Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Taşeronlaş-ma

Daha çok muhalif partilerin mitinglerinde duyarız. Parti liderleri çalışanlar arasında ayrım yapıldığını anlatırlar ve “Biz iktidara gelirsek taşeronlaşmanın önüne geçeceğiz” derler.
Taşeron, Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “Büyük bir işin bir bölümünü yaptırmayı, asıl müteahhitten alarak kendisi üstlenen diğer yüklenici” olarak tanımlanıyor. Fransızca kökenliymiş. Taşeronlaştırma ise Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğü’nde yer bulamamış. Ancak sendikaya üye ve işçi mücadelesi yürüttüğü varsayılan kesimler, taşeronlaştırmayı, “mal ve hizmet üretiminin bölünerek ana bir firmaya bağlı bir veya birden fazla alt firmalar (yani taşeron firmalar) tarafından yapılması/yaptırılması, aynı iş için çalışan emekçilerin farklı koşullar altında çalıştırılması ve farklı işverenlere bağlı olması” şeklinde tanımlıyor.
Taşeronluğun sadece ekonomiye ait bir terim olmaktan çıktı kuşkusuz. Günlük hayatta da taşeron kelimesini çok kullanır olduk.
Anlaşılan bundan sonra siyasette de taşeron kelimesini sıkça kullanacağız.
Nereden mi geldi aklıma bu? Dün akşam gazeteden çıktım eve geldiğimde ne göreyim? Apartmanın posta kutuları, 4 sayfalık broşürlerle dolmuş. “Kesinlikle bir alışveriş merkezinin duyurularıdır” dedim, dedim ama ne bileyim…Bir taraftan da pek öyle durmuyordu. Aldım baktım…
Meğer benim alışveriş merkezi tanıtımı sandığım broşür, İstikrar ve Demokrasi Platformu’na aitmiş. Allah Allah… Turuncu, mora kaçan mavi ve beyaz renkler bana bir partiyi çağrıştırdı ya hadi neyse…
Baktım broşüre… Broşürün kapağında “12 Haziran Seçimlerinde hangi partiye değil neye oy vereceğinizi tespit edelim” yazılı. Sanki altın çilekle kilo verdirme formülü…
Sayfanın altında kenetlenmiş eller, fırlatılmak üzere duran bir 2011 Anayasası kitapçığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi fotoğrafı var. Bütün bu grafiğin üzerinde “Oyumuz, istikrar, demokrasi, sivil anayasaya” yazıları mevcut.
Grafik tasarımın altında ise “12 Haziran 2011 günü Türkiye tarihi bir seçime gidiyor. İstikrar ve Demokrasi Platformu olarak böylesi hayati bir seçimle ilgili düşüncelerimizi yüce milletimizle paylaşmayı milli ve vicdanlı bir sorumluluk bilmekteyiz” deniyor.
Merakla iç sayfalara bakıyoruz: “Ne İstiyoruz, Niçin Destekliyoruz”, “Ne İstemiyoruz, Neye Karşıyız”, “Ne İstiyoruz, Niçin Destekliyoruz”, “Milletin sağduyusu demokratikleşme ve sivil anayasada birleşti” başlıkları altında demokratikleşme, hak ve özgürlük sınırlarının genişletilmesi gibi bazı talepler bulunuyor. Karşı olunanlar arasında bir bakıyoruz ki “Sanık Adaylar” bölümü var. Mustafa Balbay’ın, Engin Alan’ın, İlhan Cihaner’in ve Mehmet Haberal’ın adaylıklarına karşı çıkılıyor. Ancak bu bölümde bölücü örgüte yardım etmek ve bölücü eylemlerden dolayı ceza almış kişilerin sayılmamasını bir not olarak aklımıza yazıyoruz.
Tabii “Milletin vekili” başlığı da soru işaretle-rine neden oluyor. Eğer gerçekten broşürdeki gibi halkın içinden liyakat sahibi adaylar arıyorsak 550 milletvekilinden pek çoğunu silmemiz gerekir.
“İstikrar ve Demokrasi Platformu”nun broşüründe yer alan “Milletin sağduyusu demokratikleşme ve sivil anayasada birleşti” kısmındaki fotoğraflara bakılırsa işadamları, bilimadamları ve sanatçılar, bir olmuş “istikrar ve yeni anayasa” istiyor. Ancak içeriğini okuyunca, örneğin Prof. Dr. Halil İnalcık’ın sadece birleştirici, sivil bir anayasa talep ettiğini, hatta işadamları dışında istikrar vurgusunun yapılmadığını görüyoruz. 7 kişinin demecine yer ve-rilmiş, ancak 2 kişi “istikrar” demiş. Malum, “istikrar” vurgusunu yalnızca iktidar partisi ve işadamları tarafından yapıyor. Böylece broşürün de “Hiçbir partiyi düşünmüyoruz, ama AK Parti’yi istiyoruz” dediği ortaya çıkıyor. “Yetmez ama evet”in yeni sürümü sanırım.
Broşürün en arka sayfasında ise, AK Parti’nin Ordu Bulvarı’ndaki seçim bürosunda gördüğüm “karşılaştırmalı tablo”yu okuyoruz. 10 yılda Türkiye’deki rakamsal gelişmeler yazılmış tabloda. Bir bakıyorsunuz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mitinglerdeki söylemleriyle aynı.
Broşürü hazırlayanların kim olduğunu düşünerek tüm broşürü bir kez daha dikkatlice inceliyorsunuz, lakin broşürü hazırlayan reklam ajansının dışında bir imza göremiyorsunuz.
Bu broşür, bende “İktidar partisi ya da iktidar partisine yakın görünmeye çalışan kişiler, farklı gruplarmış gibi görünerek AK Parti’ye oy toplamaya mı çalışıyor” sorusuna neden oldu.
Partilerimiz, sadece ekonomik taşeronlaşmayı değil, siyasi taşeronlaşmayı da gündeme getirsinler.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER