Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

SÜNNETSİZ ÜMMET OLMAZ – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 29 Kasım 2017 Çarşamba 13:28:59
 

Bir mevlid kandilini daha idrak ediyoruz. Mevlid, doğum demek. Allah (c.c)’ın son Rasûlü Hz. Muhammed (s.) Efendimizin dünyaya teşrif ettikleri, yani doğdukları gün. Cenâb-ı Hakk, O’nun doğum gününü Türk milletinin ve bilcümle İslam ümmetinin yeniden doğuşuna ve dirilişine inşâallah vesile kılar. Aslında yeniden dirilişimizin ve doğuşumuzun şifreleri bellidir. Sevgili Peygamber Efendimiz bize bu şifreleri vermiş ve şöyle buyurmuştur:
“Size iki emanet bırakıyorum. Bu emanetin birincisi Allah’ın kitabı Kur’an ve ikincisi benim sünnetimdir. Bunlara sımsıkı sarılırsanız yolunuzu şaşırmazsınız” O’nun içindir ki “Sünnetsiz ümmet olmaz” diyoruz.
Kur’an tamamıyla Allah’ın vahyidir. Kur’an-ı kerimde Sevgili Peygamberimize hitaben:
“Eğer (Peygamber) sözlerin bir kısmını (kendiliğinden) bizim adımıza uydursaydı, onu kuvvetle yakalar/onun ‘güç ve kuvvetini’ alır, sonra da onun can damarını keserdik. Sizden hiçbiriniz de buna engel olamazdı.”(Hakka 69: 44-45-46-47) (krş. Şûra 42/24; Ahkâf 46/8; Necm 53/3-4; Cin 72/22-23)
“… De ki: “Kendiliğimden onu değiştirmem (asla mümkün) olmaz. Ben sadece bana vahyedilene uyar (onu bildirir)im. Eğer Rabbime karşı gelirsem, şüphesiz o büyük günün azabından korkarım.” (Yunus: 15) buyrulmuştur.
Tamamıyla Allah sözü olan Kur’an’ın peygamberimiz tarafından açıklanması da Allah’ın denetimi altındadır.
Büyük Müfessir İbni Kesir şöyle diyor:
“Resûlullah, Allah’ın kitabından Cibril’in kendisine öğrettiği miktarda tefsir ederdi.” (Tefsir-i İbni Kesir)
Bunun mânâsı, gerekli olanların bizzat Allah’ın dilemesi ve öğretmesi ile peygamber (as) tarafından açıklanmasıdır. Zaten bunun için Resûlullah’ın açıklamalarına müracaat etmek zorundayız. Aksini iddia Allah’ın muradının aksidir. Mütearrif bin Şihhir şöyle der:
“Vallahi biz Kur’an-ı Kerîm’in bir mukabili olduğunu söylemiyoruz ama Kur’an’ı her bakımdan bizden daha iyi bilen Peygamberin olduğun söylüyoruz.”
İmam Kurtubi ise El camiu li Ahkamil Kur’an adlı tefsirinin mukaddemesinde:
“Diğer taraftan yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’in mücmel bölümlerini beyan etmeyi, müşkil olanlarını açmayı, ihtimalli olanın asıl anlamını açıklamayı yüce Rasûlu Muhammed (s.a)’e bırakmıştır. Böylelikle Peygamber (s.a), risâle-ti tebliğ etmek göreviyle birlikte Kur’ân’ı anlama ve Kur’ân’ın anlaşılması konusunda da başvurulacak makamda olmak üstünlüğünü haiz olmuştur. Yüce Allah, bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Biz, sana bu zikri (Kur’ân’ı) indirdik ki, insanlara kendilerine ne indirildiğini açıkça anlatasın”. (en-Nahl, 16/44).
Resûlullah (s.a)’dan sonra Kur’ân’ın dikkat çektiği anlamları çıkartmak, işaret ettiği esasları tesbit etmek yetkisi mütehassıs ilim idamlarına verilmiştir. Onlar, Kur’ân üzerinde ictihad ederek neyin anlatılmak istendiği ilmine ulaşırlar. Bununla da başkalarından ayrı ve farklı bir konuma yükselirler ve ictihad etmeleri sebebiyle özel bir ecir alırlar. Bu konuda da yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Allah, sizden iman edenleri ve (özellikle de) kendilerine ilim verilenleri dereceler ile yükseltsin”. (el-Mücadele, 58 / 11). Buna göre Kitap, asıldır. Sünnet-i seniyye onun bir açıklamasıdır. İlim adamlarının Kur’ân’dan çıkardıkları hükümler (istinbatlar) Kur’ân için bir açıklama, bir beyandır.” Demektedir. (İmam Kurubi, El Camiu li Ahkami’l Kur’an) Aşağıdaki ayetlerde de buna dikkat çekilir:
“Nitekim (size nimetimi tamamladığım gibi) içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden (şirkten, maddî ve mânevî kirlerden ve kötülüklerden temizleyen), size Kitab’ı ve hikmeti (ve O’nun hükümlerinin uygulamasını) öğreten ve bilmediklerinizi bildiren bir Resûl gönderdik.” ( Bakara 151.) [bk. 3/164; 62/2]
Allah’ı Seven Peygamberi De Sever Ve Ona Uyar
Allah ve Peygamber sevgisi imandandır. Bu sevgiden yoksun olan kimsenin gerçek anlamda inanmış olduğu söylenemez. Mü’min sevdiğini Allah için sevmelidir; Bu onun en belirgin özelliklerinden biridir. Sevdiğini Allah rızâsı için sevmek, esasen Allah’ı sevmektir. Hatta Peygamber aleyhisselâma duyulan muhabbetin kaynağı da Allah sevgisidir. Kur’an-ı kerim’de peygamber sevgisi ile ilgili olarak şöyle buyruluyor:
“(Ey Resûlüm!) De ki: “Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.” (Ali İmran/31)
Bu ayet-i kerimede dikkat edilirse Allah’ı bilmekten değil, O’nu sevmekten söz ediliyor. Çünkü sevgide münafılıklık olmayıp, samimiyet ve bağlılık asıldır. Allah’ı sevmenin ölçüsü ise Allah’ın emir ve yasaklarını da sevip, yerine getirmektir. Ayette dikkati çeken diğer önemli bir husus ise, Allah sevgisi ile peygamber sevgisinin ve peygambere uymanın birlikte zikredilmesidir. Bu ayetten anladığımıza göre, Allah’ı seven, O’nun peygamberini de sevmek ve O’nun sünnetine uymak zorundadır. Yüce Allah buna karşılık bizi seveceğini ve bizi af edip, günahlarımızı bağışlayacağını vaad ediyor. (bk. Ali İmran 3/164; Nisa 4/80; A’raf 7/158; Nur 24/63; Ahzab 33/21. Ayrıca Hz. Peygamber’in emrine ve sünnetine uymayanlar için bk. Nisa 4/14; Nur 24/63; Ahzab 33/36)
Bu ayetin ardından gelen ayette ise, Allah’a ve Peygambere itaat etmemenin kâfirlik olduğuna dikkat çekiliyor:
“(Yine) de ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse (kâfir olurlar), şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez.” (Ali İmran: 32)
Peygamber (s.a.v.) Efendimizden öğrendiğimize göre:
“İmanın zevkine varabilmenin önemli şartlarından biri, sevdiği kimseyi Allah için sevmektir.” (Buhârî, Îmân 9, 14)
Peygamber sevgisi Allah sevgisindendir ve Alla sevgisinden hemen sonra gelir. Nitekim Hz. Ömer:
– Ey Allah’ın Resûlü, ben sizi canımdan başka her şeyden daha çok severim, dedi. Peygamberimiz:
– Ey Ömer, canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, beni canından da daha çok sevmedikçe olgun mü’min olamazsın, buyurdu. Peygamberimizi dikkatle dinleyen Hz.Ömer:
– Ey Allah’ın Resûlü, vallahi ben şimdi sizi canımdan da daha çok seviyorum, diyince, Peygamberimiz:
– İşte ya Ömer! Şimdi olgun mümin oldun. Buyurdu.(Aynî, Umdetü’I-Kârî, c. I, s. 144)
Yüce Rabbimizden bize kitap ve sünnet çizgisinde bir hayat yaşatmasını ve Mevlid kandilin Türk ve İslam âleminin yeniden dirilişine vesile olmasını niyaz ediyoruz.  Kandilimiz mübarek olsun.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER