Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İnsana nasıl yaşayacağını Kur’an-ı Kerim ve hadisler öğretiyor

– 61 –
“A” yaşantısını oluşturan veri tabanını ve yaşayış biçimini çok irdelememiz, ondan kurtulmak için kısa yollar bulmamız şarttır. Onun için hep bu ikisini mukayese ediyoruz ki; “A”yı tanıyıp ondan kurtulalım, “B” nasıl inanır ve yaşar onu da öğrenip yaşayalım. “A”nın hayatını dünya bize kendiliğinden öğretiyor ama “B” hayat tarzı öyle değil. “B”nin dilini, davranışlarını, o hayatın her şeyini bize ayetler ve hadisler öğretir. Efendimiz (SAV) bize hep “B” hayatı için örnektir. Mesela, Efendimiz (SAV) öğretiyor: “Allah indinde sağlık, sıhhat ve afiyet istemekten daha sevimli bir dua yoktur.” Bize bir dua öğretiyor, içinde “AFİYET” var. Biz ona genellikle “A” gözüyle bakıp “Afiyet”i hayatın içerisinde yanlış uygularız, hatta onu yalnızca sofrada kullanırız. “Afiyet” ne demektir, onu bilmeyiz. “Afiyet olsun”un başka dillerde karşılığı yoktur. “İyi sindirimler, iyi gıdalar, yarasın vb” gibi sanılır ama yanlıştır. “Afiyet olsun” çok geniş spektrumlu bir duadır ve aslında her şey için kullanılmalıdır. Ama manasını doğru anlayarak! Biz onu şimdilik yemekle sınırlı kullansak bile manasını doğru oluşturalım. “Afiyet olsun” duasının manası şöyle düşünülmelidir: Yediğiniz, içtiğiniz şey sizde öyle bir enerjiye ve o da öyle bir hücreye dönüşsün ki, o enerji, o hücre Allah yolunda olsun. Allah’ın “yap” dedikleri o hücreye zor gelmesin, o hücre Allah’ın “yap” dediklerini yapmaya üşenmesin; yiyip içtikleriniz öyle bir hale dönüşsün ki cennetinize vesile olsun, sizi cennete götüren bir hal oluşsun. “Afiyet” böyle farklı ve önemli bir manadır. “Afiyet olsun” ne kadar önemli bir duaymış meğer. “B” Takdim Formu”nun işte böyle çok farklı, çok güzel bir hayatı vardır. O hayatı yaşamamız içindir ayetler ve hadisler, bize onu öğretir. “A” Takdim Formu” yaşantısı için özel bir ders, özel bir çaba gerekmiyor. Yemeği, yürümeyi, çiftleşmeyi, üremeyi hepsini insan yapıyor. Ama “B” Takdim Formu” olarak nasıl yaşanır, onu bilmiyor. Bu bilinmediğinden Kur’an-ı Kerim ve hadisler öğretiyor. Kur’an ve Sünnet’in bize “B” Takdim Formu” yaşantısını öğrettiğini fark edin. “B” Takdim Formu”nda nasıl yaşanır, o öğretiliyor.
“İNNA LİLLAHİ (KESİNLİKLE BU ALLAH’TAN, ALLAH’IN EMRİ, BİZ DE ALLAH İÇİNİZ, BİZ DE O’NUN EMRİYİZ) VE İNNA İLEYHİ RÂCİÛN (KESİNLİKLE DÖNÜŞÜMÜZ DE O’NADIR)”
DÜNYA HAYATI dediğimiz şu yaşantı, aslında dünyadaki hayatın zulmetidir. Çok dikkat edin lütfen, hiç bir paylaşımımızda “dünya hayatı yanlıştır” demedik, demiyoruz. Dünya hayatının yaşanan zulmetini legale çevirmek gerektiğini anlamaya çalışıyoruz. Onu sayı skalasına benzetmiştik. Yaşantıyı önce eksi skaladan sıfıra getirmek, sonra da artıya getirmek gerekiyor. Bunu şöyle de fark edebiliriz: Dünya hayatının İslam Sistemi’ne göre, İslamiyet’e göre meşru olmayan hali için bir çaba gerekmiyor, kendiliğinden, coşkuyla yapılabilir olarak o karşınıza geliyor. Ama dünya hayatının meşru olan hali için kendimizi zorlamamız gerekiyor, böyle bir handikap var değil mi? Dolayısıyla “A” Takdim Formu”nun yaşantısını o kadar iyi bilmeliyiz ki ilan edilen tanrılığı fonksiyonsuz hale getirilebilelim. “B” Takdim Formu”nun hayat tarzını da öyle bilmek lazım ki, “B” Takdim Formu” zorlanılarak yaşanan bir hayat değil, çok kolay yaşadığımız bir hayat haline gelsin.
Bu iki yaşantıyı tanımak üzere günlük hayattan bazı kesitler vermeye çalışacağım, ileride o örnekleri çoğaltacağız inşaAllah. Diyelim ki ünlü bir futbolcunun vefat haberi duyuldu. Buna “A” Takdim Formu”ndaki kişinin tepkisi farklıdır, “B”nin farklıdır. “A” yapısında olan der ki: “Nasıl olur! Ölüm onu mu bulmuş genç yaşta! Başka kimse yok muydu? Çok genç kaybettik! Daha vereceği çok şey vardı, yararlanamadık! Hak etmemişti…” Bir sürü şey sayar. “A” Takdim Formu”ndaki kişinin ölüm haberine tepkisi böyledir. Ona bu davranışı bir öğreten olmadığı halde böyle davranır. Bir vefat karşısında “B” Takdim Formu” ne yapar, nasıl davranır, onu bilmiyoruz. Onu bize Allah öğretiyor. Bakara-156: “Onlar bir musibetle karşılaşınca ‘innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn derler.” Kur’an’ı ile bize öğretiyor. Onlar bir felaketle (bu bir ölüm olabilir, başka bir şey de) karşılaşırlarsa; ‘innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn’ derler. “İnne” kesinlik belirten bir ifadedir. İNNA LİLLAHİ; tereddütsüz Allah içiniz! “B” idrakı ile yaşayan, bunun gayretinde olan kişi sıkıntılı bir haber duyduğunda hemen “İnnâ lillahi (kesinlikle bu Allahtan, Allah’ın emri, biz de Allah içiniz, biz de O’nun emriyiz) ve innâ ileyhi râciûn (kesinlikle dönüşümüz de O’nadır)” diyor. “B” Formu’ndaki böyle söyler, böyle inanır, böyle de yaşar. Onu ayet böyle tanımlıyor: “Bu Allah’tandır ve dönüşümüz O’nadır” derler. Bir karakter daha var, ona da TAKLİT EHLİ diyoruz. Bir musibet ile karşılaşınca o nasıl davranır? Duydu ki böyle denirmiş, bir ölüm haberi aldığında önce görevini yerine getirir; “öyle mi, inna lillahi ve inna ileyhi raciun” der. Sonra da “niye ölmüş kardeşim?” diyerek gerçek kimliği ve yapısının gereğiyle davranmaya başlar. İlki görevdi, onu söyledi, görevini yerine getirdi. Evrak işini yerine getirdi, evrakı mühürledi, şimdi esas işine döner: “Nasıl olmuş ya, nasıl olur ya, ben ne çok seviyordum onu, nasıl olur, inanamıyorum bir türlü! Olmaması gereken bir şey!” Taklit ehli olan “A” Takdim’inin ayeti uygulaması böyle olur. Ama “B” Takdim Formu”nda olan onu yaşar. Hatta “B” Takdim Formu”ndaki kişi bu haberi duyduğunda onun yüzüne bakın, içinden bir şey geçirdiğini anlarsınız. Bakışından anlarsınız, zaten kendiliğinden o hali yaşıyordur o. “Zaten öyle yaşıyordum, demek ki o olay buymuş: İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” der.
AYET VE HADİSLERİ HEP
“B” TAKDİM FORMU’NA GÖRE
ANLAMALIYIZ
Ayet ve hadisleri hep “B” Takdim Formu’na göre anlamalıyız
Hazreti Ömer radıyallahu anh döneminde baba ve kızı evin bahçesinde süt sağıyorlar. Sağım bitince baba kızına diyor ki; kızım su koy da çoğalt. Yavrusu uyarıyor: Baba, Ömer yasakladı ya, süte su koymayacaksınız dedi ya! “Kızım burada Ömer mi var?” diyor. Hz. Ömer de o an oradan geçiyor ve bu konuşmaları duyuyor: Kızcağız babasını uyarıyor: “Baba, Ömer yok ama Allah var!” Bunu duyunca Hz. Ömer öyle çok umutlanıyor ve mutlu oluyor ki. “Bu çocuklar böyleyse gelecek önemlidir, güzeldir” diye umutlanıyor… Bir tablo ki baba “A” Takdim Formu”nda yaşıyor: Ömer mi var burada, su koy! Kızın ise “B” Takdim Formu”nda bir hayat tarzı var: Ömer yok, ama Allah!
Böyle bir başka olay: Efendimiz (SAV) salât ikamesini emredince her bir yerleşim yerinde salât ikame ettirecek birisi gerekiyor. İnsanlar içlerinden düzgün yaşadığına inandıkları, Allah için çok sevdikleri birine imamlık yaptırıyorlar. Bir yerde, yetişkinler arasında öyle birini bulamıyorlar ve yedi yaşındaki bir kız çocuğu yapıyor o işi, ancak onu layık görüyorlar, onu “yapabilir” buluyorlar, onu “B” Formu”nda buluyorlar. Aynı Hz. Ömer’in bahçe hikâyesinde yavrunun “B” Formu”nda oluşu gibi!
Ayet ve hadislere hep bu gözle bakın lütfen: “B” nasıl inanıyor ve davranıyor? Mesela, Ra’d Suresi 22 ve Kasas Suresi 54’de, Allah hoşnut olduğu bir gruptan bahsediyor: “Onlar kötülükleri iyilikle yok ederler.” Bu ayetlerde verilen ipucu, “B”nin önde gidenlerinin nasıl davranacağının bir ipucudur: “Bana kötülük yaptı, kısasa kısas, ben de ona şunu yapayım” demiyor. Dikkat edin, “onlar kötülük yapana iyilik yapar” da demiyor. “Onlar kötülüğü iyilikle yok eder” diyor. Amaçları kötülükleri yok etmektir. Yöntem ise, kötülükleri iyilikle yok etmek! Ayet ve hadislere “bu ayet, bu hadis bana “B” hayatı için ne öğretiyor?” gözüyle de bakmak lazım. Mesela Asr Suresi sabrı tavsiye ediyor değil mi? Sabrı tavsiye etmek nasıl bir şeydir? İnanmayanlar bile bir sıkıntı anında “hayırlısı olsun” diyorlarsa bu bir sabır tavsiyesi midir? Sabrı tavsiye etmek bu mu, o kadar mı? “B” Formu” sabrı nasıl tavsiye eder? Sabır nasıl tavsiye edilir? Başkasına mı tavsiye edilir? Mesela “hayrlısı olsun” derken kastımız, hedefimiz ne? Bunu söyleyen kişi “A” takdimiyle söylüyorsa, “A” takdimindeki kişi “hayırlısı olsun”u genellikle teselli için söyler. Bu yüzden bir başarı durumunda “hayırlısı olsun” demezler, “aferin, iyi başardın” derler, başaranın tanrısını/tanrılığını tebrik ederler. Kaybettiği zaman teselli amaçlı olarak “üzülme, hayırlısı olsun” derler. Oysa “HAYRLISI OLSUN” çok güzel bir duadır ve her halükarda söylenir. Başarınca da söylenir, söylenmelidir. Rabbimiz öyle öğretiyor:
Hud Suresi 88: “Onlar; ‘ma tevfîkî illa Billahi: Başaran yok, İlla Allah’ derler.”
SABIR TAVSİYE EDİLİRKEN HAKK YOLDA ISRAR ETME, ÇOK ÇALIŞMA TAVSİYE EDİLİYOR
Sabır tavsiye edilirken Hakk yolda ısrar etme, çok çalışma tavsiye ediliyor
Sabır özellikle Asr Suresi’nde geçer, ama tek başına değildir. “Hakk’ı tavsiye ederler ve sabrı tavsiye ederler” diye ikisi bir aradadır. Yani önce “Hakk” tavsiye ediliyor. Hakk’a tabi olmayı kabul edip Hakk’la meşgul olana Hakk yolunda “Sabır” tavsiye ediliyor. Ayetteki Hakk, “Ene-l Hakk” diyenin halinin adıdır, onun anlatmaya çalıştığı statüye verilen isimdir. Hatırladınız mı, Hakk yaratılanların var oldukları statünün adıdır demiştik. “B” idrakındaki kişi bu statüyü fark ettiği için, kendisi de o statüde yaratıldığı ve yaşadığı için “Ene’l Hakk” diye düşünebiliyor, “ben Hakk’ım” diyebiliyor. Lütfen çok dikkat edin, o kalkıp da “Ben Allah’ım” demedi, öyle bir şey demiyor. Kimse öyle bir şey diyemez, o muhal! Ama “Ene’l Hakk” diyebiliyor. İşte, kişiye “Hakk” olmayı tavsiye ederler, ona bu yolda ısrar etmesini, çok çalışmasını, dayanmasını, yolun sabrını da tavsiye ederler. Asr Suresi’nde bize tavsiye edilen sabır, “A” yolundaki yaşantı için “dayan ha” sabrı değildir.
Yaşantımızda şu da önemlidir: Sabır gerektiren herhangi bir olay yokken Allah’tan sabır istemek çok doğru olmaz. Göğüslemek zorunda olduğunuz, sizi yakan, üzen, sıkan bir iş vardır ve iş bellidir, o ayrı. O göğüslemenin size kolaylaşması için, o işin hayr ile tamamlanması ve sürece dayanmak için sabrını istersiniz. Ama ortada hiçbir şey yokken sabır istemeyin, isterseniz biraz zor olur. Nasıl mı? “Uçak istiyorsunuz ama havaalanınız yok”sa durduk yere size havaalanı yaptırırlar; “uçağın var, inecek yer lazım” derler…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER