Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

DOĞRU YOL VE DURAKLARI – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 20 Ocak 2017 Cuma 11:59:07
 

– 2-
Fatiha Suresi’nde seyahate başladık elhamdülillah.
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh’ten rivayetle Fatiha’nın “salât” olarak tanımlandığı hadis ile devam ediyoruz: “Ben Rasûlullah (SAV)’in şöyle dediğini işittim: Allah Teâlâ Hazretleri bir kudsi hadiste buyurdu ki: “Ben Salât’ı kulumla aramda iki kısma böldüm; yarısı bana yarısı da ona aittir. Kul “ElHamdü Lillahi Rabbil Âlemiyn” deyince Allah; “kulum Hamd’ın Bana ait olduğunu bildi” der. “ErRahmânir Rahıym” deyince Allah; “kulum Bana senâda bulundu” der. “Mâliki YevmidDiyn” deyince Allah; “kulum beni azametim ve şânımla bildi” der. “İyyaKE na’budu VE iyyaKE nesta’iyn” deyince Allah; “bu benimle kulum arasındadır, kuluma istediğini verdim” der. “İhdinas  Sırâtal müstakıym. Sırâtalleziyne en’amte aleyhim, Ğayril mağdûbi aleyhim ve laddaalliyn” deyince Allah; ‘bu da kulumundur, ona istediği verilmiştir’ der.”
“Hamdolsun” değil, “elhamdülillah”
Bir parantez açarak “Hamd” kelimesinin kullanımında yapılan bir hataya dikkat çekmek istiyorum. “Nasılsınız?” sorusuna “hamd olsun” cevabını sık duyarız, dilimize çok yerleşiktir. Ama “hamd olsun” doğru bir ifade değildir. Aslında “hamd olsun” demenin bir mânâsı yoktur, böyle bir cevap doğru değildir.
“Hamd” olacak bir şey değildir, “geçmiş olsun” der gibi bir şey de değildir. Kur’an meallerinde de “hamd olsun” diye bir mânâ yoktur. Bu yüzden hadisteki cümleyi Biiznillah şöyle yazdık: Kul “ElHamdü Lillahi Rabbil Âlemiyn” deyince, Allah “kulum Hamd’ın Bana ait olduğunu bildi” der. “ElHamdü Lillahi Rabbil Âlemiyn” ayeti de böyledir: Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a aittir. Hamd’ı böyle meallendirmek gerekiyor. Bu meali, bu manayı fark ettiğinizde “hamd olsun” demek size anlamsız gelir. “Hamd olsun” anlam hatası taşıyan bir ifadedir, kullanmamak gerekir.
Yaşarken ayet ve hadis kullanma alışkanlığı edinmemiz öyle önemlidir ki… Bu yüzden kendimize; yaşantımda ve konuşmalarımda ne kadar Kur’an ayeti kullanıyorum diye sormalıyız. Eğer buna dikkat eder, yaşadığımız olayla ilgili ayeti kullanırsak; bir kere hayatta kullandığımız ayetleri artırmış oluruz, ayetlerle yaşamamak gibi bir hatadan da kurtulmuş oluruz.
Peki, bu prensibi Hamd ile ilgili olarak uygulamaya nasıl başlarız?
Ayetteki orijinal ifadeyi söyleyerek; “Elhamdü Lillah” diyerek! Yaşarken kullanacağınız ayetler artsın istiyorsanız, “hamd olsun” demektense orijinalini söyleyin, “ElHamdü Lillahi Rabbil Âlemiyn” deyin, “ElHamdü Lillah” deyin. Hem hata yapmamış hem de ayeti kendi nuruyla söylemiş olursunuz. Ayetlerin orijinallerinde kendi nuru vardır! Çünkü o Allah’ın sözü; Kelâmullah. Onun kendine has bir nuru var. Ayetlere “Allah’ın Sözü” olarak bakar ve o niyetle söylerseniz o nur çok farklıdır. Ayetlerin kendine has nuru vardır, Efendimiz (SAV)’in söylediğinin nuru ayrıdır, insanların normal konuşmalarının şekli ve enerjisi farklıdır.
Dolayısıyla, “ElHamdü lillah” dersek hata yapmamış ve ayetin nurundan yararlanmış oluruz.
Seccadeye mahsus değil, hayat boyu Fatiha
Şimdi Fatiha ve Salat ilişkisi ile devam edelim.
Salât Fatiha Sûresi’nin bir amel boyutudur. “Salât ikamesi” yalnızca seccadeye mahsus değil de bir hayat tarzı olarak değerlendirilebilse onu Fatiha’nın bir amel boyutu olarak görebiliriz.
Bir fikri canlı tutacak ve sürdürülebilir yapacak şey o fikre uygun davranış ortaya koymaktır. Fikrin o fikre uygun davranışlardan ayrı olmadığını gösteren “fikir ve davranış ayrışmazlığı” bir disiplin oluşturur. Bunun için ise, önce canlı tutmaya çalıştığımız fikri iyi bilmeliyiz ki o fikre uygun davranışlar ortaya koyabilelim.
Bizim canlı tutmaya çalıştığımız fikir, bizim ana fikrimiz ÂMENTÜ BİLLÂHİ’dir. Bu yüzden Âmentü Billâhi’yi ve ona uygun davranış olan SALİH AMEL’i nakış gibi işleyeceğiz.
Bir fikri anlamak, canlı tutmak, yükseltmek amacıyla yapılan iş AMELdir. Yaşantınız bir fikre uygun fiillerden oluşuyorsa o fikir sizde hayat bulur, o fikir ancak böyle canlı kalır.
Ana fikrimiz olan Âmentü Billâhi için olmazsa olmaz olan Fatiha’dır ve onun bir amel boyutu olan Salât’tır. Zaten Fatiha’yı anlamamızı sağlayacak amel yalnızca salâttır! Bu yüzden önemle ikisini göreceğiz; Fatiha ve Salât.
Geldiğimiz noktada “iman ve salih amel ayrılmazlığı”nı vurgulayacağız.
Euzü Billâhi mineş Şeytanir Raciym, Bismillahir Rahmânir Rahıym. “Ya eyyühelleziyne amenu, Aminû Billâhi: Ey iman edenler, Billâhi ile (Billâhi idrakı ile) iman edin.” (Nisa-136)
Ayet uyarıyor:
Ey, iman edenler!
Ey, iman etmek isteyenler!
Ey, “iman ettim” diyenler, iman ettiğini zannedenler!
“Billâhi” diyerek inanın.
Bu uyarı yüzünden ana fikrimiz Âmentü Billâhi’dir. Bu yüzden Âmentü Billâhi’yi canlı tutacak ameller çok önemlidir ki ona Salih Amel diyeceğiz.
Billâhi anlamındaki imanı sürdürülebilir ve yükselebilir yapacak şey yalnızca sâlih ameldir. Kişi Billâhi iman ile doğru yola girer. Girdiği bu Hakk Yol’da ilerlemesi sâlih amel iledir. Bu bir ayrılmazlıktır, “AMENU ve AMİLUS SALİHATİ” olarak tanımlanır. Bu ayrılmazlığın önemli bir amacı vardır; kader bilincini radıyAllahu anhum ve radû anHU (onlar Allah’tan, Allah da onlardan razı) noktasına ulaştırmak, kulu Râdıye ve Mardıye idrakına yerleştirmek.
Bu ayrılmazlığı anlamak üzere bir örnek verelim.
Başarılı bir yolculuğun tarifi
Eğer “sâlih amel” araba sürmekse, arabanın doğru yolda olması “amentü Billâhi ve RasûliHİ”dir. Siz Âmentü Billâhi ve RasûliHİ idrakıyla iman etmekle arabanızı Hakk Yol’a yerleştirmiş olursunuz. Eğer bulunduğunuz caddeyi önemsemeden, adresinize dikkat etmeden yalnızca araba sürmeye odaklanırsanız yanlış yerde araba sürüyor olabilirsiniz ki o durumda tüm gayretler boşa gider. Önce doğru caddeye gireceksiniz, sonra o caddede caddenin kurallarına uygun araba kullanacaksınız. Bu yüzden, önce doğru idrakta olduğumuzdan emin olmalıyız.
Doğru cadde Hakk Yol’dur ve oraya giriş yalnızca Âmentü Billâhi ve RasûliHİ iledir, ilerlemek ise Sâlih Amel’ledir, amelle ilerlenir. Yola giriş Âmentü Billâhi ile mesafe almak Sâlih Amel ile! Ayetlerde bu yüzden ikisi beraberdir. Bu yüzden, “Amenû ve Amilus Salihati” ifadesi ile anlatılan durum, hedefe ulaşan başarılı bir hayatın da tarifidir. Bu tarifin hedefi, kader bilincini Râdıye, Mardıye noktasına taşımak ve o noktada geri dönüşsüz hale getirmektir.
Mutlaka anlamamız ve idrak etmemiz gereken önemli iki şey var: Kelime-i Tevhid’e yüklenen mânâ ve Kader Bilinci.
Amenû ve Amilus Salihati ayrılmazlığı bu yüzden şu önemi de taşır; Kelime-i Tevhid’i Billâhi idrakıyla kabul ile yapacağınız ameller salih amel olur ve ancak onlar kader bilincinizi “radıyAllahu anhum ve radû anHU” noktası’na taşır, kader idrakınızı ancak salih ameller o noktaya oturtur. Bu nokta, Beyyine Sûresi’nde geçen “Râdıye ve Mardıye” idrakıdır; “onlar Allah’tan, Allah da onlardan razı” halidir. İman ve sâlih amel işte seni bu idrak noktasına, bu hayat tarzına götürüp orada sabitliyor…
Seyr-i Sülûk’a girmiş talib için Râdıye ve Mardıye yolun çok önemli duraklarıdır.
Ama bu duraklar yalnızca doğru yoldadır.
Siz doğru idrakla seyirdeyseniz bu duraklar karşınıza çıkar, yanlış caddede o duraklar yoktur. Cadde yanlışsa arabayı istediğiniz kadar güzel kullanın, o durakları göremezsiniz… Hal böyle olunca, önce “Âmentü Billâhi” tanımı çok önemsenmelidir: Âmentü Billâhi ne demektir, bunu doğru biliyor muyum, bunu doğru uyguluyor muyum? Bu nedir ve ben ne durumdayım? Bu soruları kendinize ısrarla, tatmin oluncaya, mutmain oluncaya kadar sormalı ve araştırmalısınız, mutlaka!
“Şöyle duymuştum” diyerek olmaz!
İçinizde küçücük de olsa ikilemler varsa olmaz!
Neden olmadığını ayetle göreceğiz.
Hiçbir ikilem olmamalıdır, ikilem bırakmayacaksınız.
Her ikilem cehennem biletidir, her bir ikilem cehenneminizi artırır. Ne kadar ikilem, o kadar cehennem! O biletlerin hepsini yırtıp yok edeceksiniz, yok etme gayretiyle yaşayacaksınız.
“Buna talibim” diyen, önce Âmentü Billâhi tanımını çok önemsemelidir. Çünkü “Âmentü Billâhi” dışındaki inanış biçimleri tamamen şirk kapsamındadır, Hakk Yol dışında girilen yanlış caddelerdir.
Yol yanlışsa amelle ilerlemek mümkün olmaz, bu kesin!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER