Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

GÖK CİSİMLERİNİN ETKİSİ VARDIR AMA SUİSTİMALİ ÇOK FAZLADIR

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 12 Haziran 2017 Pazartesi 14:15:39
 

-2-
“Burçlar ve Küfürler” adlı paylaşımlarımız astroloji ve astronomiyi tanımlayarak,  farkını görerek başladı. Dedik ki bilim dünyasının bilimsel kurallarına göre astronomi bir bilim kabul edilirken, astroloji bir bilim kabul edilmemektedir, bilim kurallarına uygun bir yaklaşım kabul edilmemektedir. Çünkü astroloji bir önermede, bir iddiada bulunuyor ve diyor ki; gök cisimlerinin ve astronomik fenomenlerin insan karakterleri ve kaderi üzerine tesiri vardır. Fakat bu iddia, bilimsel kanıtlanmış şeyler değil. Böyle olduğu halde astroloji günlük hayatta astronomiyi geçiyor. Çünkü insanlar astrolojiye inanmak istiyor; “astrolojinin bilim dışı olduğunu kabul ediyorum ama hayatımı bu bilgilere göre dizayn etmekten kendimi alıkoyamıyorum” diyor. Bu yaklaşım insanın dünya hayatı formatı sebebiyledir. İnsanın dünya hayatı formatı yanlışa meyillidir, fıtratı değil. Çünkü insanın fıtratı Allah fıtratı üzeredir. Ama formatı esfele sâfiliyn üzeredir. Bu yüzden, insanın dünya hayatı formatı, konu Hakk olunca yanlışı sevmeye ve yapmaya gizlice hayrandır; konu Hakk ise yanlışı sever. Çünkü yanlışa hayrandır. Bu onun formatında, formatının mayasında var.  Hakk söz konusu olduğu zaman formatı yanlışın peşine koşar. Çünkü yanlışa gizlice hayrandır. Bu duruma biz “İnsan küfrüne âşıktır” demiştik.
Gök cisimlerinin insan
 karakteri üzerinde tesiri vardır

Astrolojinin önerme ve yorumlarıyla açıklamaya çalıştığı hayat tarzı insanın dünya hayatıdır, insanın esfele sâfiliyn seviyeden dûniHİ algı ve zann’larıdır. Konuyu dünya genelindeki bakışa uygun düşünecek olursak, astrolojik yorum yapanlar dûniHİ algı ve zann’larıyla hareket etmektedir. Bu durumda, sonuç tamamen dûniHİ algı ve zann’larıyla hayata bakan birisinin esfele sâfiliyn yorumlarıdır.
Bilim dünyasının bilimsel çalışmalarındaki prensiplerine göre ele alınmamış olmasına rağmen astrolojik bilgilerin hayatta yeri nedir, nasıldır?
Astroloji için “Bilimsel kurallara ve formata uydurulmamış, o kılığa girmemiş” dememiz böyle bir olayın olmadığı anlamına gelmez, “böyle bir tesir yoktur” demiyoruz. Şunu söylüyoruz: Bilimsel bir kılığa girmediği için astrolojinin suiistimali çok fazladır. “Gök cisimlerinin veya astronomik fenomenin insan karakteri üzerinde tesiri yoktur” demiyoruz ki. Vardır.
Gök cisimlerinin veya astronomik fenomenin insan karakteri üzerinde tesiri vardır, ancak bu etki günümüzün bilimsel formatına uygun şekilde kanıtlanmış değildir. Peki, bu tesir nedir ve nasıldır?
Yağmur ıslatır ama,
 “şunları ıslatayım” diye bir düşüncesi yoktur

İnsanın “BEN” diyerek takdim ettiği Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu’nun her insana göre değişiklik gösteren nefsini şekillendiren kalbının, dilenmiş özellikleri olan “KAYIT” ef’al âlemi için sûretlenirken, görevli tesirlerden birisi de insanın doğumu sırasında dünyanın içinde bulunduğu astronomik pozisyondur. Burçlarla ilgilenenler, bu astronomik pozisyonun genellikle gezegenlerle olan ilişkilerini ele almışlardır. Neticede ele alınan bilgiler yalnızca gözlem bilgileridir. Uzun yıllar içerisinde deneyimle biriktirilmiş gözlem bilgilerdir.
Basit bir örnek verelim. Bir kişi “Yağmur insanları ıslattı” dese, aklımıza yağmur yağarken “Gideyim de şu insanları bir ıslatayım” dedi gibi bir düşünce gelmez. Çünkü yağmurun öyle bir düşüncesi, sözü olmaz. O kendine ait fenomenin içerisinde yağar ama altında olan insanlar ıslanırlar. İşin gereği doğal olarak ıslanırlar, o yağmur damlalarının özelliği neyse onunla ıslanırlar. Örneğin, saf yağmur suyuysa saf yağmur suyuyla ıslanırlar, asit yağmuruysa, hava kirliliği olan bir yerde eğer o yağmur kükürt dioksit partikülleriyle sülfürik aside dönüşmüş de asit yağmuru oluşmuşsa, onunla ıslanırlar. Veya dolu içeriyorsa yağmur, onunla ıslanır. Yıldırımlar içeren yağmursa, yağmurla beraber yıldırım da alır. Veya büyük hortumlarla yukarılara çıkmış bazı maddeler yağmurla geri dönüyorsa, o yağmurda toz, taş, çamur, kurbağa, balık, ne varsa onlarla ıslanır. Astronomik pozisyondaki ışınlarla, o anda o pozisyona giren canlının ıslanmasını ve o pozisyonun o anki tesiri neyse ondan etki almasını bunun bir benzeri gibi düşünebiliriz.
Dolayısıyla, insan dünya hayatına dûniHİ algıyla başlayıp sonra da bu algıyla ürettiği zanlar üzerine bir hayat tarzı oluşturduğu için, astronomik pozisyon ile aldığı tesirle gerçekleşen “KAYIT” açılımını da dûniHİ algıyla değerlendirir ve zanlara çevirir. Bu söylediğimi bir kaç defa tekrar edeceğim. Çünkü “İddialı bir cümle kuruyoruz” diyeceğim ama iddialı bir cümle değil. Ama öyle bir cümle kurmak zorundayım, beni bağışlayın. Astrologların bilmediği bir şeyi söylüyoruz. O cümleyi yeniden şöyle şekillendirelim: Bir Kayıtlı Kendini Hissetme Duygusu dünyaya gelirken onun kaydı ilmî sûrete bürüneceği zaman kaydı neyse o kayıtta astronomik pozisyon da görevlidir, yani astronomik pozisyondan etki alır. Etki aldı. Sonra dünya hayatına başlarken bu ilmî sûret dûniHİ algıyla başladığı için, aldığı kaydı dûniHİ algı ve zann’larıyla değerlendirir. Astrologların kişide gördükleri en son özellik, gözlem yaparak “Senin özelliğindir” dedikleri şey astronomik pozisyonun verdiği şey değildir. Oysa, insanda gözledikleri en son özellikler kompozisyonunun astronomik pozisyon tesiriyle açılmış olduğu yanılgısına düşülür, onu size “burç özellikleriniz” diye anlatırlar.
“Astrolojik yorum” ve
“burcunuzun özellikleri” aslında nedir?

Sonuç olarak “astrolojik yorum” ve “burcunuzun özellikleri” denilerek bir insana sunulan “Temel Bilgi” o insanın kendisinin kendisinde açtığı esfele sâfiliyn karakterli özellikleridir, yani o insanın “A” Takdim Formu “BEN”idir, o insanın vehmin zulmeti alanıdır, nefsinin şerridir, mütekebbir davranışlarıdır, o anlatılanlar o insandaki bâtıldır. Dünya hayatında dûniHİ algının zanlarıyla açılan ve astrolojik açılım diye sunulan şey o insanın kalbının marazıdır. Yani astrolojik açılım diye insana sunulan burç özellikleri o insanın küfrünün kıvamını tarif eder, o kişinin küfrünün çıkmaz sokaklarını ve kurtuluş aralıklarını gösterir. Aslında bütün bunlar, bir imtihan olan dünya hayatı süreci içerisinde ona kopya verir, “Senin sıkı küfrün şudur, kurtul. Bundan çıkmak için açık kapılar, aralıklar şuralardır” der.
Bunların hepsi “TEKASÜR”dür.
Yani “Allah yokmuş gibi” bir hayat tarzıdır

Hâl böyleyken, maalesef dûniHİ algı ve zann’larıyla konuyu değerlendiren uzmanlar, bu bilgilerle insanları bir esfele sâfiliyn yarışına sokarlar. Bir öğüt vereceklerse iyi insan olmayı hedefletirler. Bu yarış için aşk, seks, para, mal, ün, güç ve öfke alanlarını motive eder ve bunları da prestij ve karizma kriterleri olarak sunarlar. Ayrıca meraklı ve dedikoduculara malzemeler verirler. Bunların hepsi “TEKASÜR”dür. Yani “Allah yokmuş gibi” bir hayat tarzıdır veya Allah ve vasıflarını umursamayan oyalayıcılardır. Oysa bu bilgiler “Dünya hayatı geçicidir, âhiret hayatı asıl olandır ve bâkidir” gerçeğinden hareketle; “Âhiret hayatını kazanmaya neler engel oluyor, kişinin bu konuda zaafları nelerdir, kişi öncelikle nelerle mücadele etmelidir?” olarak değerlendirilmelidir. Yani insan, Allah’ın verdiğini Allah için değerlendirmelidir.
İnsanların doğumları sırasında astronomik pozisyondan aldıkları etki doğum günü ve doğum saati ile ilgili olarak gerçekleşir. Bulgular tamamen gözlem istatistiklerine dayanır, yani bulgular bilimsel prensiplere göre bilim literatürüne kazandırılamamıştır. Bu durum ise şöyle sakıncalara yol açar: Gözlemsel istatistiklere dayalı bilgileri temel alıp astronomik rakamlarla süsleyip daha sonra kişisel yorumlarla konuyu sürdürmek bir usûl hâline gelmiştir. İnsanların günlük, haftalık, aylık, yıllık yaşantılarını “Burç Özelliğiniz” diye tanımlayarak bir başka yanlışa daha yol açmışlardır. Bazı yorumcular da bu yanlışı doğru gösterebilmek için burç sahiplerine çeşitli başarı yöntemleri sunmak üzere “kader” kelimesini kullanırlar, Esmâ’ül Hüsna önerileri verirler ki böylece bir yanlış daha ortaya çıkar. Yalnız, buranın anlaşılması için şunu vurgulayalım; Esmâ’ül Hüsna önerilerinin nefs terbiyesi için bir ehil tarafından önerilen kısmı bu kapsamda değildir, burada konumuz o değildir. Burada bahsettiğimiz nedir? Esfele sâfiliyn hayat tarzı içerisinde esfele sâfiliyn hedefler oluşturup, bunlar için ilgili esmaları zikretmek! İşte bu çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Burç özelliğine bakar, oradan zenginlikle, ünle veya başka bir şeyle ilgili bir yorum okur, “Bu imkândan nasıl yararlanayım veya şu tehlikeden nasıl korunayım?” dediğinde astrolog ona bir esma önerir. Bu neden tehlikelidir? Çünkü hedef esfele sâfiliyn! Esfele sâfiliynden bir şey için öneri istedi, nefs terbiyesi için değil. Esfele sâfiliyn bir şey için öneri istedi ve esmâ silahını kullandı. Plân gerçekleşir, böylece kişi esfele sâfiliyndeki yerini sağlamlaştırır.
Burçları birbirlerinden ayıran ana farklar nelerdir? İnşaAllah yarın buradan devam edelim.

Burçlar ve Küfürler -2-

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER