Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 18

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 6 Temmuz 2018 Cuma 21:32:23
 

BESMELE’DE ASIL OLAN SÖYLEMEK DEĞİLDİR, HALDİR. BESMELE BİR
HALİN, BİR AHLAKIN ADIDIR
Kendimizdeki, yetkimizdeki arşı Rahmanur Rahıym’e ayarlayıncaya kadar Besmele bizde “Allah adına” değil “Allah adıyla” çalışır. Siz “adına” deseniz de fark etmez, kendi arşınıza o ayarı yapıncaya kadar “adıyla” devam eder. Ayarı yapıp bitirdiğinizde kendiliğinden “Adına” çalışır. Hatta öyle ki o zaman dilinle Besmele söylemen de gerekmez, o çalışır, “Adına” çalışır. Zaten Besmele’de asıl olan söylemek değildir, haldir. Besmele bir halin, bir ahlakın adıdır. O ayarı yaptığınızda o ahlak kendiliğinden çalışır. O ayar tamamlanmamışsa Besmele’nin tanımı kendiliğinden “Adıyla” çalışır. Peki, o ayarı tamamlamamış olanın Besmele’yle meşgul olması boşa mıdır? Hayır, böyle bir yaklaşımdan Allah’a sığınırız. Aksine çok yüksek bir yararı ve sevabı vardır. Biz “Adıyla” ve “Adına” kıyaslaması yaptığımız için farkını söylüyoruz. Yoksa “Adıyla” bile büyük bir şereftir, Besmele’yi “Adıyla” idrakında bile olsa söylemek, büyük bir hediyedir. Dünyada Besmele’den hiç haberi olmadan ölenler, ölecekler var; dilde bile olsa hiç Besmele söylemeden geçip gidiyorlar. Sen, “Adıyla” idrakıyla da olsa Besmele söylüyorsun bu bir ikramdır. Elhamdülillah. Bizim kastımız şu: Sende RahmanurRahıym ayarı tamamlanınca mânâ kendiliğinden “Adına” çalışır. Ve Allahu ‘alem, sen razı, Allah da senden razı olunca “Adına” diyendeki ikilik de kalkar…
Allah’ın nimetlerine
karşı uyanık olmalıyız
“O ki semavatı, arzı ve ikisi arasında olanları altı gün içinde yarattı. Sonra Arş üzerine istiva etti. Rahman’dır (O)! Bunu bir bilene sor. Onlara; “Rahman’a secde edin” denildiğinde, “Rahman da neymiş, bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç” derler ve bu emir onların nefretini artırır.” (Furkan; 59, 60; secde ayetidir)
Efendimiz (SAV), “Rahman’a secde edin” dediğinde, müşrikler; “o da neymiş, niçin secde edelim?” dediler. Gafiller! Ayette başka bilgiler de vurgulanıyor ama biz ayetten Rahman’ın Arş’ı istiva ettiğini öğreniyoruz. Rahman Sûresi’nin, Furkan-60’da müşriklerin “Rahman da neymiş?” diye sormaları ve Nahl-103’de “Kur’an’ı ona bir beşer öğretiyor” demeleri üzerine inzal olduğu rivayet edilir. Sure, “Rahman neymiş?” diyenlere cevap gibidir ama aslında Rahman’ı bize anlatır; “Kur’an’ı ona bir beşer öğretiyor” diyenlere değil, biz mü’minlere Kur’an’ı Rahman’ın öğretişini anlatır. Rahman Sûresi’nde nimet çok tekrarlanan, sorgulanan bir tariftir. Perdeli halimiz nedeniyle adına “nimet” diyemiyorsak da aslında ef’al âlemindekilerin tümü, tüm yaratılanlar, hepsi nimettir. Allah’ın Rahman zikrine a’ma olmayan bu nimeti görmelidir! Rahman Sûresi işte bu nimeti göremeyenler için üst üste bize diyor ki; Rabbinizin (Allah’ın) nimetini niye yalanlıyorsunuz?
“İşte böyle iken (ey, cin ve insan!) Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?” (Rahman-13)
Suredeki yetmiş sekiz ayetinin otuz birinde bu hatırlama yapılır: Ey, cin ve insan! Allah Rahmaniyet’i kendine farz kılmışken, size merhametiyle bu kadar nimet vermişken Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız? Bu konuda Efendimiz (SAV)’in biraz da üzülerek paylaştığı bir hadis var. Bu ayetleri okuyor, sahabe de dinliyor. Efendimiz buyuruyor ki: “Ben bunu cinlere okurken telaşlandılar, hemen ‘Rabbimiz, hiç birini yalanlamayız, nimetlerinin hepsinin farkındayız!’ dediler. Ama sizin hiç sesiniz çıkmıyor.” Tabi, insan ve cinin vasıfları farklı! Onlar bize göre daha telaşlılar. İnsan çok farklı! İnşaAllah biz sessiz ama sesi çıkanlardan, yani içinden kuvvetle söyleyenlerden oluruz, öyle sayılırız inşaAllah. Bu hadisteki asıl uyarı şudur: Seslenin; yani Allah’ın nimetlerine karşı uyanık olun!
Besmele’deki Rahmânur Rahıym, mânâ âleminde dilek halinde olan mânâları ve ef’al âlemindeki suret bulmuş mânâları Allah’ın yaratma amacını da vurgular. Yani mânâ âlemindeki mânâların ve ef’al âleminde suret bulmuşların (yaratılmışların) yaratılma amacının merhamet olduğunu anlatır. Sure-i Rahman’da “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlarsınız?” ayetindeki “Rabbinizin” ifadesi ise bize ef’al âleminin Rububiyet yönetiminde olduğunu hatırlatır. Rahmaniyet’le yaratmış. Ama Rabbiniz’in nimetleri…
“(Muhammed): Rabbim, onlar hakkında Bil-Hakk (adaletinle) hükmünü ver. Bizim Rabbimiz Rahman’dır. Sizin vasıflamalarınıza karşı Müstean (bütün bunlara rağmen yardımına sığınılan) yine O’dur dedi.” (Enbiya-112)
Efendimiz (SAV)’in müşrikler dâhil herkese yaptığı bir açıklama var ki, o ayetteki şu duada dikkatimizi çekiyor: “Ya Rabbi, haklarında hükmü Bil-Hakk (adaletle) ver. Bizim Rabbimiz Rahman’ül Müstean’dır.” Bütün itirazlarınıza, vasıflamalarınıza rağmen Müstean (zorda kalınca sığınacağınız) hep O’dur. Böyle!
Kadın farkında değil ama o, RahmânurRahıym’dir; yani
cennete ayarı yapılmıştır
Hanımefendileri ilgilendiren bir detayı paylaşmak istiyorum. Bir hadisten öğreniyoruz ki; “Cennet annelerin ayağı altındadır.” Yani eğilip alabileceğiniz kadar size yakın ve kolay! Anahtarını düşürmüş de arayıp durana deriz ki; “uzakta arama, ayağının altında, eğil al. Yanlış yerde arıyorsun.” Efendimiz (SAV) annelere diyor ki; yanlış yerde aramayın, ayağınızın altında, size bu kadar yakın! Onlara bu kadar yakın olanı görelim. Anne, yapı olarak bütün insanlar gibi Rahman’dan bir eserdir ama Rahim taşır. Rahim aynı zamanda bir insanın meydana geldiği yerin ismidir. Ne kadar özel bir merhamet ki; Allah’ın yaratma fabrikasını anne taşıyor. Kadın farkında değil ama bu haliyle o RahmânurRahıym’dir; yani cennete ayarı yapılmıştır. Ama o başka şeylerle meşgul. Allah onu özel olarak cennete ayarlı yapmış. Bir kadın bütün herkes gibi Rahmandır, yani Rahman’ın merhametiyledir, ama kadın (anne) olarak bir de Rahim (annelik) görevi yapmış; Allah o rahimde bir can oluşturmuş. Efendimiz ona; “öyleyse bu temsile göre yaşa, dikkat et” diyor. Ancak “RahmânurRahıym” hali kadına ağır gelir, RahmânurRahıym özelliğini sindiremez ve yanlış yapar, çok kuvvetli bu güzellik onu sallar, fark edemez sapıtır, Allah muhafaza eylesin. Ama farkına varır da ona göre davranırsa kolay yani cennet ona kolaylaşır, çünkü hali kolay; RahmânurRahıym. Başkasının “ayarlayayım” diye uğraşacağı şey onda hazır. Böyle…
O size yalnızca Rahıym! Billâhi idrak ile inanıp yaşayana orada yalnızca Rahıym
Rabbimizin, Billahi idrakıyla amenu ve amilus salihati halinde olan kullarına ahiretteki amacını da vurgulayalım, ef’al âleminde onları yaratmasındaki amacı da görelim: “Selamün kavlen min Rabbin Rahıym; onlara Rabbin Rahıym’den Selam var.” (Yasin-58)
Fark ettiniz mi? O size yalnızca Rahıym! Billâhi idrak ile inanıp yaşayana orada yalnızca Rahıym. Rabbimiz “Rahman’a secde edin” dediğinde, ayetleri yalanlayanlar yani inanmayanlar “Rahman da neymiş” dediler. Oysa o ayeti duyan, Rahman Sûresi’ni gören imanlılar, hepsi secdeye kapanmışlar; hadislerde görüyoruz.
“Görmedin mi ki; Allah (O dur ki), Semavat’ta kim var ve Arz’da kim var (ise hepsi); güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaç (cinsi), yürür canlılar ve insanlardan birçoğu O’na secde ediyor. (İnsanlardan) birçoğunun üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor hakir kılarsa, artık ona ikram edici yoktur. Muhakkak ki; Allah, dilediğini yapar.” (Hac-18) Bu da secde ayetidir, lütfen uygun olduğumuzda secdesini yapalım.  
Hesap Günü’nde durum nasıl, cennet ehli için manzara nasıl?
Ayet, secde hususunda iki insan karakteri vasfediyor, iki insan tipi tanımlıyor: Secde eden ve etmeyen. Çok dikkat çekicidir ki herşey secde ediyor. Ama insanların bir kısmı secde ediyor, bir kısmı secde etmiyor.
Bu noktadan itibaren, Fatiha Sûresi’nin ikinci ayeti ile “el-Hamdü Lillahi Rabbil Âlemiyn” diyerek devam edeceğiz.
“Yedi sema, Arz ve onların içindekiler (hep) O’nu tesbih eder. Hiçbir şey yok ki O’nun Hamdı ile tesbih etmesin. Fakat siz onların tesbihini anlayamıyorsunuz. Muhakkak ki O, Haliymen Ğafur’dur.” (İsra-44)
Hac-18 ve İsra-44. ayetler şu an içinde yaşadığımız hayat içindi. Sonrasında, özellikle Hesap Günü’nde durum nasıl, detaylı göreceğiz. Bir de cennet ehli için manzara nasıl, ona bakalım:
“Onların orada (Naim Cennetleri’nde)ki duaları; ‘Sübhaneke Allahümme’dir. Oradaki tahıyyeleri (karşılaştıklarındaki sözleri) ‘Selâm’dır. Dualarının sonu ise elhamdülllahi rabbil alemiyn’dir.” (Yunus-10)
“Onlar; bize verdiği sözde sadık olan ve bizi dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurdunda (varis) kılana El-Hamdülillah (Hamd Allah’a aittir). Amel edenlerin ecri ne güzelmiş dediler.” (Zümer-74)
“Melaikeyi de arşın etrafını kuşatmış, Rablerinin hamdini tesbih ediyorlar halinde görürsün. Artık, aralarında Bil-Hakk (adaletle)  hükmolunmuş ve  “El-Hamdü Lillahi Rabbil Âlemiyn” denilmiştir.” (Zümer-75)
Hesap günü! Defter kapandı. Sesleniliyor: El-Hamdü Lillahi Rabbil Âlemiyn! Peki, dünyada yaşarken Allah’a yönelişte nasıl bir tablo var?
“Yemin olsun ki; eğer onlara; “Sema’dan suyu indirip de ölümünden sonra onunla Arz’ı kim diriltti?” diye sorsan, elbette “Allah” diyecekler… De ki; “El-Hamdülillah.” Hayır, onların ekseriyeti akletmezler.” (Ankebut-63)
“Yemin olsun ki eğer onlara; “Semavat’ı ve Arz’ı kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki; “El-Hamdülillah.” Hayır, onların ekseriyatı bilmezler.” (Lukman-25)
Sorulduğunda:
“siz el-Hamdülillah deyin”
Fatiha ile fetih seyahatimiz ayetlerle devam ediyor, gündemimiz El-Hamdülillah. Hesap gününde ve yaşadığımız dünyada “El-hamdülillah” hali nasıl, onu anlamaya ve ayetlerle görmeye çalışacağız. Ankebut-63 ve Lukman-25 ayetlerindeki sorular Mekke müşriklerine. Ama cevap mü’minler için: Onlara bu tip sorular sorduğunda, elbette “Allah” diyecekler. Ama siz öyle demeyin, “El-hamdülillah” deyin. Onlar “Allah” dedikleri halde bilmezler, siz öyle demeyin. Bunu okuyunca, bir şeye cevap olarak “Allah” demek yanlış mı gibi düşünülebilir. Hayır, ayette vurgulanmak istenen onun yanlışlığı değil, el-Hamdülillah’ın önemi. El-Hamdülillah’ın ne demek olduğu anlatılıyor. Şunu da anlıyoruz ki soru Mekke müşriklerine sorulduğuna göre, demek ki onlarda Allah inancı var. Ancak, onların ayrıca Allah’a yaklaştıracağına inandıkları putları da var. Şu çok dikkat çekicidir: Onlara, “Suyu indirip de, onunla Arz’ı kim diriltti? Semavatı ve Arz’ı kim yarattı?” diye sorulunca putlarının isimlerini saymıyorlar. Taptıkları putların kuvvet ve kudretsizliklerinin farkındalar, biliyorlar. Sorulunca “Allah” diyorlar. Çünkü Hz. İbrahim aleyhisselam efendimizden gelen bir Allah inancı var, bu yüzden “Allah” diyorlar. Fakat Allah, onların “Allah” demesini kabul etmiyor. Çünkü doğru isim kullanmalarına, “Allah” demelerine rağmen zihinlerindeki algı bozuk, zannları bozuk! İsim doğru, zihinlerindeki kimliklendirme bozuk! Bu nedenle kabul edilmiyor. Ve bize “siz el-Hamdülillah deyin” deniyor. Esas bilgi burada gizli ve biz inşaAllah onu öğrenmeye çalışıyoruz.

“FATİHA İLE FETİH” YAZILARI – 18-

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti