Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Protestoları biri bana açıklasın – Kocatepe Gazetesi

Murat Arısoy 10 Ekim 2014 Cuma 03:00:00
  Türkiye’nin özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile belli başlı büyükşehirlerinde birtakım protestolar, şiddet eylemine dönüştü. Haber bültenlerine bakılırsa, “Kobani protestoları” imiş olan biten. İyi de kim, neyi protesto ediyor, birisi bana açıklasın.
Esnafın dükkanını yağmalayan, halk otobüslerini ateşe veren, ortalığı yıkan kişilerin protestoları için akıl yürütüyorum:
1) Bu protestolar, Irak Şam İslam Devleti isimli ne idüğü belirsiz güruhun Suriye’de “Kobane” olarak adlandırılan bölgede yaşayan nüfuslara yönelik saldırılarının durmasını mı istiyor? Bu saldırılar karşısında protestocular, Türkiye’nin sessiz kalmasına mı kızgınlar?
2) Bu protestolar, Türkiye’nin Suriye ve Irak’ın özellikle kuzeyine yönelik askeri harekât yapmasını sağlayacak Tezkere’nin çıkışını mı, yoksa olası bir Barzani ve Salih Müslim operasyonunu mu hedef alıyor?
3) Bu protestolar, Türkiye’nin IŞİD’e zımni ya da açıktan destek verdiği iddiasıyla mı gerçekleştiriliyor?
Sebep ne olursa olsun, yakıp yıkmanın ne alemi var? Yoksa asıl hedef 4 parçalı Büyük Ortadoğu Projesi’nin Kukla Devleti’ne mi ulaşmaktır? Bu 4 parçada, Türkiye’den topraklar da var, dikkatinizi çekerim.

ASKER KIŞLADA KALSIN

Birkaç yıl evveline kadar, hükümete yakın olmak için söylenen biricik söz neydi, hatırlayın: Asker, kışlada kalsın; siyasete karışmasın. Demokrasinin gereği budur…
Bu savı “darbelerin önüne geçilmesi gerekiyor” diye öne sürenler, günümüzde askerin şehirlerde güvenliğin teminatı olmasından rahatsız değiller. Ben de rahatsız değilim, askerin görevleri arasında asayiş de var. Bununla birlikte askeri sırf hükümete yakınlık olsun diye eleştirirken sarfettikleri sözlerden utananlar olacak mıdır diye de kendi kendime düşünüyorum. 5 ilde Olağanüstü Hal var, bu Olağanüstü Hal, asker ile sağlanıyor. Allah’tan yıpratılmaya çalışılan Türk Ordusu, ‘Kardeşim ben kışladayım. Ne hâliniz varsa görün’ demiyor.

GEZİ İLE AYNI MI?

Ekranlarda, gazetelerde “yakıp-yıkma” fotoğraflarını görenler, “Geziciler yine meydanda” yorumu yapabilir. Ama son günlerde yaşanan olayların Gezi Eylemleri ile uzaktan yakından benzerliği yok. Veya şöyle diyebiliriz: Gezi eylemlerinde kim yakıp yıkıyorsa, Kobani eylemlerinde de aynı kişileri, partileri, grupları görmek mümkün.
Gezi Eylemleri, ağaçların kesilmemesi ilkesinden yola çıkılarak büyümüş, polis müdahalesinin ardından da “Böyle baskı olmaz” diyerek ülke geneline yayılmıştı. Doğrudan karşı gelinen “çevre katliamı”, “polis müdahalesi” gibi olgular ile “özgürlük” talepleri iç içe geçmişti.
Kobani eylemlerinde ise sadece tedhiş var.
Başka bir şey söylemeye gerek yok.

MEHMETÇİK, CONİ’YE KALKAN OLAMAZ

2003’te, Amerika Birleşik Devletleri, Irak’ı işgal etmiş, bataklıkta kurtulmaya çalışıyordu. Dışarıdan “muktedir” görünse de, 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin reddedilmesiyle birlikte Türkiye’nin oyuna alet olmayacağı anlaşılmış, ABD zorluk çekmeye başlamıştı. Bu sırada alışık olmadığımız bir gelişmeyle karşılaştık. Yıllardır “sağcı-solcu” diye ayrılmaya çalışılan gençler, ortak hareket etmeye başlamıştı. İşçi Partisi’nin gençlik kolları olan Öncü Gençlik ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin gençlik kitlesini oluşturan Ülkü Ocakları üyeleri, 4 Temmuz 2003’te Amerikan askerlerinin Türk askerlerinin başına çuval geçirmesinden de yola çıkarak, yaklaşan ABD tehlikesinin farkına varılması istiyordu. Bu birlikteliğin ilk eylemi 30 Ağustos 2003’te gerçekleştirilmiş, eylemin ismi de “Mehmetçik, Coni’ye Kalkan Olamaz” sloganıyla özetlenmişti.
O slogan bugün de geçerli. Mehmetçik, Amerikan askerlerine, İngiliz askerlerine ve türlü emperyalist emellere kalkan olmamalı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden 2 Ekim 2014’te çıkarılan Tezkere, Türk Ordusu’nun manevra sahasını genişletmeli ancak ABD emelleri için kullanılmamalı.

VATANDAŞA REVA GÖRÜLEN…

Köy araçlarının Afyonkarahisar merkeze girmesi, merkezdeki yolcuları nasıl alıp dönecekleri üzerinde yine değişiklik yapıldı. Daha önceki değişikliği de hesaba katarsak, bu konu üzerinde 4 ayrı karar alındığını söyleyebiliriz. Önce köy, belde, ilçe araçları tamamen şehre sokulmadı; sonra bu düzenden geri adım atıldı her şey eski hâline döndü. Ardından bu araçların şehirden dönüşlerinin Çevre Yolu üzerinden olması kararlaştırıldı. En sonunda ise “Çevre Yolu’ndan dönüş yapılsın ama…” denilerek başka bir uygulamaya gidildi.
Bu süre içinde, bazı duraklarda vatandaş ayakta beklemesin diye düzenlemeler de yapıldı. Örneğin Fuar Alanı’nın karşısındaki duraklara ahşap barakalar konuldu.
Ama Atatürk Bulvarı ile Süleyman Çavuş Caddesi’nin kesiştiği durakta garip bir şey yapıldı. Orada yolcular, küçük yeşillik alanda bekliyorlar, o yeşillik alanın çevresindeki küçük kaşlara oturabiliyordu. Bir baktım ki o yeşil alanın çevresi büyük demirlerle çevrilmiş. Neden? Vatandaş oturmasın diye…

TRAFİK İÇİN BİR ÖNERİ

Şehiriçi trafik ile ilgili siyasi ve yöneticilerden Afyonkarahisar Belediye Meclisi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkanı Halil İbrahim Baykara dışında herhangi bir öneriyi gündeme getiren olmadı. Baykara, Ambaryolu ve Kurtuluş Caddeleri’nin acilen tek yöne çevrilmesi gerektiğini söylüyor.
Buradan hareketle, ben de bir fikir beyan etmek isterim: En azından minibüsler için İsmet İnönü Bulvarı’ndan Kurtuluş Caddesi’ne çıkış yerine, mahalle arasından güzergah verilmesi düşünülebilir. Uydukent, ANS, Karşıyaka, Oruçoğlu minibüsleri, Ömer Fevzi Caddesi ya da Hüseyin Bayık Caddesi’nden Kurtuluş’a paralel bir şekilde ilerleyebilir. Böylece Kurtuluş Caddesi’nin alt bölümündeki trafik az da olsa rahatlar.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER