Abdullah b. Cürad şöyle anlatıyor:
‘Ey Allah’ın Rasûlü! Mü’min bir kimse zinâ eder mi?’ dedim. Hz. Peygamber:
‘Bu bazen olur’ dedi.
‘Ey Allah’ın Peygamberi! Mü’min bir kimse yalan söyler mi?’ deyince Hz. Peygamber:
‘Hayır!’ dedikten sonra hemen şu ayet-i celîleyi okudu:
‘Yalanı ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. İşte bunlar asıl yalancı olanlardır’. (Nahl/105) (Harâitî, Mesâivü’l-Ahlâk, nr. 132, Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensur, 5/168, İbn Ebü’d-Dünya, Kitâbü’s-Samt, nr.477 (biraz değişiklikle)
Ebu Said el-Hudrî Hz. Peygamberimizin şöyle dua ettiğini şöyle rivayet ediyor:
“Ey Allahım! Kalbimi münâfıklıktan, tenâsül uzvumu zinâdan ve dilimi yalandan temizle.” (Harâitî, Mesâivü’l-Ahlâk, nr. 134, Hatîb, Târihu Bağdat, 5/268)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Üç sınıf vardır ki, Allah onlarla ne konuşur, ne de onlara iltifat eder ve ne de onları över veya kalplerini temizler. Onlar için elem verici bir azap vardır:
1.Zina eden ihtiyar.
2.Yalan söyleyen padişah
3.Gururlu olan bir fakir. (Müslim, İman, 172; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 10/84; Beyhakî, Şuabü’l-iman, 8/161; Begavî, Şerhu’s-Sünne, nr. 3591)
Abdullah b. Amr şöyle anlatıyor:
“Hz. Peygamber evimize geldi. Küçük bir çocuktum. Oynamak için dışarıya çıkmıştım. Annem ‘Ey Abdullah! Gel sana bir şey vereceğim’ dedi. Hz. Peygamber anneme dedi ki:
-Sen ona ne verecektin?
-Hurma verecektim.
-Dikkat et! Eğer ona hurma vermeyecek olsaydın, bu söylediğin defterine yalan olarak geçecekti.” (Ebû davud, Edeb, 88; Harâitî, Mekârimü’l-Ahlak, 140, Beyhakî, Şuabu’l-İman, nr. 4822)
Yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Eğer Allah bana şu kum taneleri kadar nimet verseydi muhakkak onu aranızda taksim ederdim. Taksim ettikten sonra beni ne cimri, ne yalancı ve ne de korkak olarak görmezdiniz.” (Harâitî, Mesâviü’l-Ahlak, nr. 144)