Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KADINLAR İNSAN HAKLARINDAN MAHRUMDU – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 28 Ocak 2015 Çarşamba 02:00:00
  İslam’dan önceki devirlerde kadın, her türlü insan haklarından mahrumdu. Eğitim, öğretim, ticaret yapmak, mülkiyet sahibi olmak başta olmak üzere insani ve medeni haklarda kadınlar hep erkeklerin gerisinde idi. Avrupa’da, Çin’de, İran’da ve Arabistan’da kadın hizmetkâr ve erkeğin cinsel duygularını tatmin eden bir eşyadan ibaretti. O zamanın medeni toplumu diye bilinen Bizans’ta bile kadınlar erkeğin malı idi. Kadınlar köle muamelesi görürdü. Kadın önce babasının, sonra kocasının o ölünce de oğlunun esiri idi. (M.Aydın,197)
Eski Hindistan hukukuna göre kadın evlenme, miras ve diğer muamelelerde hiç bir hakka sahip değildi. Kadınlar murdar temayüllere, zayıf karaktere ve fena bir ahlaka sahip olduğundan “Manu” kanunu onu, çocukluğunda babasına, gençliğinde kocasına, kocasının vefatından sonra da oğluna veya kocasının akrabasından bir erkeğe bağlı olmaya mecbur etmişti. Kadın kasırgadan, ölümden, zehirden ve yılandan daha kötü bir mahluk olarak tasvir edilirdi. (Bekir Topaloğlu, İslam’da Kadın,14)
Çinlilerde kadın insan sayılmaz, ona ad bile verilmezdi. Kadın bir, iki, üç… diye sayı ile çağrılırdı. Erkek çocukları makbul sayılır, fakat kız çocukları domuz diye anılırdı. (Bekir Topaloğlu,16)
İran Sasani devletinde kız kardeşle evlenmek caizdi. Hatta bu, teşvik edilirdi. Kan hısımlığının, kız kardeş ve annelerin saygıya değer hiç bir hususiyetleri yoktu.”(B.Topaloğlu,15)
İslâmın şefkat güneşi dünyayı aydınlatmadan önce kadınlar çok perişan haldeydiler. Başta Araplar olmak üzere, insanlık kız çocuklarını ve kadınlarını çok hor görürdü. Onları bir insan olarak kabul etmez, bir eşya gibi değer biçer, alıp satarlardı. Arapların yanında kadının hiçbir sosyal hakkı yoktu. Onları şefkat ve merhametten yoksun kıldıkları gibi, mal ve mirastan da uzak tutarlardı. Peygamberimizin bütün insanlığı kuşatan şefkat ve merhameti kısa zamanda kadınlar üzerinde de görülmeye başladı. Onları insanların ayakları altında ezilmekten kurtararak o kadar yüceltti ki, “Cennet anaların ayakları altındadır” buyurarak, Cennete girmeyi annelerin rızalarıyla eş tuttu. Kadınlara iyilik yapmanın, onlara şefkatli davranmanın, imanın bir alâmeti olduğunu beyan ederek bu meseleye büyük önem verdi.
Bir hadisi şeriflerinde ise Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Hiç bir mü’min erkek hiç bir mü’min kadına buğz etmesin. Şayet onda beğenmediği bir huy varsa beğeneceği başka bir huy vardır.” (Müslim 1469 )
Bir başka hadislerinde yine şöyle buyurdu:
“ -Kadının huysuzluklarına sabırla katlanan erkeklere Ulu Allah, karşılaştığı belalara katlanan Eyyüb’e verdiği mükafatı verir. Kocasının huysuzluklarına katlanan kadınlara da Firavun’un karısı Asiye’ye verdiği sabrı verir.” (İ.Gazali, a.g.e./528)
Bilinmelidir ki, kadınlara karşı iyi huylu olmak sadece ona karşı fena davranmamak değil, ondan gelen sıkıntılara katlanmak hatta bu konuda Peygamber Efendimizi örnek alarak kadınların sinirli ve taşkın hallerinde onlara karşı yumuşak davranmaktır Peygamberimizin eşleri, bazen O’nun sözlerine karşılık verirlerdi. Hatta zaman zaman içlerinden bazıları, O’nunla akşama kadar bir gün küs kalırlardı.
Bir gün Hz. Ömer’in (r.a.) eşi kendisine sözle karşılık verince Hz. Ömer eşine: “Bana mı karşılık veriyorsun” dedi. Eşi de: “Peygamberimiz senden daha üstün olduğu halde ona bile eşleri karşılık veriyor” dedi. Hz.Ömer “Eğer Hafsa Peygamberimize karşı koyuyorsa aldandı ve yandı” dedi. Arkasından kızı Hafsa’ya Peygamberimizi sözle karşılık vermemesini tembih ederek: “Sen Ebu Bekir’in kızına bakıp, Peygambere sözle karşılık verme, O, Peygamberimizin sevgilisidir” dedi.
Diğer bir seferinde Peygamberimiz Hz. Aişe validemizle tartışmıştı, araya Hz. Ebu Bekir’i hakem koymuşlar. Peygamberimizin Ayşe’ye (R.Anha.) “Sen mi konuşacaksın, yoksa ben mi konuşacağım” diye sorunca Hz. Ayşe Peygamberimize. “Sen konuş, fakat sadece doğruyu söyle” dedi. Bu söze sinirlenen Ebu Bekir kızına sert bir tokat atarak ağzını kanattı ve ona “Ey nefsinin dostu! O doğrudan başka bir söz söyler mi ki” dedi. Dayağı yiyen Hz.Aişe validemiz hemen Peygamberimizin arkasına geçti O’na sığındı. Peygamberimiz de Ebu Bekir’e kızarak “Seni bunun için çağ��rmamıştık ve böyle yapmanı istememiştik.” Dedi.
Peygamberimiz Hz. Aişe’ye: “Ben senin öfkeli ve hoşnut anlarını ayırt edebiliyorum” dedi. Hz.Aişe :” Nasıl anlıyorsun?” diye sordu. Peygamberimiz: “ Hoşnutken “Muhammed’in (SAV) Rabb’i hakkı için hayır” dersin. Buna karşılık öfkeli iken “İbrahim (AS)in Rabb’i hakkı için hayır” dersin, buyurdu. Hz.Aişe validemiz de Peygamber Efendimize “İyi bildin, kızınca adını anmıyorum” dedi ( İ.Gazali, a.g.e./529)
Enes bin Malik buyuruyor ki: “Peygamberimiz kadınlara ve çocuklara karşı insanların en şefkatlisi” idi.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER