Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

İSLAM’I ANLAMAYA VE YAŞAMAYA GAYRET EDERKEN DİKKAT!

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 6 Ocak 2018 Cumartesi 11:29:31
 

– 72 –
Uzunca bir süre paylaşımlarımızda önemli bir şeyi tefekkür etmeye çalıştık: Tanrı ve tanrılık iddiası. Şimdi onu özetler gibi başlayacağız ama daha farklı bir şekilde, bir adım ileri götürerek ele almış olacağız.
B SIFIR NOKTASININ
ÖZELLİKLERİ NEDİR
“A” Takdim Formunu, “A”nın yaşama biçimini, o yaşantıyı oluşturan veri tabanını çok gündem yaptık, ele almaya devam edeceğiz de. Ama “B” Takdim Formundan da bahsedeceğiz. Takdimi ikiye bölmüştük; birinci takdim “A”, ikinci takdim “B” veya “A” derken “Asi” yapıyı, “B” derken “B” sırrıyla yaratılan yapıyı kastettik. Bismillahi’r Rahmani’r Rahiym’in “B”sinin takdim edildiği hayat tarzını anlatmak için sembol olarak “B” demiştik.
“B” takdimindeki kişinin kendisini “B” olarak ifade ettiği noktayı hatırlayın. İşin başlangıcı olduğundan oraya “B sıfır noktası” demiştik. Sıfır noktası! Adı “sıfır noktası” olsa da bu noktada durmak, orada sabit kalmak gayet zordur. Çünkü orada kararlı olmak, o noktada sabit durmak bazı gerekleri içerir ve ancak ondan sonra bu yolda ilerleme olur. Daha önce de gördüğünüz şemada İhlâs Hayat Döngüsü’nün bir gösterimi var. İhlâs Hayat Döngüsü’nde özellikle “lem yelid ve lem yûled” noktasına gelindiğinde takdimin başladığını, bu noktadan itibaren insanın kendisini kesret âlemine anlatmaya, takdim etmeye başladığını, bu takdimi yaparken iki yoldan birisini, özellikle de “A” takdimini yeğlediğini (daha doğrusu kendisini “A” takdiminin içinde bulduğunu) söylemiştik. Dünya yaşantısı işte bu “A” takdiminin kendisidir, “A” hali dünya yaşantısı halidir. Bu yüzden dünyaya gelen kişi kendisini “A” Takdiminin içinde buluyor. Rabbim lütfettiyse, fark ettikten sonra hayatını “B” takdimiyle şekillendirmeye başladığında sıfır noktasına geliyor. İnşaAllah bu noktayı daha detaylı ele almaya çalışacağız. B sıfır noktasının özellikleri nedir ve bu noktadan ileriye doğru nasıl yol alınır, onu görmeye çalışacağız. Bunun bize ne yararı olur? Bakın, şöyle:
Nefs mertebelerini inceliyor, okuyorsunuz. Ve “ben neredeyim, hangi nefs mertebesindeyim? Ben de nefs-i levvame başlamış mı? Levvame sürecindeysem hangi duraktayım; mülhime nefste miyim, nefs-i mutmainnede miyim?” gibi sorularla kendinizin hangi nefs mertebesinde olduğunu merak ediyorsunuz. Ama size onu somut gösterecek bir şey de bulamıyorsunuz. Bu merak gerekli midir? Bu merak bu işi böyle önemseyen için gereklidir. Birisi size “işiniz bu mu, mertebelerle mi uğraşıyorsunuz?” derse: Hayır, öyle bir işimiz yok! Ama insanın kendisine bir hedef koyması ve o hedef kapsamında “acaba ne yapıyorum?” diye merak edip test yapması doğaldır. Bu doğallık içerisinde bu merak, bu işin yolcusu olan talibin merakıdır, talib olan bu merakı duyar, normaldir. Günümüze gelinceye kadar, böyle merak edenlere; “sen hakiki bir mürşitle karşılaşmalısın ki senin seviyeni sana söylesin” denirdi. Bugün, hakiki bir mürşidi kişi karşısında bulamıyor, bulsa sorup merakını tam gideremiyor olabilir. Oysa siz HAKİKİ MÜRŞİD olan Kur’an’ı mürşit edindiğiniz ve o mürşidin nasıl hayat bulacağını Rasulullah (SAV)’de gördüğünüzde bu meraklarınızı çok somut olarak ortaya koyup, kendinizi bizzat analiz yapmanız ve bu analize göre kendinize bir rota çizebilmeniz öyle mümkündür ki. Bu yüzden anlatım tarzımızda, bu meraklarınızı gidereceğiniz ve hedeflerinize ulaşmada kendinizin izleyebileceği yöntemleri bulabileceğiniz bir üslup fark edeceksiniz. Bu nasıldır, onun yöntemini maddeler halinde sıralayalım:
BU KONUYA KAFAYI TAKALIM, BUNU ÖNEMSEYELİM
Bir kere kişinin “A” Takdim Formunu ve  “A” Takdim Formu kapsamındaki rablık ilan edişi fark etmesi ve net olarak görmesi gerekir. Hepimizin bu kabulde buluşması lazım. Kişi kendisini “A” takdimiyle tanıttığında rablığını, tanrılığını ilan etmiş olur. Tanrılığını ilan etmekle o aslında Allah’ın varlığını örtüyordur, örtendir, yani küfür halindedir. Bu noktada hemfikir olmamız gerekiyor ki “örten olmaktan nasıl kurtulurum?” telaşına girilsin, buna kafayı takalım, bunu önemseyelim. Bunu çok önemseyen, örtücülükten kurtulma çalışmalarıyla “B” takdim noktasına doğru ilerler. Mesele “B” takdiminin başlayacağı sıfır noktasına gelmek ve orada geri dönüşsüz durabilmektir. O noktaya gelip de kendisini “B” ile takdim ettiğinde neler olacağını, orada ne gibi haller olduğunu da somut olarak söylemeye çalışacağım ki kişi bu seyr-i sülukta nerede olduğunu, kendisi çok rahatlıkla tespit edebilsin, gidermesi gereken noksanlarını kendisi görebilsin ve onları giderip ilerleyebilsin! Günümüzde bu iş bu kadar mümkündür. Hadisleri incelediğinizde, hakikati yakalamakta günümüz imkânlarını geçmişe göre çok farklı bulursunuz. Neden böyle, onu konu içerisinde göreceğiz.
Talip olanın az sonra söyleyeceğime çok önem vermesi lazım. Talip kimdir, talip derken neyi kastettiğimizi biliyorsunuz. Talip, Allah’ı tanımaya ve O’nun rızasına uygun yaşamaya talip olandır. Paylaşımlarımızdaki talip yalnızca budur.
İSLAM’I ANLAMAYA VE YAŞAMAYA
 GAYRET EDERKEN DİKKAT
Neden böyle bir çaba içindesiniz, neden bu paylaşımları okuyup önemsiyorsunuz, bunu hiç merak ettiniz mi? Bu yazıları okuyanın, yani bu mantalitede olanın tek gayesi vardır: Allah’ı tanımak, İslam’ı öğrenmek, İslam’ı anlamaya ve yaşamaya gayret etmektir. İslam’ı öğrenmeye, anlamaya ve yaşamaya gayret edenin önce şuna dikkat etmesi gerekiyor: Karşılaştığı kitapta, yazıda, mecliste, vaazda, açık oturumda, derste İslam tanrıya yönelik mi anlatılıyor? Çünkü bu konular ilan edilen tanrıya yönelik de anlatılabilir. Sizinle daha önce tanrıyı çok konuştuğumuz için buradan girebiliriz. İslam tanrınıza yönelik anlatılıyor olabilir; yani kendisi tanrılığını/rablığını ilan etmiş kişiye de İslam anlatılabilir. Karşılaşacağınız bir anlatım yolu budur ve insanlar bu anlatım yolunu genellikle çok severler. Eğer İslam kişinin ilan ettiği tanrıya yönelik anlatılıyorsa, insanlar o tarz İslam anlatılışını yeğler ve severler. Neden? Çünkü ilan ettikleri tanrıyı güçlendirecek bir yöntem yakalamış oldular. Kişi eğer inanca, dine, felsefeye meyilliyse ve “iyi insan olmak” gibi bir ideali de varsa ayrıca mükemmelliği de seviyorsa, o “ben nasıl iyi insan olabilirim?” diye bir arayış içerisindedir. Burada bir parantez açalım. Mükemmelliği sevmek yanlış anlaşılmasın, aslında mükemmellik insanın yapısında vardır. Mesela Aristo bunu fark etmiştir. Aristo çevresinde inançsız bilinirdi, bu yüzden bazen ona hücum da edilir. Oysa şimdi söyleyeceklerimden anlıyoruz ki, Aristo belki de hanif bir yapıdaydı, hanif anlayışı yüzünden o günkü çevresindekilerin inandıklarına inanmıyordu. Ama o bir yaradana inanıyordu ve ona Erke ismini vermişti. Bunu kendine göre bir teoriyle de ortaya koydu; Mükemmellik Teorisi. O şöyle bir teori: İnsan mükemmel değildir ama onu arıyor, yani mükemmellik istiyor. Mükemmellik onun gördüğü bir şey değil, ama insan onu arıyor ve istiyor. Aristo işte o mükemmelliği tanımlıyor: Mükemmellik insanın hamuruna (fıtratına) mükemmel olan Yaratan’ın koyduğu bir olgudur diyor. Kendince böyle bir tanımlama yaparak bir mükemmel varlığa inanıyor. Anlaşılıyor ki, insanlarda fıtraten bir mükemmellik arayışı var! İşte bu sebepten kişi bu mükemmelliğin ne olduğunu, mükemmelliğe nasıl ulaşacağını çeşitli düşünce, inanış ve felsefeler içerisinde hep arıyor. Ararken karşısına farklı İslam anlatımları çıkabilir. O anlatımlardan birisi ona cazip gelirse yaklaşır. Söylemek istediğimiz şu: Bir şeye inanmaya meyli olanın İslam’ı dinlemeye, anlamaya ve uygulamaya çalışması Allah’ı tanımak için değilse, ilan ettiği tanrıyı güçlendirmek içindir, onu tatmin etmek içindir, o tanrıyı hedeflerine ulaştırmak içindir! Lütfen burayı çok iyi fark edelim, atlamayalım. Bu tür İslam anlatımlarının cemaati büyüttüğünü, genişlettiğini de bilelim. Çünkü insanların kendilerini müstakilen var ve muhtar sanışlarına dayanan tanrılık ilanı ve o tanrılığı güçlendirmekle ilgili genetik yapılarının istatistiksel oranı bunu gerektirir. Bu yüzden ekseriyete bu tür İslam anlatılışı sevimli, doğru ve uygun gelir. Bunu herhangi bir yeri eleştirmek için değil, bir gerçeği ortaya koymak için söylüyorum, bir tespit yapıyorum. İnananları eleştirmek ne görevim, ne de haddim, Allah muhafaza etsin.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER