî, Hoca Abdu’l –Hâlık Gücdüvânî ve daha başkaları orada hazır idiler. Müridler Sultan Sencer’in isteğini bildirdiler. O da Sultan Sencer için bir Fâtiha okudu. Sonra Sultan Sencer’e gönderecek yanlışlık ve hatadan başka bir şey olmadığını söyledi. Dervişlerin ricası üzerine “Şer’î Nebeviye (peygamberin şeriatine) uygun bizde ne gördüyseniz yazınız!” dedi. Bu izne dayanarak dervişler onun siretini/ahlakını, yaşantısını yazıp gönderdiler. Daha hayatında Abdu’l-Halık Gucduvânî ondan halifelerini sormuş ve şu cevabı almıştı: “Benim halîfem Hoca Abdullah Berkî olacak, ondan sonra Hoca Hasan Andakî, ondan sonra da Ahmed Yesevî olacaktır. Hilafet nevbeti Ahmed Yesevî’ye erişince, Türkistan vilayeti’ne sefer edecek ve halife sen olacaksın!” Hakikaten de öyle oldu. Vefat edeceği gün, arkasını mihraba verdi, ashâbına su ısıtmalarını emretti; sonra yüzünü dört halifesine ve orada hazır bulunanlara dönerek, “Makâmımıza Abdullah erkî’yi bıraktık. O’na uynuz. Karşı gelmeyiniz. Sultan Sencer için yazdığınız âdabı, mürîdlere ve ashâbınıza söyleyiniz!” dedi ve Ahmed Yesevî’ye dönerek, Sûre-i Fatır’ı, Yâsin sûresi’ni Ve’nnâzi’at Sûresini okunmasını emretti. Haitm bitince, bir feryâd koptu. (Köprülü, 1993, s. 70-71)
İlk iki halîfe Hoca Abdullah Berkî,(vefatı: H. 555/M.1160-61) ve Hoca Hasan Andâki (H. 466/552/ M.1073-1157)’nin vefatından sonra bir müddet Buhara’da tekkenin reisi olarak bulundu; lâkin – ne kadar sürdüğünü bilmemekle beraber, herhâlde pek uzun olmadığını tahmin edebildiğimiz bu devirden sonra- bütün müridlerini dördüncü halife Hoca Abdu’l-Hâlık Guvduvâni’ye bırakarak (şeyhinin vasiyetini yerine getirmek üzere) doğru Türkistan’a, Yesi’ye geldi (Köprülü, 1993, s.72).
Rivayete göre altmış üç yaşından sonra Resulullah’ın yaşadığından fazla yaşamayı uygun bulmayarak tekkesinin bahçesinde yaptırdığı bir yer altı odasında ibadet ve tefekkür ile meşgul olmuş; bir yandan da öğrenci yetiştirme işini sürdürmüştür. Türkçe olarak söylediği Hikmet adı verilen şiirler daha sonra Divan-ı Hikmet başlığıyla toplanmıştır. Kaynaklarda ölüm tarihi tahmini olarak1166 yılı gösterilmekle beraber Hoca Ahmed Yesevî’nin 120-130 sene yaşadığını belirten rivayetlerde vardır. Köprülü, Yesevî’nin h. 562, m. 1166-67’de vefat ettiğinin kuvvetle muhtemel olduğunu belirtir (Köprülü,1993, s.74 )Vefatından iki yüzyıl kadar sonra Timur tarafından yaptırılan kabri, bugün Kazakistan’ın Türkistan/Yesi şehrinde bulunmakta ve çok önemli bir dinî ziyaret mekânı olarak kabul edilmektedir.
Yusuf el-Hemedanî, Abdullah Berkî, Hasan Endâkî, Ahmed Yesevî ve Abdülhâlik-ı Gucdüvanî gibi dört büyük halife yetiştirmiştir. Yeseviyye tarikatını kurarak Türkler arasında İslâm’ı yayan Ahmed Yesevî, Haydarîlik ve Bektaşilik üzerinde de etkili olmuştur. Abdülhâlik-ı Gucdüvânî’nin kurduğu Hâcegân tarikatı XIV. yüzyıldan sonra Bahâeddin Nakşibend’e nisbet edilerek Nakşibendiyye adını almış, Türkler arasında en yaygın tarikat haline gelmiştir.
Vassâf, menakıbnamelerde Hoca Ahmed’in pîr derecesinde addedilip Yesevî tarikatının kurucusu sayıldığını, ancak Şâh-ı Nakşibend’in ortaya çıkmasıyla Yeseviliğin tabiatıyla Nakşibendîliğe iltihak ettiğini ve onun Sünni mezhep ve Hanefî meşrep olduğunu söyler. (Vassâf, 2015, c. 1, s. 484-785). Reşehât’ta adından övgüyle söz edilmesi (Mevlânâ Ali b. Hüseyin es-Safî, 2005, s. 45) Nakşibendîlerin kendisine çok değer verdiğini gösterir.
Nakşibendiye Târikatı’nın, Abdü’l-Hâlık Gücduvânî’nin manevi terbiyesiyle yetişen Bahâeddin Nakşibend (Doğumu M. 1318) tarafından kurulması ve bu târikatın Yesevî nüfuz/etki sahasında yayılması, âdab ve rekanının da o tarikata çok benzediği göz önünde bulundurulursa, Ahmed Yesevî’nin Nakşî Târikatı’na uygun bir görüşe sahip olduğu anlaşılır (Eraydın, 1997, s.326).
Ahmed Yesevî’nin, Yusuf Hamedâni’ye intisab etmesi (bağlanması), onun da, hocası gibi İslâmi ilimlerde büyük bir vukuf/derinlik kazanması, ilmiyle, zühd ve takvasıyla temâyüz etmesi/kendini göstermesi, tarikatının (Yesevîliğin) geniş bir bölgeye yayılmasına neden olmuştur.
Yesevi’nin Müridleri Anadolu’da
Hoca Ahmed Yesevî, Arslan Baba’nın, hocası Yusuf Hemedâni’nin ve Peygamber Efendimizin mânevi işaretleriyle müridlerinin neredeyse tamamını batı’ya ileride Türk yurdu olacak Selçuklu devletinin ve Cihan imparatorluğu Osmanılı’nın kurulacağı Anadolu’ya ve Rumeli’ye yönlendirmiştir.
Çünkü Hoca Ahmed Yesevi’nin Hocası ve mânevi babası Arslan Baba Türklerle ilgili hadisleri ve İstanbul’un fethi ile ilgili hadisi şerifleri bizzat Peygamber Efendimizden duymuş ve bu fethin Türkler tarafından gerçekleştirileceğini keşfetmişti. Hoca Ahmed Yesevî’ ye de bu durumu anlatmıştı. Hoca Ahmed Yesevî Selçuklu’nun ve Osmanlı’nın mânevî kurucuları olacak binlerce müridini bunun için hep batıya, Anadolu’ya göndermişti.
Ahmed Yesevî, on binlerce mürid yetiştirdikten bir müddet sonra yaklaşık olarak yedi-sekiz sene (veya on sene)sonra 562/1167 tarihinde Yesi’de vefat etti (Eraydın, 1997, s. 326).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER