Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ÇANAKKALE VE ATATÜRK – Kocatepe Gazetesi

Agah Bıyıkoğlu 19 Mart 2015 Perşembe 02:00:00
  Birinci Dünya Savaşı başladığında takvim yaprağı 1 Ağustos 1915’i gösteriyordu. Atatürk o tarihte yarbaydı ve askeri ataşeydi Sofya’da.. O zamanki bazı üst yönetim görevlileri ve subayların çoğu gibi Atatürk de savaşa girmeme, tarafsız kalma yanlısıydı. Ağustos ayında Dr. Tevfik Rüştü (Aras)’ye yazdığı bir mektupta: “Bu harp çok uzun sürecektir,acele etmeyelim, Fransızlar durumlarını düzeltebilirler” diyordu Atatürk. Nitekim Almanlar 6-9 Eylül 1914 günleri arasında Fransızlara karşı yaptıkları Marn Meydan muharebesini kaybedince de 29 Ekim 1914 tarihinde Türkiye’yi bu büyük savaşa sürüklediler.
Ülke harbe girince Atatürk, orduda fiili bir görev almak isteğiyle Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya başvurur. Fakat “Sizin Sofya’daki görevinizin daha önemli olduğunu düşünüyoruz” cevabına çok üzülür ve bir mektup gönderir Enver Paşa’ya Atatürk: “Vatanın savunmasına ait fiili görevlerden daha önemli ve yüce bir görev olamaz. Arkadaşlarım savaş alanlarında ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da askerî ataşelik yapamam.” der ve 19. Tümen Komutanlığına atanma girişimlerini sürdürür. 2 Şubat 1915 günü Tekirdağ’a gelerek henüz kurulmakta olan 19. Tümeni teslim alır. İşte bu tümenin alayıdır o meşhur ve kutsal 57. Alay… Ve bu alayla Eceabat’a hareket emrini alır; çünkü Çanakkale Boğazı önlerine gelmiştir İtilaf Donanması… Ordularımızın Süveyş Kanalı’ndaki başarısız harekatı (3 Şubat 1915) nedeniyle İngiliz birlikleri Fransızlarla birlikte Boğaz’ı aşarak Çarlık Rusyasına yardıma gideceklerdi… Ve İtilaf Donanması planlarını gerçekleştirmek amacıyla 19 Şubat 1915 günü bombardımana başladı. 18 Mart 1915’te düşmanın Boğaz’ı geçme girişimi askerimizin destansı savunmasıyla püskürtüldü .
Çanakkale’yi denizden geçemeyen düşman kara savaşlarına ağırlık verdi. Verdi ama bu kez de karşısında Yarbay Mustafa Kemal’i buldu…Çanakkale’ye gelişinden itibaren her yeri inceleyen Atatürk, düşmanın hangi yönlerden hücum edeceğini,zayıf ve güçlü yönlerini o askeri deneyim, bilgi ve dehasıyla kestirmişti. Nitekim 25 Nisan 1915 günkü Conkbayırı 261 rakımlı tepeden kaçmakta olan askerlerimizi durdurarak süngü taktırır, yere yatırır, bunu gören düşman askeri de yere yatınca kazanılan zaman içinde takviye askerler yetişir ve tarihin akışı değişir adeta. Atatürk bu anı “Kazandığımız an bu andır.” diye anlatır…
Çanakkale kara savaşları sırasında Atatürk’ün nasıl komutanlık yaptığını, muharebeleri nasıl yüksek bir ruh hâleti içinde, sarsılmaz azim ve iradeyle yönettiğini göstermesi bakımından şu ilginç emirler tarih sayfalarında silinmez yer etmiştir.
“Size ben taarruz emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başak kuvvetler ve kumandanlar geçebilir.”
“Benimle beraber burada muhabere eden bütün askerler kesinlikle bilmelidirler ki üzerimize verilmiş namus vazifesini tamamen ifa etmek için bir adım geri gitmek yoktur. Rahat uyku aramanın, bu istirahetten yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza dek mahrum kalmasına neden olabileceğini hatırlatırım……… Düşmanı denize dökmedikçe yorgunluk eseri göstermeyeceğinize şüphe yoktur.”
Çanakkale Zaferi’nden 100 yıl sonra şehitlerimizi ve gâzilerimizi anmak o günleri anlamak, tekrar yaşamak bizler için onurdur, mutluluktur.
Başta Atatürk olmak üzere bize bugünleri miras bırakanları rahmet ve saygıyla anıyoruz.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER