Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan

YOL AYRIMINDAKİ TÜRKİYE -5-

Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayarak I. Dünya Savaşı’ndan çekilmiştir. Ateşkes imzalandığında iki cephede İngilizlerle savaş sürüyordu. Osmanlı orduları Irak cephesinde Ali İhsan Paşa komutasında Musul önlerinde, Suriye cephesinde ise M. Kemal komutasında Halep-Hatay çizgisinde İngiliz orduları karşısında idi. 30 Ekimde ateşkese rağmen İngilizler ilerleyerek 3 Kasımda Musul’u işgal ettiler. Musul ateşkese rağmen işgal edilen ilk Türk toprağıdır. Suriye Cephesinde ise M. Kemal işgale izin vermedi, İngiliz baskısıyla Yıldırım Orduları dağıtılınca bu cephede de işgaller başladı.
Yukarıda kısaca işgallere değinirken ilk işgal edilen toprağımızın Musul olduğuna değinmiştik ve tabiî ki İngilizleri burayı işgallerini en önemli sebebi petroldür. İngiliz emperyalizmi hem Musul petrolüne sahip olmak hem de Musul petrollerini kontrol altında tutabilmek için kendilerine bölgede “Uydu Devlet” yaratmak yani partner bulmak istemişlerdir. Bu doğal olarak bölgedeki Hıristiyan topluluklar olan Nesturi ve Süryani gibi unsurlar olabilirdi. Ancak ne Nesturilerin, ne de Süryanilerin nüfus yoğunluğu böyle bir oluşuma elverişli değildi. Geriye sadece Kürtler kalıyordu. Bölgede İngiliz kontrolünde Kürt devleti kurulursa; hem petrol kontrol altına alınacak hem de Arap, Fars ve Türkler arasına kaldıraç gibi kullanılacak bir yapı oluşacaktı.
30 Ekim 1918 Mondros Ateşkesi’nden sonra 18 Ocak 1919’da savaşı kazanan İtilaf Grubu ile kaybeden İttifak Grubu arasında barış sağlamak için toplanan Paris Barış Konferansı toplandı. Bu konferansa Osmanlı topraklarının paylaşımı görüşülürken İngilizler Kürt temsilciler çağırdılar. Örneğin uzun yıllar Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında Ayan üyeliği yapan Kürt Şerif Paşa bu konferansa davet edildi. Ancak konferansa Kürtler adına katılan temsilciler bölge halkının tepkisini çekti. Güneydoğu Anadolu’dan yetmişe yakın yerleşim merkezindeki Müdafa-i Hukuk Heyetleri çektikleri telgraflarla Paris Konferansı’na katılan delegelerin Kürtleri temsil etmediği, esasen Kürtlerinde Türkiye’den ayrılmak istemediklerini deklare ettiler.
İngilizler bu tepkiler karşısında yılgınlığa düşmeyip “KÜRT LAWRENSİ” olarak bilinen Binbaşı Noel’i (Binbaşı William Charles Noel) Anadolu’ya göndermiştir. Kürt Teali Cemiyeti yöneticilerinden Seyit Abdülkadir’in yardımlarıyla Binbaşı Noel’in yaptığı ikna turu yine Kürt Teali Cemiyeti üyesi olan Kamuran BEDİRHAN tarafından şöyle anlatır; ”Biz 1918’de İstanbul’da Kürt Teali Cemiyeti’ni kurduk. Aramızda Şükrü Baban, Abdullah Cevdet gibi tanınmış şahsiyetler var. I. Dünya Savaşı sona ermiş doğuda bir Kürt devleti kurulabileceği düşüncesi yaygınlık kazanmıştı. Cemiyetin talimatı ile ben, ağabeyim Celadet Bedirhan ve Binbaşı Noel Kürt aşiret ve beyliklerinin desteğini sağlamak için doğu illerinde bir geziye çıktık. İlk gittiğimiz yer Kahtalı Hacı Bedir Ağa konağı oldu.”
Binbaşı Noel’in Kürtleri Türkiye aleyhine kışkırtma turunda Malatya’daki Bedirhaniler, Diyarbakır’daki Cemil Paşazadeler gibi Kürt ileri gelenlerini ziyaret etmiştir. Aynı şekilde bugünkü Kuzey Irak dediğimiz bölgelerde de ziyaretler yapılmış ancak istenen başarı elde edilememiştir. Bunun üzerine Binbaşı Noel İngiliz Dışişlerine sunduğu raporda; “Kürtler arasında ‘Ulus’ olma bilincinin uyanmadığı ve bu bilinç için en az 80 yıllık süreç gerektiği bu sebeple Güney Kürdistan’nın (Musul Sancağı) Kemalistlerden koparılarak Irak’a bağlanmasını, bu bölgedeki Kürtler arasında Kürt ulusu kavramının güçlendirilmesini daha sonra bunun kuzeye doğru itilmesini” önerir. Zaten yıllardır bölgede yıllardır faaliyeti yapan İngiliz kadın casus Gertrude Bell bu düşünceye uygun Irak haritası da hazırlamıştır.
Böylece tarihte hiç kurulmamış olan Irak Krallığı oluşturuldu. Bu krallık Şii Araplar, Sünni Araplar, Kürtler ve Türkmenlerden meydana gelen oldukça karışık bir yapıya sahipti. Doğal olarak etnik yapısı bu kadar karışık olan Irak’ta iç karışıklıklar çıkacak, önemli etnik gruplardan olan Kürtler Irak’la kavgaya tutuşacak ve bu savaş süresince Kürt kimliği de güçlenecekti.
İşte bu süreç Irak Krallığı kurulduğu günden beri yaşandı ve isyanlarla Kürt kimliği oluşurken İngiliz emperyalist hedeflerinin 20. yüzyıldaki takipçisi olan ABD şu an Kürt devletini inşa projesinin son aşamasındadır. Yani “Emperyalizmin Yüz Yıllık Hayali” gerçekleşmek üzeredir. Bölgenin yerli halkları olan Arap, Fars ve Türklere karşı yeri geldiğinde sopa, yeri geldiğinde kaldıraç olarak bu Kürt devleti kullanılacaktır. Tabi bölgede kurulan Kürt devletini kuzeye itmek emperyalizmin temel hedefi olduğu için bu oluşum Türkiye’ye doğru itilecektir. İşte 2014 yılının son aylarında bu süreci çok canlı bir şekilde yaşıyoruz.
Bazı aymazlar ise Kuzey Irak’ta 4 – 5 milyonluk “Küçücük Kürdistan” kurulsa ne olur, 75 milyonluk Türkiye’ye ne yapabilir gibi garip açıklamalar yapıyorlar. 1878 Berlin Antlaşması’yla kurulan “Küçücük Bulgaristan” 34 yıl sonra 1912’de Çatalca önlerinde imparatorluk başkenti İstanbul’u tehdit etti. 1829’da Edirne Antlaşması’yla Mora yarımadasında kurulan “Minnacık Yunanistan” 92 yıl sonra Ankara önlerine geldi ve Sakarya’da durdurabildik. Bu tarihi tecrübelerden sonra “Küçücük Kürdistan”ı acaba nerede durduracağız; Ankara’da mı, Konya’da mı, Sivas’ta mı yoksa Erzurum’da mı?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER