Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

İSLÂM’DA ZEKÂT-12

ÜMMETİMİN BOZGUNLUK SEBEBİ MAL
TUTKUSUDUR (HZ. MUHAMMED)
Sevgili Peygamberimiz: “Her ümmetin bir bozgun sebebi vardır. Benim ümmetimin bozgun sebebi de maldır” buyuruyor.
Yine bir başka hadis-i şerifte:
“Kişinin mala düşkünlüğünün dinine getirdiği zarar, sürü içine dalmış kurtların koyunlara getireceği zarardan daha büyüktür” demiştir.
“Allah sana verdiği gibi sen de ver, yeryüzünde bozgunculuk çıkarma” (Kasas 28/77) demesinin sebebi budur. Birbirinin tez-antitezi olan Kapitalizmin ve Komünizmin serüveni araştırıldığında ikisinin de bu sürecin ürünü oldukları görülür. Onun için yüce Allah bu sürecin ülkeleri helake götürdüğünü belirterek şöyle buyurur:
“Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşlarına emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur, biz de orayı yerle bir ederiz” (İsra 17/16).
Yani ülkede sahip oldukları zenginliği iyilik ve ıslah etmek için değil, acımasızlık, adaletsizlik, haksızlık, ahlaksızlık, ayrımcılık, zorbalık, ayrımcılık, vb. kötülükler için ikullanarak ifsad ettikleri toplum sünnetullah gereği çok geçmeden yıkılır.
“Allah, bir ülkeyi örnek verdi: Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı” (Nahl 16/112).
“Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur” (Kasas 28/58).
Sevgili Peygamberimiz dinin şahsi menfaatlere ve dünyalık biriktirmeye alet edilmemesi ve dinin kullanılarak insanların aldatılmaması konusuna da değinerek şöyle demektedir:
“Kıyamete yakın öyle topluluklar gelecek ki onlar dini midesine alet edecekler, sözleri şekerden tatlıdır. Fakat kalplerinde bir canavar gizlenmiştir. Adalet-i ilahiyenin tecelli edeceği gün Allah (CC) onlara şöyle hitap edecektir:
“Siz benimle mi gurura kapıldınız, yoksa bana karşı mı cüretkâr davrandınız.” (Tirmizi, Celal Yıldırım, İslam Ahlakından Parlak Sayfalar, 27)
Başka bir hadislerinde ise:
“Allah’a yemin ederim ki, ben sizin için fakirlikten korkmuyorum. Sizin adınıza beni korkutan şey şudur:
“Sizden önceki topluluklar gibi dünya nimetleri ve imkânları önünüzde birikecek ve bu nimetler yüzünden çekişme ve didişmeye gireceksiniz de önceki topluluklar gibi mahvolacaksınız.”
Nitekim Halife Osman döneminin dünya malına düşkünlüğünü gören büyük sahabelerden Abdurrahman b. Avf şöyle diyordu:
“Bizler zorluk ve ıstıraplarla denendik sabredebildik de, bolluk ve refahla denenince başarılı olamadık.” (İbn. Mübarek, Kitabu’z- Zühd, 182)
ZEKÂT KİMLERE FARZDIR?
Bir Müslüman’a zekâtın farz olması için şu şartların bulunması gerekir:
a) Mükellef olmak. Hanefîlere göre, zekâtla yükümlülük için, Müslüman olmanın yanında, akıllı olmak ve ergenlik çağına ulaşmış bulunmak da gereklidir. Çünkü gayri Müslimler, akıl hastaları ve çocuklar namaz ve oruç gibi ibadetlerle yükümlü olmadıkları gibi zekâtla da yükümlü değildirler. Zekât bir ibadettir. İbadetle sorumluluk ise ergenlik ve temyiz çağına ulaşmakla başlar. Hanefîler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, zekâtın farz olması için ergen ve akıllı olmak şart değildir. Bu yüzden çocuğun ve akıl hastasının mallarından da zekât vermek gerekir. Zekâtı bunlar adına velî veya vasîleri öder. Dayandıkları delil şu hadistir:
“Malı bulunan bir yetimin velisi olan kimse, bu malı ticaretle çalıştırsın, malı bırakıp da zekât onu tüketmesin.”
Bu müctehitlere göre zekât mala bağlı bir yükümlülük olup, akrabalık nafakasında olduğu gibi, Müslüman ailenin bir ferdi olan mal sahibinde, ehliyet şartları aranmaksızın gerekli olur.
b) Nisap miktarı mala sahip olmak. Temel ihtiyaçlardan ve borçtan başka nisap miktarı veya daha fazla bir mala sahip olmak gerekir. Zekât dışı tutulan temel ihtiyaçlar şunlardır: Mesken olarak oturulan ev, evin eşyası, giysiler, binit aracı, mesleği ifa amacıyla kullanılan kütüphane, iş âletleri, üretim için kullanılan fabrika binası, makine, tezgâh vb. aletler, yine kişinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin bir aylık- daha sağlam görülen başka bir görüşe göre bir yıllık- mutat harcamaları zekâttan muaftır.
Zekâtla yükümlü olmanın asgarî sınırı sayılan nisap miktarları, zekâta tâbi her mal için, Hz Peygamber tarafından belirlenmiştir. Bu asgarî miktarlar o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü gösterdiği gibi, sonraki dönemlerde de “zekât nisabı” adıyla aynen korunmuşlardır. Buna göre fakihler toprak ürünleri dışında, zekâta tâbi bütün mallarda nisabın şart olduğunda görüş birliği içindedirler.
Müslüman, hür, akıllı ve buluğ çağında, borcundan ve asli ihtiyaçlarından fazla kazanç sağlayıcı nitelikte, asgari zenginlik ölçüsü (nisap miktarı) oranında mala sahip olanların yükümlü olduğu ibadette, kişinim zekât verebilmesi için 80.18 gram altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı ile 40 koyun/keçi, 30 sığır/manda ve 5 deveye sahip olması ve bu malların üzerinden bir yıl geçmesi gerekir. Zekâtta, oruç ve Hac için uygulanan Kameri ay hesabı uygulanır (354 gün). Zekat sahibinin 80.18 gram altının ya da diğer mallarının 40’ta birini (%2.5) zekat olarak vermesi gerekir. Zekât, gıda, giyim eşyası gibi aynî olarak ödenebileceği gibi, para, döviz ve altın gibi nakdi olarak ta ödenebilir.
NİSAP: Gümüş: 200 dirhem ( 595 g.) Altın 20 Miskal (80.18gram.) dır. 5 deve, 30 sığır/manda, 40 koyun/keçi, % 2.5 yani kırkta bir verilir. Nakit parada da % 2.5 dir.
Zekât verilebilmesi için belirli bir ayın ya da Ramazan ayının beklenmesi gerekmez. Zekât vermesi gerekenlerin Kameri ay olarak 354 gün dolduğu anda zekâtını vermesi daha hayırlıdır.
Ticaret mallarının zekâtı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla ya da malın kendi cinsi üzerinden verilebilir. Geri döneceği kesin olan alacakların zekâtının da alacaklı tarafından ödenmesi gerekir. Alacak tahsil edilmeden önce o malın zekâtı verilmemiş ise, alacak tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatların ödenmesi gerekir. İnkar edilen ve alınma ihtimali olmayan malların zekâları verilmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra tahsil edilirse, alacaklı bu tarihten itibaren zekât mükellefi olur. Ancak geçmiş yıllar için zekat ödenmesi gerekmez.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER